Amine ÇALIŞ | Söz&Kalem Dergisi
Gerçekten de elalem ne derse desin! Peki, El-Alim ne der şu yaptığımız, yapamadığımız işlere, hayallerimize, özensiz sözlerimize? Elalemin dediğinden, diyeceğindense El-Alim olanın dediği, ne diyeceği umurumuzda olmalı değil midir?
Peki ya O’na, El-Alim’e göre mi yaşıyoruz hayatımızı? Biz O’nu görmüyorsak da O’nun bizi her an, her yerde gördüğünü bilmiyor muyuz? Her şeyden haberdar olduğunu, açık veya gizli olan her şeyi duyduğunu bilmiyor muyuz? O halde neden, elalemin dediği bizim için El-Alim’in dediğinden daha kıymetli geliyor? Yoksa bizler de elalem putunun peşine mi takılıverdik açıktan ya da gizliden?
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır ve doğası gereği topluluklar içinde yaşamaktadır. İçinde yaşadığı topluma ait olma ve ondan kabul görme, kişiyi psikolojik ve fizyolojik açıdan olumlu yönde etkilemektedir. Bunun tersi bir durum da yani toplum tarafından dışlanmak veya reddedilmek de kişi üzerinde olumsuzluklara neden olmaktadır. Dolayısıyla kabul görmeye olan ihtiyaç ve reddedilmekten kaçınma refleksleri insanoğlunun anlamlı ve olumlu bir yaşam geçirmesi açısından önemli bir işleve sahiptir. İşte bahsettiğimiz elalem, toplumun ta kendisi olup bu reflekslerden beslenmektedir.
Aslında bu refleksler insanın doğmasından itibaren kendisinde mevcut olan yakınlık ve kaçınma reflekslerinin yaş almış, büyümüş halleridir. Hayat yolunda biriktirilen etki ve tepkilerin bir yerden sonra otomatikleşmiş halleridir. Bu reflekslerin sosyal bir varlık olan insan için elbette çok faydalı yönleri de bulunmaktadır. Bu reflekslerdir insana korktuğunda kaçmasını öğütleyen, güven hissettiğinde sevmeyi isteyen.
Lakin bir yerden sonra kontrol altına alınamayan bu refleksler, insanın başına ciddi işler açabilmektedir. Kontrolden çıkan her şey gibi, bu refleksler her şeyi başkalarına göre yaşamaya itebilmektedir insanoğlunu. Çevrede her şeyi yargılayıp kendilerince düzenlemeye kalkışan kimselerin bulunması ile birlikte artık atılan her adım “topluma göre reflekslerini” harekete geçirebilmektedir. İşte elalem sorunu da burada başlamaktadır. İnsanoğlu yavaş yavaş bu reflekslerin acımasız pençelerine düşebilmektedir. Çoğu insan günün sonunda elalem ne der putunun sadık bir kölesi haline gelebilmektedir.
Halbuki temel toplumsal kurallar dışında kalan çoğu eylem ve davranışta elalemin söylediği şeylerde farklılıklar bulunmaktadır. Toplumun bazı bireyleri şöyle demekte iken, başka bazıları da böyle diyebilmektedir. Hem Cemal Süreyya'nın “Her şey değişir. Bazen zamanla, bazen bir insanla!” ifadesi ile elalem ne der reflekslerinin de formatı da değişebilmektedir.
İşte böylesi bir durumda elalemin ne dediği değil de El-Alim’in ne dediği hiç şüphesiz öncelenmelidir. Çünkü elalem çelişki ve şüpheler barındırırken, El-Alim’in söylediği her şey ancak hakikatten ibarettir. Lakin realite bunun tam tersini bize göstermektedir maalesef. Önceleri bir nebze de olsa insanlar elalem ne der korkusundan kendini muhafaza ederken, şimdilerde ise El-Alim'in ne dediğini de umursamadan kendimizce bir inanış ve yaşayış tarzı oluşmuş bulunmaktadır.
Örneğin, yüce Rabbimiz "Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez." (Araf/31) diye buyurmasına rağmen, davetlerdeki şatafatların hali pür melali ortadadır. Misafirlere sunulan sofralarda aynı gıdadan 3-5 çeşit... Bu israf, bu şatafat elalem için midir, yoksa El-Alim için mi? Allah için siz karar verin. Elalemin aman da bir sofra sermişti bir kuş sütü eksikti demesi için değil de nedir.
Hele aynı şatafatlı sofralarda tozu dumana katan Afrika ve mazlum ümmet muhabbetleri… Keyifle sunulan süslü çikolatalar eşliğinde yardım edebiyatı… Yapmayın Allah aşkına! Çelişkili halleriniz ancak sizleri itibarsızlaştırır.
Tesettür konusu hele… Ah tesettür! Yüce Rabbimiz, "Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine bürünsünler. Bu, tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir." (Ahzap/59) diye buyururken, tesettürün en üst mertebesi olan çarşaf bile artık dantelli, küpürlü giyilir hale geldi. Hele şu moda kisvesi altında sözde tesettür kıyafetlerinden bahsetmek bile istemiyorum. Elalemin şu yeni versiyonu insanları öyle bir hale getirdi ki artık sadece saçını kapatmayı tesettür olarak kabul ediyorlar. Bu yeni elalemin koyun postuna bürünmüş tilkiden farkı yoktur. Yavaştan fısıldatır, bir güzel aklımı bulandırır, sonra da arkadan dedikodunu yaptırır.
Peki çözüm nedir? Ne yapmalı ki şu elalem putunun peşine takılmaktan vazgeçeriz. Çözüm belli aslında! Katıksız bir şekilde El-Alim ne der, ona bakılmalıyız.
Şimdi gelin hep birlikte elalemin değil de El-Alim’in dediklerine göre hayatına yön verenlerin davranışlarına bakalım. Bu kıstaslara göre kendimizi gözden geçirelim. Korkmadan ve çekinmeden, kendimizi hesaba çekelim. Bizler elalemin ne dediğine göre mi, yoksa El-Alim’in ne dediğine göre mi hayatımızı tanzim ediyoruz?
El-Alim olana uyan:
- Allah’a ortak koşmaz. Anne ve babasına iyilik eder. Allah’a ortak koşmaya zorlamaları dışında anne-babasına itaat eder.
- Allah’a gönülden saygı duyarak huşû ile namazını kılar, iyiliği emreder, başına gelenlere sabreder. Yersiz bir gurura kapılarak insanlara üstünlük taslamaz ve yeryüzünde böbürlenerek yürümez.
- Davranışlarında dengeli ve ölçülü olur. Boş ve anlamsız şeylerden yüz çevirir. Sürekli arınma çabası içinde olup zekatını verir. İffetini korur, mahrem yerlerini haramdan sakınır, zina yapmaz, içki içmez, kumar oynamaz. Emanete riayet eder, sözleşmelerine sadakat gösterir.
- Allah’ın dokunulmaz ve haram kıldığı bir cana haksızca kıymaz. Yetim malı yemez. Ölçü ve tartıda adil davranır, haksızlık yapmaz. Bilmediği şeyin peşine düşmez, bilmediği konuda fikir beyan etmez.
- Kimseyle alay etmez, Müslüman kardeşlerinde kusur aramaz, onlara kötü lakap takmaz. Zandan/spekülasyon yapmaktan sakınır, tecessüs edip insanların gizli hallerini araştırmaz. Bir başkasının gıybetini yaparak arkasından çekiştirmez.
- Doğru sözlü olur. Yapmayacağı şeyi söylemez. Bollukta da darlıkta da sadaka verir, öfkesine hâkim olur, insanların kusurlarını bağışlar. Hatalı tutum/davranışlarında, günahlarında ısrar etmez, tekrarlamaz ve yürekten tövbe-istiğfar eder. Adildir, hakkı ve adaleti ayakta tutar. Kin beslemez, düşmanına bile adil davranır. Adaletle şahitlik eder.
- Kötülüklere karşı en güzel bir tarzda mücadele eder; kötülükleri iyilikle savar, Yakınlarına, yetimlere, yoksullara zekât ve sadakayı, sevdiği mallardan verir; hayır işlerinde, iyilik ve takva üzere yardımlaşır, düşmanlık üzere yarış ve dayanışma içinde olmazlar.
- İşlerini istişare üzere yaparlar. Harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik ederler. Harcamaları bu ikisi arasında dengeli olur. Allah’ın ayetlerine karşı kör ve sağır davranmazlar. Boş sözler ile karşılaştıkları zaman oradan vakar ile geçip giderler. Müslüman olarak yaşayıp Müslüman olarak ölmek en büyük arzularıdır.
Evet, El-Alim olana uyan kişi tam olarak böyle davranışlarda bulunur. Sıra bizde, kendi nefsimizde. Elalemin ne dediği mi, El-Alim’in ne dediği mi?
Selam ve dua ile…