GERÇEK DEVRİMCİ: YALNIZ ARDIÇ
Haydi!
Kalk ve içine sinmeyen,
İçine sinmediğin her şeye karşı
Bir devrim yap.
Haydi!
Kalk ve Allah’ı sana uzaklaştıran,
Allah’a giden yolları kapatan her şeye
Cesurca kafa tut.
Ve şimdi sus!
Sessizliği dinle ve sessizliğe karşı haykır,
Zulme sessiz kalanların sessizliğini devir,
İşte o zaman gerçek devrimci olursun.
Devrim veya devrimci kelimeleri birçok ideolojinin merkezine oturttuğu bir kavramdır. Bu sebeple bu kavrama toplumun birçok yerinde sıkça rastlanmaktadır. Devrim olgusu bu aralar benim de ilgimi çekmeye başlamıştı. Okulda birçok arkadaşın sürekli elinde taşıdığı birkaç kitap vardı. İlk işim o kitapları sipariş vermek olmuştu. Babamdan gizli bir şekilde arkadaşım üzerinden sipariş verdiğim kitaplarım gelmişti. Kitapların elime ulaşmasının hafta sonuna denk gelmiş olması iyi bir fırsat olmuştu. Hafta sonunu odamda kitap okuyarak geçirdim. Kitap okumayı seviyorum, bu okuduklarım ise beni ayrıca heyecanlandırmıştı. Bu kitaplar farklıydı. Düşünce dünyama ters ve aile yaşantımdan uzak olan fikirler barındırmaktaydı. Okuduğum çoğu şeyi not aldım, üzerine düşündüm ama tartışacak birini bulamadım. Kendi içimde bunun tartışmasını yapıyordum. Bu düşünceler içindeyken babamın “Nuri oğlum iyi misin?” sesi ile irkildim. Hemen masamdaki kitapları gizlemeye çalıştım ve panikle “baba ne zaman odaya geldin?” diye sordum.
- Oğlum kendini okumaya o kadar kaptırmışın ki defalarca kapıyı çalmama rağmen duymadın. Annen iki gündür vaktini odanda geçirdiğini söyleyince ben de merak ettim. Sana defalarca seslendim ama duymadın. Odaya girince gördüğüm manzara duruma açıklık getirdi. Devrim ve devrimci… Desene bazı şeylerin zamanı gelmiş, sen de artık sessizliğe karşı başkaldırmaya hazırsın.
Babamın sözleri karşısında nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Ben babamdan daha sert bir tepki bekliyordum. Çünkü devrimci kelimesini daha çok sol görüşü savunan aykırı kişilerin ağzından duymuştum. Muhafazakâr olan kişilerin ağzından duymuşluğum pek yoktu. Üzerimdeki çekingenliği de atarak daha cesur bir şekilde babama dönerek konuşmaya başladım.
- Baba devrim ile ilgili kitapları okuyorum diye bana kızmadın mı?
- Neden kızayım oğlum? Başkaldırı, insanı diğer varlıklardan ayıran bir özelliktir. İnsanın var olan düzeni veya bulunduğu ortamdaki düzeni beğenmeyerek bunu değiştirmeye çalışması kadar normal hiçbir şey yoktur. Hatta hoşuma bile gitti.
- Baba doğrusunu söylemek gerekirse bu sözleri senden beklemiyordum, tepkinden korkuyordum. O yüzden gizliden gizliye bu kitapları okuyorum.
- Oğlum, devrim kötü bir şey değildir. Yalnız neyi devirmeye çalıştığına dikkat etmek gerekir. Bununla birlikte haksızlık karşısında sessiz kalmayarak, buna karşı duruşunun nasıl olduğu önemlidir. Mademki devrime merak saldın, seni yarın gerçek bir devrimci ile tanıştırmak isterim. Hatta adını koyarken ahlakının da ismini aldığın bu şahsiyete çekmesi için dua etmiştim, sanırım artık tanışmanızın zamanı geldi. Haydi, şimdi uyu yarın sabah namazı sonrası seni bir yere götüreceğim ve oradan da okula bırakırım.
Babam konuştukça benim şaşkınlığım daha da artıyordu. Gerçek bir devrimci ile tanışmak nasıl olacaktı. İsmimi dedemden aldım diye biliyorum. İyi de dedem devrimci değildi ki! Ya da devrimciydi de ben mi bilmiyordum. Sanrım babam yarın beni dedemin mezarına götürecek. Bu düşünceler içinde babama sadece “ tamam baba” diyebildim. Babam gittikten sonra babamla olan konuşmalarımızı düşünürken uyuya kaldım.
Babamın, ”Haydi oğlum bugün sabah namazını camide kılalım” deyişiyle uyandım. Babam genelde sabah namazında da camiye giderdi. Ara sıra benle küçük kardeşimi de götürürdü. Abdestimizi alıp evden çıktık. Namazı kıldıktan sonra arabaya bindik yola koyulduk. Yolda giderken sürekli olarak devrimci ile tanışmayı düşündüm. Ona hak, eşitlik ve özgürlük kavramları üzerine soracak birçok sorum vardı. Sonrasında babamın devrimci olarak kast ettiği kişinin dedem olma ihtimali aklıma gelince tüm hevesim kaçtı. Biraz buruk bir şekilde “ baba gideceğimiz yere çok kaldı mı?” diye sordum.
- Biliyorum çok merak ediyorsun ama inanıyorum ki onunla tanışınca onu çok sevecek ve bu bekleyişime değdi diyeceksin. Yalnız bunun için biraz daha sabretmen lazım, daha yolumuz var çünkü…
Babamın sözleri beni heyecanlandırıyordu. Şehrin dışına çıkmıştık ve hala yola devam ediyorduk. Üstelik şehir mezarlığını da geçmiştik. Mezarlığı geçince gideceğimiz yerin dedemin mezarı olmadığını anlamış daha da heyecanlanmıştım. Kafamda bu düşünceler varken arabanın yavaşlayarak durduğunu fark ettim. Etrafa baktım, etrafta hiçbir şey yoktu. Yaşananlara anlam veremiyordum.
- Baba, doğru yere geldiğimize emin misin?
- Evet oğlum, doğru yerdeyiz. Biraz hızlı yürü de seni gerçek bir devrimci ile tanıştırayım.
Babamı bilmesem benimle dalga geçiyor derdim ama babam söylemlerinde gayet ciddiydi. O yüzden hiçbir şey demeden arkasından yürümeye başladım.
- Evet oğlum, geleceğimiz yere vardık. İşte gerçek devrimci tam da karşımızda duruyor.
Babamın sözleri karşısında iyice şaşırdım. Etrafa baktım kimse yok. Sadece yalnız başına duran bir ardıç ağacı vardı. Bunun karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Biraz da sitem eder bir sesle,
- Baba sen şaka mı yapıyorsun? Bırak devrimciyi burada hiç insan yok. Lütfen artık benle şakalaşmayı bırak. Ben de sana inanarak ciddi ciddi buraya kadar geldim.
- Oğlum ben gayet ciddiyim. Devrimcinin insan olduğunu söylemedim ki! Devrimci şuan kaşımızda duran bu Ardıç Ağacı!
Babamın sözlerine bir türlü anlam veremiyordum. Ama babam öyle ciddi bir şekilde sözlerini söylüyordu ki benimle şakalaşmadığı aşikârdı. Telefonunu cebinden çıkardı arama motoruna bir şeyler yazdı ve bana dönerek, “lütfen sadece bu videoyu dikkatli bir şekilde dinle” dedi.
“ Gerçek bir devrimci mi görmek istiyorsun? İşte burada gerçek bir devrimci var; Yalnız Ardıç. Yüzyıldır burada tek başına zamana ve olaylara şahitlik eder. Asla suçlamaz, yargılamaz, savunmaz. Ama gölgesini de kimseden ve hiç bir şeyden esirgemez. Bütün devinimi kendi içindedir. Burada böyle tek başına ve dimdik durur. Eşhedü der. Ben şahidim. Yargıç değilim, savcı değilim, avukat değilim. İşte bu gerçek bir duruştur. Devrimci duruşu, Müslüman duruşu, insan duruşu.
"Eşhedü" Ben şahidim. Herkes duysun: Yargıç değilim yargılamam. Avukat değilim savunmam. Savcı değilim suçlamam. Herkes ve her şey duysun. Kendime şahidim, zamana şahidim, sonsuzluğa şahidim. Ve herkes ve her şey de şahit olsun ki, bu devrimci duruşumla bütün evreni selamlıyorum. Ve tıpkı bu yalnız ardıç ağacı gibi tek başıma dimdik herkesi ve her şeyi kucaklıyorum.”
Söylenen sözler, beni derinden etkilemişti. Özellikle “Yargıç değilim yargılamam. Avukat değilim savunmam. Savcı değilim suçlamam.” sözleri kulağımda defalarca yankılandı. Bu söylemleri, ne Marksizm ne de Komimizin savunucusu olan düşünürlerden duymuştum. İçimde tarifsiz bir his oluştu. Bu heyecanla “ Baba, bu adam kim?” dedim.
- Üstad Nuri Pakdil, bu soruya “Muhafazakâr değilim, devrimciyim!” ifadelerini kullanarak cevap verirmiş. Kendisinin sağcı veya solcu olmadığını, “İslamcı” olduğunu belirtirdi. Yaşamı boyunca küfre karşı dimdik durarak, hayatını cesur bir davetçi olarak sürdürdü. Özellikle Kudüs davası için yaptığı mücadelesindeki kararlı duruşu örnek alınacak bir davranıştır. Edebiyatçılar arasında Kudüs şairi olarak anılır. Oysaki o sadece bir şair değil, Kudüs davasında mücadele veren bir mücahit, bir devrimciydi. Hayatım boyunca onun bu kararlı çizgisi bana öncülük etti. Bu yüzden sen doğduğunda senin adını Nuri bıraktım. Herkes babamın adına binaen bu ismi sana bıraktığımı sandı ancak ben Nuri Pakdil’in mücadelesine imrenerek sana onun adını koydum. Senin de O’nun gibi Allah davasında bir devrimci olman için Allah’a hep dua ettim. Kaç zamandır seni buraya getirmek istedim ama kısmet bugüneymiş. Evet oğlum, devrimci olmak istiyorsan, Nuri Pakdil gibi Müslüman bir devrimci ol. Mücadeleni de buradaki Ardıç Ağacı gibi dimdik bir şekilde yargılamadan, savunmadan, suçlamadan yapmaya çalış. Devrimini ilk önce kendi ruhunda başlat. Seni Allah’tan uzak tutan her şeyi devir ve Allah yolunda devrimci ol.
Babam bu sözlerini söylerken hüzünlü bir şekilde ama aynı zamanda büyük bir gururla söyledi. Sanki yıllarca bu anı beklemiş gibiydi. Hem dinlediklerim hem de babamın anlattıkları beni derinden etkilemişti. Devrimciliğin özünü yakalamış gibiydim. Devrimi ancak küfrün var olma ve yayılımcı politikası karşısında Müslümanca bir duruş sergileyerek yapacağımı anlamıştım.
Babama dönerek, ”Baba beni, benle tanıştırdığın için teşekkür ederim” dedim. Sonrasında göğe bakarak sessizliğe bir ses verdim.
Herkes ve her şey de şahit olsun ki, Allah’ın davasını unutturmaya çalışan tüm düşünce ve akımlara karşı dimdik bir şekilde başkaldırarak mücadele vereceğim. Bu akım ve ideolojileri, türlü türlü oyunlarla birçok gencin zihninde edinmiş oldukları tahtlarından devireceğim. Tüm kararlılığımla insanlara asıl hürriyetin ve huzurun İslam’da olduğunu haykıracağım!
Bu sözlerim karşısında boşlukta bir ses yankılandı:
“Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin”
Vedat DAL / MARDİN