Eksik Parçalı Puzzle

Eksik Parçalı Puzzle

Her insan biraz eksiktir. Tıpkı parçası kaybolan, eksik olan ve bir türlü bulunamayan puzzle misali... Her insanın kendini yarım hissettiği, var olmasını temenni ettiği, tüm uğraşlara rağmen elde edemediği türden özlemleri vardır.  Kısa süreli bir yarışmada olduğumuzu varsayarsak herkesin koşup koşup yetişemediği, umduğuna geç, istemediğine ise erken kaldığı bu yarışmaya dair türlü türlü keşkeleri vardır.  Öyle olur ki kişi her yerde kaybettiği, yitirdiği veyahut hiç elde etmediği eksik parçasının arayışı ile ikmal eder hayatını. Ne arayış son bulur ne de eksik parça kendini buldurur. Bulunsa bile sırasını diğer bir parçaya bırakır. Deyim yerindeyse puzzle parçaları aralarında saklambaç oynarlar. İnsanın, yaşam çarşısında aradığını bulma kavgası veren kendisini ise kaybetmiş mesut bir alıcı olduğunu söylemem tutarlı olacaktır.

Bu eksikliklerden bir çeşit var ki insanlardan kimi onun noksan oluşunun farkında bile değildir. Kimi ise farkında ama derdinde değildir, kimi de hem farkında hem de arayışındadır. Üçüncü er kişi bu parçanın nasıl ehemmiyet arz ettiğini, onu peyda ederse şayet diğer eksik parçaları bulmasının daha kolay olacağını bilip, kavrayarak hareket eder. Çünkü varoluşsal endişelerini yarımdan tüme götürme ihtiyacı hissetmektedir. Peki, nedir bu natamam parçaların atası?

 Bu eksik parça insan ruhunun sekinete ermesinde ki yegane etkendir. Kimilerine göre psikolojik yuva arayışı iken kimilerine göre yaşamın kalıcı lezzetinin menbaıdır. Biz bilinen sıfatını cümleye taşıyacak olursak puzzlenin yarım kalış sebebinin manevi eksiklik olduğunu izhar etmeliyiz. Evet, insanoğlunun hayatında ki doldurulmayan, sürekli elemler ve hasretler ile renk alan o eksik parçası manevîyatın natamam oluşudur. Sahi yalnız iken bizi en çok düşündüren, yıpratan, endişelendiren duygumuz nedir? Ya da şöyle diyelim, her güzelliğin son bulması ile bize her kötü gelen olayın sonrasında ki o boşluğa, o anlam arayışına ne ad verilir? Kişi o yitik hissiyatını görmezden gelerek mutluluk pozları ile sansürlese de içi içini kemirmez mi?

Şimdi tefekkür nimeti eşliğinde bir müşahede yolculuğuna çıktığımızda göreceğiz ki  insan, yaratılıştan gelen  kuvvetli bir zayıflık,  hissi yalnızlık, cüz'i güç ve kudret, şedid bir çaresizlik ile müpteladır. Takviye almadığında vitamin eksikliği yaşamasına teşbihen hayata  anlam idafe edecek, onu endişelerinden ve noksanlıklarından emin kılacak sonsuz güç kaynağından verilecek takviyeye ihtiyacı vardır. Aksi halde kişi, hayatın zorluğuna zorluk katarak daha da çekilmez hale getirip, kendisini yokuşa sürükler. Zamanla kişinin iç dünyası o malum boşluğa dair sinyal vererek çöker. Yeniden işlev bulması, canlanıp eski tazeliğine kavuşması için yaşantısına format atması gerekebilir.

Manevi eksikliği bir tür ruhsal açlık olarak addersek doyurulmasına giden tüm yolları araştırmamız gerekir. Zira ruhun doyması insan üzerinde bedenin doymasından daha etkilidir. Beden de mevcut olan mide alması gerekenden fazlasını aldığı zaman eziyet hisseder, kusar, bir yerden sonra sinyal verir. Ama ruh fazlasını aldıkça coşar, heyecan hisseder, farklı ufuklara yelken açar. Sahi çok mu unutkan olduk, ya da artık düşünürken eski zinde fikirleri elde edemiyor muyuz? Durum öyleyse ruhumuzun tansiyonu düşmüş demektir. Çünkü hasta hep yapay beslendi, sağlıklı yaşam yerine trenlerdeki yaşamı tercih etti. Bu temsil bile hakiki doyumun ne olduğunu göstermek için güzel bir örnek olmuştur diye düşünüyorum...

Tüm bunların reçetesi yalnızca zikirdir. Niye mi, çünkü Rabbimiz Rad süresi 28. Ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: "Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur." İlgili ayette geçen huzur ile ilgili Seyyid Kutub'un güzel bir tespiti vardır, şöyle demektedir: “Allah'ı anmakla mü'min kalplerde gerçekleşen bu huzur, gerçek ve köklü bir duygudur. İmanın tadına varan ve Allah'a bağlanan gönüller bilir bu duyguyu. Bu duyguyu bilirler ama bunu, bu duygudan habersiz olanlara sözcükler aracılığıyla aktaramazlar. Çünkü bu duyguyu sözcüklerle ifade etmek mümkün değildir. Bu, kalbi bürüyen, onu dinlendiren, neşelendiren, yumuşatan, rahatlatan, kendini güvencede hissetmesini sağlayan ve esenlik bahşeden bir duygudur. Kalp, varlık aleminde tek başına, yapayalnız olmadığını anlar. Çünkü çevresindeki her şey himayesinde bulunduğu yüce Allah'ın eseridir...”

Kalbimiz, Allah’ın evidir diye bir tanımlamaya rast gelmiştim. Çok popüler bir kullanım olduğu kadar kanaatimce altı yeterince doldurulmamış bir tanımdır. Dinimiz ve örfümüz gereği eve izinsiz kimsenin alınmadığı, tehlikelere ve oluşabilecek iç kaosa karşı tedbir alındığı doğrusunu baz alırsak Allah'ın evine onun izni olmaksızın ne bir şey almalı ne de meyl etmeliyiz. Tıpkı İbrahim  (as) gibi  “La uhubbül afilin” ( Ben batanları -fani şeyleri- sevmem) deyip, mecazi şeylerden ruhumuzu ve kalbimizi arındırıp, temizleyip kurtarmalıyız; ruh ancak o zaman saadete erişir ve mutlu olur...

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi kimileri bu eksik parçanın farkında ama arayışında değildir. İşte onlar kadar talihsiz birileri herhâlde yoktur. Allah'ın yakınlığını geri tepen, yeryüzünde neden var olduğunu, neden her canlının ölümü tattığını ve bu hayatta yaşadığı onca eziyete neden katlanması gerektiğini bilmeyen ya da idrak etmeyen kişi kadar mutsuz var mıdır sanmıyorum. Düşünelim, arkadaşsız, pusulasız, yardımcısız en önemlisi emniyetsiz yol alan yolcu yalnızlık, koca bir boşluk ve korku dışında herhangi bir hissiyata kapılabilir mi? Düşünelim lütfen, bunca zorluğa karşı tek başına mücadele edebilir mi?

Evet, her insan biraz eksiktir ve her eksik biraz da eksiltir. Biz var olduğumuz sürece bu döngü bir tekrar içerisinde olacaktır. Önemli olan tüm eksiklikleri tamamlayacak parçaya ulaşmamızda... Kadim edebiyatımız da ifade edildiği gibi daimi duamız şöyle olmalıdır. Natamamım tamam eyle...

“Her insan" diyerek şöyle yazdı kâtip, “hayat denen bu uzun hikayede eksik parçasını bulmak için doğar"...

Velhasıl hayat birazcık ta tamamlanabilme mücadelesi. Tamamlanabilmek ümidiyle efendim...

Söz&Kalem | Müzeyyen Sena TİTİZ

2 YORUMLAR

  • Zehra Çiçek

    Kaleminize Yüreqinize Saqlık... Devamını Bekleriz İnşaALLAH....

    • Zehra Çiçek

      Kaleminize Yüreqinize Saqlık... Devamını Bekleriz İnşaALLAH....

      YORUM YAZ