Söz&Kalem Dergisi - Ali Tarhan
Birçoğumuz sosyal medyayı aktif olarak kullanılıyoruz. 2023 yılı için internette geçirilen süreye bakıldığında, Türkiye günde 7 saat 24 dakika ile 15. sırada yer alıyor. Türkiye'de nüfusun yüzde 83,4'ü internet kullanıcısıyken toplam nüfusun yüzde 95,4'ü mobil bağlantı sahibi ve yüzde 73,1'i aktif olarak sosyal medya kullanıyor. Sosyal medya kullanıcılarının beğenilme arzusu ise yine bu platformların aşıladığı bir algıdır. Genç, yaşlı herkes paylaşımlarının mükemmel olmasını ister. Peki herkes sosyal medyada o kadar mutlu mu? Yoksa sosyal medyada -mış gibi mi yapıyoruz? Dışarıdan kusursuz duran insanlar da aslında bizden pek de farklı değil. Peki neden -mış gibi yaparak öyle gözükmeye çalışıyoruz? Sosyal medya araştırmacıları, buna ‘Ördek Sendromu’ ismini veriyor. Yani kişinin gerçek ve sosyal medyadaki yaşanmışlıkları arasında farklı davranması. Gelelim ördek sendromunu açıklamaya.
Ördek Sendromu, en açık tabiriyle kusursuz görünme çabasıdır. İnsanlar başkaları tarafından kusursuzmuş gibi görülmek ister. Böylece kendilerini daha iyi hissettiklerini düşünür. Kimse kusursuz görünen kişilerin gerçek hikâyesini bilmez. Çünkü o kişi kusursuzsa kötü deneyimleri ya da kötü giden bir hayatı yoktur. İnsanlar kendilerini bu şekilde göstermeye çalışarak acılarını gizler. Hatta çoğu zaman, bunu kıskanılan biri olmak için dahi yaparlar.
Peki neden ördek? Hiç ördeklere dikkat ettiniz mi? Çoğumuz suyun üzerinde dans eder gibi süzülen ördekleri seyredip hayran kalmışızdır. Suyun üst kısmından bakarken herhangi bir problem olduğunu düşünmeyiz ama esas karmaşıklık suyun altındadır. Ördek Sendromu kavramı, suda yüzen ördekler izlenerek ortaya çıkmıştır. Bu ördeklere dışarıdan bakıldığında çok sakin bir şekilde suda yüzdükleri görünür. Ancak suyun altından baktığınız zaman ördeklerin bacakları hızla çalışmaktadır. Sakinlik sadece yüzeydeki görüntüdedir. Suyun altında ise çok fazla çaba vardır. İnsana yansıyan yüzeyinden bakıldığında ise ideal benlik algısıyla gerçek benlik görünümlerinin birbirlerinden farklılaştıkları görülür.
Kısaca, kişilerin istedikleri duyguları ve başarıları, zahmetsizce elde etmiş gibi göstermelerine "Ördek Sendromu" denilmektedir. Ördek sendromu, kişinin sosyal medya paylaşımlarında sergilediği ideal benlik ile gerçek yaşantısı arasındaki farkı açıklar. Bu sendrom; kişinin sosyal medyada paylaştığı bilgi ve görüntülerin gerçek yaşamındaki deneyimleri yansıtmayabileceği anlamına gelir.
Peki, hiç sosyal medyada hayatının üzücü anlarını paylaşan birilerini gördünüz mü? Muhtemelen hayır. İşte sosyal medya yalanı. Sınıf arkadaşınızın filtrelerle bezenmiş tatilini paylaşması, gece geç saatlere kadar çalıştığı final sınavına FF almasını paylaşmasından daha olasıdır. Sosyal medyada bireyler kendilerini nasıl göstermek ve sunmak istiyorlarsa o yönde paylaşımda bulunmaktadırlar. Sosyal medya, her şeyin mücadelesiz ve çabasız elde edildiği izlenimini vermek için uygun bir ortam. İnsanlar da bunu yapıyor. İnsanlar gerçekten göründüğü kadar mutlu, zengin, başarılı, rahat ya da mükemmel mi? Cevabını aslında hepimiz biliyoruz; değiller. İnsanlar, günümüz dünyasında ki "mükemmel olmaya zorlayan, mükemmel olmayanı dışlayan" algısına uyum sağlamak için şekilden şekle girmeye mecbur kalıyor. Ama bunun psikolojimizi ne kadar kötü etkilediğini biliyor muyuz? Ördek sendromu yaşayan kişiyi en çok etkileyen detay ‘başkalarıdır.’ Başkalarını düşünerek hayattan zevk almaksa çok zor.
Ördek sendromu semptomları, genellikle ergen ve genç bireylerde görülür. Sosyal medyanın etkisinde kalan bireyler; kendilerinden ve hayatlarından sıklıkla yakınabilir, dış görünüşlerinden, yaşam kalitelerinden sıkça şikayette bulunabilirler. Tüm belirtiler, genellikle şu şekildedir; eleştirilme korkusu, güçsüz, başarısız, amaçsız, depresif hissetme, başkalarının hayatları ve başarılarıyla kıyas yapma, başkalarının hayatlarıyla rekabet haline girme çabası; mutsuz olduğunu belli etmeme, sosyal medyada hayatını farklı şekilde gösterme...
Sosyal medyada, başkalarının hayatlarında yalnızca pozitif anları gören kişiler; kendilerini ve hayatlarını bu kişilerle kıyaslamaktadır. Her geçen gün dış görünüşlerinden, hayatlarından ve başarılarından daha fazla şikayet etmeye başlayarak depresif ruh haline bürünmektedirler. Bu depresif ruh hallerini, kendi içlerinde yaşarken, sosyal medyada her şey yolunda imajı veren bireyler, sosyal medyadaki sahte mutluluğa ortak olmaktadırlar. Bu sendrom, kişide anksiyet ve depresyon varsa bunları da daha çok tetikleyebiliyor.
Hiç kimsenin hayatı bir ördeğin suyun üzerindeki süzülüşü kadar hayranlıkla izlenesi değil. Kendinizi bir başkasıyla kıyaslamak ise suyun altındaki ayaklara yapacağınız en büyük kötülük olur. Özetle insanların sosyal ağlarda paylaştıkları hikayelerinde, herkese açtıkları mahrem anlarının sahip olunan gerçek benlikten farklı olduğu söylenebilir. Sanal dünya bize sanal algılar sunarken, gerçeklikten kopabileceğimizin de göstergesi olmaktadır. Çoğu zaman gerçek hikâye ile gösterilen hikâye arasındaki fark şizofreni bir tarza bürünerek kişiyi gerçeklikten koparmaktadır. Sonuç olarak sosyal medya paylaşımları için "madalyonun iki yüzü var" gerçeği unutulmamalıdır.
İdeal olarak gördüğümüz hayatla, gerçek olan arasındaki pergel açıldıkça birçok psikolojik problem ortaya çıkacaktır. Hayatta kişisel yetersizliklerimiz olmasına rağmen, başarıya giden yolda çaba sarf ediyoruz. Fakat bu çabadan, zorluktan kimsenin haberinin olmamasını, sadece galibiyetten haberlerinin olmasını istiyoruz. Mesela, hiç çalışmadım diyerek yüksek not almak, bizleri daha çok memnun eder. Hâl böyle olunca, dışarıdan bakıldığında hiç çaba göstermeden başarılı ve mutlu olduklarını düşündüğümüz durumlara, ördek sendromu denmesi çok manidar. Halbuki bu başarının arkasında pek çok gayret ve sabır vardır.
İşin aslı şudur ki; bir insanın hayatı, ördeğin, suyun üzerindeki süzülüşü kadar hayranlıkla izlenesi değildir. Ancak hayatları hayranlıkla izlenebilecek misaller de yok değildir. Her mutluluk için, çaba gerekir. Hayatın iyi-kötü her yanı insana değer katar. En önemlisi, kendinizi bir başkası gibi olmaya zorlamak, suyun altındaki ayaklara yapacağınız en büyük kötülük olacaktır.