İNSANIN ASIL VATANI*

İNSANIN ASIL VATANI*

Orhan Özsoy | Söz&Kalem 

 

“Aslından, vatanından uzaklaşmış olan kimse,

orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.”

Mevlana Celaleddin Rumi

 

İnsan, yeryüzünde asırlar boyunca kendi yurdunu aradı.

Varlık adlı kitabın sebeb-i telifini aradı.

Ait olduğu vatanı aramakla meşgul iken derin muhaceretler yaşadı.

Bu arayış, hakikatte yitirilmiş olanın kederli ve bir o kadar ısrarlı arayışı idi.

Çünkü insan bu yere asla ait değildi.

Bu fasılada Yunus Emre şöyle söylemişti:

“Benim burda kararım yok

Ben burdan gitmeye geldim

Bezirganım metaım çok

Alana satmaya geldim”

Uzunca bir kementle dünyaya fırlatılmıştı önce insan…

Sonra dönüşün mukadder hikâyesi başlamıştı tek perdede ve durmadan.

Kimselerin bu âlemde kararı yoktu. Kimseler kalası değildi bu yokluk yurdunda.

Şairin latif ifadesi ile hep gidecekmiş gibi yaşanırdı da, dünyada bir gurbet tadı olurdu ağızlarda.

Anne rahminden dünya pazarına gelip, bir kefen alıp mezara dönmekte idi bütün insanlar.

Bu vaziyeti arifler ve şairler hikayet etmişti. Gafiller ve asiler ise hep şikayet etmişti…

Dünyanın her şaşkın dönüşünden bir yeni ricatin kokusu taşıyordu sanki gökyüzüne.

Her doğuş bir bakıma ölümün de habercisiydi.

Bu yüzden âleme hangi maksat üzere geldiğini unutmayanlar, gafletin kör uykusundan ellerini ve yüzlerini yıkadılar bu kurak seferde. Asıl vatana henüz varmadan tek sesle uyanıverdiler.

Gönüllerini dünya değil, hakikat hoş eyledi…

Ol sebepten bu fasılada Hazreti Ali Efendimiz şöyle söylemiş idi:

“Ey dünya, benden başkasını aldat!”

Kimileri ise dünyanın tekasürüne daldılar.

Asıl vatanlarını bu kısır hengamda unuttular.

Cahildiler, dünyanın rengine kandılar.

Hile peşinde koştular, kendileri aldandılar.

Bir ömür nefsani arzularının mahallesinde dolaştılar.

Fakat ne malları, ne evlatları onlara fayda vermedi.

Pişmanlıklar içinde, dünya denizinde boğuluverdiler.

Herkes biliyordu bu kıdemli hikayeyi…

Âlemin yüzünden yine bir ricatin kokusu taşıyordu.

Hüzünler, kavgalar, zaferler ve mağlubiyetler çoğalıyordu her geçen gün.

Her katrede insanlığı acıtan o büyük yolculuk, ilk yaklaşma ile başlamış idi.

Herkes biliyordu. Savaş meydanlarında birbirini kıran, ölümü elden ele dolaştıran Âdem’in (as) evlatları tarih kadar eskiydi.

Sonrasında göçtü kervan, günler günlere eklendi. Asırlar asırları kovaladı.

Zaman bir kırık ayna gibi adeta bükülüverdi.

Evvela Yusuf (as) Kenan ilinde kaybolmuştu ve ahirinde Kenan’ın kayboluşuna uyanmıştı insan.

Herkes zamanının sanki Yusuf’u idi. Her hikâye bir kuyudan çıkmakla başlar idi.

Karanlık kuyular, rutubetli zindanlar ve sıfır noktasına dönüş…

“İnna lillah ve inna ileyhi raciun”

Hakk’tan geldik, dönüşümüz Hakk’adır.

Bütün güzellik peşinde koşmalar, kemale yürüyüşler, anlam arayışları ve tecessüsler yeni tecrübeleri idrak etmekten fersah fersah ötede idi. Asıl olan ezelde duyduklarımızı ve müşahede ettiklerimizi bir lahza özlemek ve hatırlamaktı oysa ki… Ezelde en güzeli görmüş idik; buydu belki derdimiz.

Mevlana Celaleddin Rumi hazretleri bu fasılada şöyle söylemişti:

“Biz hepimiz Adem’in parçaları idik.

Cennette o nağmeleri dinlerdik.

Gerçi suyla toprak bize bir şüphe verdi

Fakat yine o nağmeleri hatırlamaktayız.”

Öyle ki bu âlemde görmediklerimize sanki ezelden aşinayız. Onlara unuttuklarımızı hatırlar gibi bakarız. Kimisini endamının gölgesinden, kimisini nigahından, kimisini sesinden tanırız.

Her hatırlayış, bizi asıl vatanımızın izlerine götürür. Vatan insanın geldiği ve döneceği yerdi. Vatan, insanın ait olduğu yerdi.

Bilenler bilir. Bu vatanın dünyada yeri bulunmazdı. Bu vatan adı olmayan bir şehirdi. Bu vatanın ne başı ne sonu vardı.

Zühd, bu dünyanın cahiliye renklerinden yüz çevirmek ve asıl vatana dönmek için azim ile yola koyulmak demekti. Zühd ile terk eyleyen yalan dünyayı, elbet bulur aşk şehrinde Mevla’yı…

Eşrefoğlu Rumi bu fasılada şöyle söylemişti:

“Zahida gel aşka uy ar eyleme

Tevhidini aşkın inkar eyleme

Zerk ü hubbün evlerin eyle viran

Gönlünü ol mülke mimar eyleme

Masiva rengin gönülden sil gider

Bir gönülde hubbü tekrar eyleme”

İbadet, o toprak yoldan yalın ayaklarla maksada yürümek demekti. Bu öyle bir yürüyüştür ki; hiç bir adım bir diğerine benzemez. Fakat ibadet bu yolda irfan ile birlikteydi. İbadetin gaye ve hakikatinin ancak irfan ile idrak edilmesi mümkündü.

Niyazi Mısri bu fasılada şöyle söylemişti:

“Savm u salat u hac ile sanma biter zahid işin,

İnsan‐ı Kamil olmaya lazım olan irfan imiş”

İrfan, geldiği yeri ve gideceği yeri tanımak ve varılacak adresi bilmek demekti. İrfan kendini tanımak, âlemi tanımak, Hakk’ı tanımaktı.

Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (asm) şöyle buyurmuştu:

“Men arefe nefsehu, fekad arefe Rabbehu”

Kendini bilen Rabb’ini bilir.

Aşk ise insanın asıl vatanını özlemesine denirdi.

İnsan ki kendi aslından koptuğu günden beri, ayrılık derdiyle feryat etmekteydi.

Üftade Hazretleri bu fasılada şöyle söylemiş idi:

“Aslını bilen kişi itmez bu yerlerde karar

Anunçün masivadan bu gönül eyler firar

Şol gönül ki yad ide bunda iken o aslını

Tiz irişür menzile olub aşka süvar”

Vuslat ise taş ü toprak aresinde ol şara varmaktı.

Vuslat, ateşin tam kalbine girmek, pervane olmaktı.

Vuslat, asıl vatanını özleyenler için hiç bitmeyecek bir bayramdı…

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*4 Eylül Pazar günü evinde geçirmiş olduğu kalp krizi sonrası genç yaşta dar-ı bekaya irtihal eden yazarımız Orhan Özsoy'a Allah'tan rahmet, ailesine ve sevdiklerine sabr-ı cemil diliyoruz.

Bu yazı merhum yazarımız Orhan Özsoy’un Eylül sayımız için dergimize gönderdiği ancak Eylül sayımızda yayımlayamadığımız yazısıydı. Bu yazıyı yayımlamak yazarımızın “Asıl vatanına” göçmesinden sonraya nasipmiş meğer. Son demlerinde “Şu dünya dedikleri bir konaklık han imiş...”, “Kimseler kalası değildi bu yokluk yurdunda.” diyen ve “asıl vatana” olan hasretini dile getiren yazarımız bir sabah ansızın geride hüzün ve nice güzel hatıra bırakarak özlem duyduğu “asıl vatanına” göçtü. Elveda “Gönül Ülkesi”nin güzel insanı, ölümün vuslat olsun. Rahmet olsun sana…

1 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ