GÖNLÜMÜN ŞİKESTESİ

Öldü sabrın ebedi sükûtu, küçüldü ömür. Gönül kapısı kırıktı evvelen, feryadına dayandı tüm aheste cümleler. Süzüldü toprağından, döküldü birer birer. Aşktan sebep yükseldi divane haykırışlar. Kuşattı insanlığı amansız ağlayışlar...
Kaç üftade baharı tüketti sensizlikler. Gülbankına tutulur lâl olurdu tûtiler. Başına taş değer, kanar yolu, asırlık rehavetler düşerdi heybesinden. Görmezdi nice zaman, gafleti avare dillerde sayıklanır. Çareler ürker, kaçar devran elinden. Hangi soğuk kelimeye sığınırsa bu canım, hangi yıkık tebessüme aldanırsa hüzünler, hangi cihan bağında küserse bu tereddüt; bil ki unutmak demek günahıdır gönlümün...
Unutmak dediğin nedir, yazıver şair. Cümle âlemi sarsın nakşettiğin mısralar. Hüznü çöksün kırılsın kararan ufukların. Unutmak de; asırlarca karasıdır bağrımın. Unutmak katmerli bela, yoksulluğu ahde vefanın. Unutmak şehvet çağında şikestesi gönlümün…
Tükendi derdimin senden kalan yazısı... Yaslandı göğsüne birkaç günlük sevinçler. Külleri yok yere sınandı boşluğunda. Gömüldü insanlığın senden mahrum çağları. Öldü kutlu hilalin sarp gölgesi altında. Kırıldı dünya içre paslanmış süngüleri. Yenildi senden sonra yiğit kahramanların...
Sırılsıklam ağladı yağmur yüzlü anneler. Göğsünden çiçekler doğdu durak bilmeden. Hakir kalmış zamanlar çürüttü yalnızlığı. Silinmiş hatıralar canlandı fütursuzca. Peymanıdır sultanın duyulsun divanında. Aşıkların dizilsin asrın gölge boyunda...
Çok geçmeden yankısı sarmalar İstanbul'u. Döküntüler karışır, kaybolur ardın sıra. Duvarda saatler öksüz, sabahlar sessiz kalır. Bir kabahat çınlatır zihnimin boşluğunu. Sen bilmedin der yüreğim. Ezberini vermedin köklü kimsesizliğim. Hicret fasılasında kamaşan gözyaşını. Sen görmedin içimde kopan kıyametleri...
Kan revan yokluğunda gönlümün siperleri. Bekleşir kıyısında ipeksi vuslatının. Tamam olur hiddeti hicran şikayetinin. Çilesi tükenmeyen aşıklar koşar sana. Pervaneler aşkının dilsuz ateşlerinde. Tutuşur şerha şerha, kırılır kanatları. Kül olur hakikatin ol kıymetli izinde...
Son deminde çağlasın gözleri müminlerin. Bağrı yanık bülbüle serin sular serpilir. Azade zamanlara aralanır kapılar. Dergahından binlerce can taşınır cihana. Erişir vuslatının cavidân huzuruna...
Söz&Kalem - Orhan Özsoy
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...