Kur'an’ın Tercümanı Olan Sahabe: HZ. ABDULLAH B. ABBAS (R.A.)

 Kur'an’ın Tercümanı Olan Sahabe: HZ. ABDULLAH B. ABBAS (R.A.)

Söz&Kalem Dergisi | Abdulselam Demir

Hz. Abdullah b. Abbas kimdir.

Hz. Abdullah; Hicretten yaklaşık üç yıl kadar önce, müşriklerin Müslümanlara boykot uyguladığı günlerde Mekke-i Mükerreme de gözlerini dünyaya açmıştır. Babası Peygamber Efendimizin amcası olan Hz. Abbas, annesi ise Hz. Hatice’den sonra iman eden ikinci Müslüman kadın olan Ümmü’l-Fadl Lübâbe’dir. Hz. Abdullah bu akrabalık bağından dolayı Peygamber Efendimizin amcasının oğludur. Hz. Abdullah dünyaya geldiğinde Allah resulü onu kucağına alıp dua ettikten sonra, kendisine Allah’ın kulu anlamına gelen "Abdullah" ismini vermiştir. Künyesi Ebu’l-Abbâs olan Hz. Abdullah, fiziki olarak uzun boylu, beyaz tenli olup ahlaken yumuşak huyluydu.

Hz. Abdullah b. Abbas’ın hayatı.

Hz. Abdullah, Müslüman bir ailede dünyaya gözlerini açtığı için İslam fıtratı üzere yetişmiştir. Gençlik yıllarında ise Hz. Peygamber’in fiil ve hareketlerini öğrenmek arzusuyla O’nun (s.a.s.) yanında kalmaya çalışırmıştır. Çalışkanlığı, pratik zekâsı ve doğruluğuyla Peygamberimizin sevgisini kazanmış olan Hz. Abdullah, Peygamber Efendimizin iki defa sesli duasına mazhar olmuştur. Resulullah bunların birinde: “Allah’ım! Onu büyük din âlimi (fakîh) yap ve ona Kur’an’ı öğret!” diye dua etmiştir. Bu duanın bereketiyle Hz. Abdullah, Kur’an-ı Kerîm’i en iyi bilen sahailerden olmuştur. Bundan dolayı kendisine Tercümânü’l Kur’an unvanı verilmiştir. Yine bir gün peygamber efendimiz ile birlikteyken, Resulullah kendisine şu öğütleri vermiştir:

"-Allah'ın emir ve yasaklarına riayet et ki, Onun yardım ve inayetini daima yanında bulasın.

- Bir yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile. Şunu da bil ki bir konuda yardım etmek maksadıyla bütün insanlar bir araya gelse, Allah'ın senin için takdir etmiş olduğundan öte bir yardımda bulunamazlar. Sana zarar vermek maksadıyla hepsi bir araya gelseler, yine Allah'ın senin hakkında takdir ettiğinden öte bir zarar veremezler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur.”

Hz. Abdullah; Resulullah’ın vefatından sonra gerek Hz. Ebû Bekir’in gerekse de Hz. Ömer'in ilim danışmanlığını yapmıştır. Hz. Abdullah’ı çok seven Hz. Ömer, onun (r.a.) görüşlerine çok değer verirdi. Nitekim Bedir ashabının da katıldığı ilim meclislerinde, genç olmasına rağmen onu da bulundurur ve fikirlerine değer verirdi. Bununla birlikte kendisine gelen ilmi meseleleri ona (r.a.) havale ederek, ‘bunu ancak sen halledersin’ der ve meselelerin neticelenmesini beklerdi. Hz. Osman devrinden itibaren çeşitli vesilelerle Arap Yarımadası’nın dışına çıkan Hz. Abdullah, Kuzey Afrika, Cürcân, Taberistan ve İstanbul seferlerine katıldı. Yine Hz. Osman döneminde gerçekleşen Kur'an’ın çoğaltılmasında, yardımcı heyet arasında yer almıştır. Bunlarla birlikte Hz. Osman tarafından hac emîri olarak tayin edilmiştir. Daha sonraları Hz. Ali tarafından Basra valiliğine tayin edilen Hz. Abdullah hayatı boyunca Müslümanların birlik ve beraberliğini savunmuş, vahdetin tesisi için zaman zaman yetkililere nasihatte bulunmuştur. Tefsir alanında tam bir itimatla kendisinden yararlanılan Hz. Abdullah, Fıkıh ilminde de önemli bir yere sahiptir.

Dört Abdullah’tan (abâdile) biri sıfatıyla devrinde Mekke’nin fıkıh otoritesi kabul edilmiştir. Hz. Abdullah’ı ilimde bu kadar etkili kılan şey ise günlük çalışmalarında belirli bir plan ve program içinde olmasıydı. Kendisi hangi gün ne iş yapacağını önceden tespit eder ve onlara mümkün mertebe uyardı. Talebelerine ise bir gün tefsir, bir gün siyer ve megâzî (Peygamber Efendimizin Seriyyeleri), bir gün edebiyat, bir başka gün de Arapların meşhur savaşları olan Eyyâmü’l-arab’ı okuturdu. İlme olan iştiyakını ise bir seferinde şu şekilde dile getirmiştir: “Duysam ki, Ashâbtan birinde bende olmayan bir hadis var. Koşa koşa onun yanına gider onu ondan öğrenirdim. Medine’nin dışında olsa bile bundan geri durmazdım. Bazen gittiğim evde vakit öğle ise, o sahâbînin kapısının önünde oturur, uyanmasını beklerdim. Bir süre sonra o sahâbî uyanıp, beni kapıda bekler görünce çok üzülür: ‘Neden zahmet edip buralara kadar geldin Ey Peygamber’in Amcasının oğlu!’ dediğinde, derdim ki: Ben sizdeki ilmi almaya geldim. İlim ayağa gitmez, ilmin ayağına gidilir.” İslam alimlerinden olan Hz. Abdullah İbni Mes’ud, Hz. Abdullah bin Abbas hakkında; "O, Sultan-ül-Müfessirindir." derdi. Hz. Abdullah’ın talebeleri arasında birçok büyük fakih bulunmaktadır. Bunlardan kimileri ise şunlardır: İkrime, Mücâhid, Atâ, Saîd b. Cübeyr, Tâvûs, Saîd b. Müseyyeb.

Biz Müslümanlar için yol haritası olan bir nasihatinde ise talebesine şunları öğütlemiştir:

“-Seni ilgilendirmeyen konuda konuşma. Çünkü böyle bir konuşma lüzumsuzdur. Bu sana günah kazandırtacaktır. Seni ilgilendiren konuda ise yeri gelmedikçe konuşma. Çünkü yersiz konuşmalar başına iş açacaktır.

-Ağırbaşlıyla da küstahla da tartışma. Çünkü ağırbaşlı kimse sana kırılır ve buğzeder; küstah ise sana kızar ve zarar verir.

-Beraber değilken, kardeşini onun seni anmanı istediğin şekilde an ve onu seni kurtarmasını istediğin şeyden kurtar. Çünkü dostluğun hakkı budur.

-Kardeşine sana davranmasını istediğin gibi davran. Çünkü Resulullah’ın bize tavsiyesi bu şekildeydi.

-İyiliğinden dolayı mükâfatlandırılacağını ve kötülüğünden dolayı cezalandırılacağını bilen kimse gibi hareket et. Çünkü her şeyin ama her şeyin hesabı vardır.” 

 Çok hadis rivayet eden sahâbîlerden (Müksirûn) olup 1660 hadis rivayet eden Hz. Abdullah, ayetlerin nüzul sebeplerine de çok vakıf idi. Ashab ve tabiinin kendisi için kullandığı tabirler ise şunlardır; Hibrü’l-Arab (Arab’ın dâhisi), Bahrü’l-Ümme (Ümmetin ilim denizi), Fakîhü’l-Ümme (Ümmetin Fakîhi ), İmamü’l-Ülema (Âlimlerin İmamı), Sultanü’l-Müfessirin (Müfessirlerin sultanı)

Hz. Abdullah’a soruyorlar: “Sen nasıl oldu da böyle bir ilim ve anlayışı elde ettin? Binlerce sahâbî içerisinde sen ne yaptın ki böyle bir ilmin sahibi oldun?”  Hz. Abdullah ise bu soruya karşılık olarak şöyle cevap verir: “İki şeyle elde ettim: Biri, güçlü bir arzu diğeri, düzenli bir çalışma.”

Hz. Abdullah’ın ele aldığı eserler ise şunlardır.

1-)Tefsirul ibn Abbâs, Garîbu’l- Kur'ân, Mesâ’ilü Nâfi’ b. el-Ezrak, Lügât fi’l- Kur'ân,

Kasîdetü Medh

Hz. Abdullah b. Abbas’ın vefatı.

Ömrünü, servetlerin en değerlisi olan İslami İlimlere adayan Hz. Abdullah,  Hicretin 68. yılında, 71 yaşındayken Emeviler döneminde Tâif’te vefat etmiştir. Cenaze namazını Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye (r.a.) kıldırmıştır. Allah’ u Teâla bizlere de Hz. Abdullah gibi ilme iştiyaklı olup, bildiklerimizi de İhlaslı olarak hayatımıza geçirmeyi nasip eylesin.

 

KAYNAKÇA:

1-Üsdül Ğabe, Îbn Sa’ d.

2-İslamansiklopedisi.org.tr

3-Siyervakfi.org

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ