Gözünüzün Yaşına Bakın!

Yunus Çetin | Söz&Kalem Dergisi
Rose-Lynn Fisher adında bir fotoğrafçı 2008 yılında hayatın sillesini yediği bir dönemde hüngür hüngür ağlarken, gözlerinden akan gözyaşları aklına bir fikir getirdi. Gözyaşlarını silerken “Acaba şu gözyaşları neye benziyor? “ dedi ve işe koyuldu.
Bu fikirden hemen sonra gözyaşlarını stoklamaya başladı. Onları cam slaytlara yerleştirip kuruttu.
Fisher, kurutulmuş gözyaşlarına ilk defa baktığında hissettiği duyguyu şöyle açıklar: “Duygusal arazinin havadan görüntüleri gibi, genellikle bir yer duygusu uyandırdı.”
Fakat sonra diğer gözyaşlarını tek tek incelerken garip bir şey fark etti. Farklı duygular yüzünden akan her gözyaşı birbirinden farklı şekil alıyordu.
Örneğin keder anında akan iki damla gözyaşı, soğan doğranırken akan gözyaşından farklı oluyordu.
Bizim vücudumuz üç çeşit gözyaşı üretir.
Birincisi, gözlerimizin kuru kalmasını önler ve bu devamlı olan gözyaşlarıdır.
İkincisi ise refleks gözyaşları. Soğan kokladığımızda, gözümüze toz veya başka bir şey kaçtığında; gözümüz yabancı cismi uzaklaştırmak, tahriş etmesini önlemek için gözyaşı üretir ve gözden çıkarmaya çabalar.
Bu iki gözyaşı tipi hem insanlarda hem de hayvanlarda ortaktır. Yani timsahın gözyaşları bu türden…
Ama bir gözyaşı daha var ki bilim adamlarının tahminlerine göre onu sadece insanlar üretir.
Duygusal gözyaşları…
Sadece insanların ürettiği tahmini de nerden çıktı? Çünkü duygularla ilgili beyindeki bölgeleri en çok gelişmiş olan canlı insandır.
Hatta vücudumuz stres hormonlarından kurtulmak için gözyaşını kullanır. Gözyaşı bezlerinde üretilen yaşlarla birlikte stresimiz de akar gider. Bu yüzden ağladıktan sonra rahatlamış hissederiz.
Peki, sizin için gözyaşının değeri nedir diye sorsam?
Sizden özür dileyen birinin gözlerinden yaşlar aktığında yumuşarsınız hemen. Çünkü o gözyaşları onun kalpten mahcup olduğunun kanıtı… Gözyaşları pişman kalbinin elçisi…
Sinemada duygusal bir film izlediğinizde, o film sizi ağlatırsa başarılı kabul edersiniz. Elinizde mendille bitirmediğiniz film ortalama bir filmden öte değildir. Sizi ağlatamayan oyuncu pek de başarılı sayılmaz.
Aynı şekilde ağlayamayan, gözyaşı dökemeyen oyuncu, oyuncu değildir. İki damla akıttı mı, alkışlayarak “vay be işte oyuncu! Bravo” bile dersiniz.
Fakat ağlayıp sızlayarak dilenen birini gördüğümüzde önyargılı yaklaşırız çoğu zaman. Sinsi bakışlar atarak yalan söylüyor! Gözyaşlarıyla parama konmak istiyor deriz.
Gariptir ki ağlayan dilenci olunca hor görürüz, ağlayan oyuncu olunca tebrik eder, alkışlarız. Aralarındaki farksa birinin açıktan diğerinin dolaylı yoldan paramıza talip olması…
Evet, bütün bunlar, farkında olmasak da gözyaşına değer verdiğimizin göstergesi. Öyle değil mi?
Değer veriyoruz, doğru... Peki, gözyaşlarımızı bilinçli bir şekilde akıtıyor muyuz?
Gözyaşlarını bilinçli akıtmak?
Sahi, biz neden gözyaşı döküyoruz?
20 yıldan fazla bir süredir ağlamanın ve gözyaşının üzerine araştırmalarda bulunan Tilburg Üniversitesinden Prof. Ad Vingerhoets’e göre ağlamak, çoğunlukla çaresizlikten kaynaklanıyor.
Mutluluktan ağladığımızda bile mutluluktan ne yapacağımızı bilememenin çaresizliğinden ağlarız. Yani çaresizlik, “ağlamanın özü.”
Çaresiz anlarda dayanacak bir yer ararız. Gözyaşları karşılığında destekleyici bir omuz. Ama ne yazık ki çoğu zaman aradığımızı bulamayız. Kederimizle baş başa kalırız. Zira iki damla gözyaşının ne değeri olabilir ki?
Ağlamanın özü çaresizlik dedik ya. Kişi, acısı ne kadar büyük olursa olsun, elinden geldiğince, çaresizlik anında gözyaşlarını kendisi gibi bir faniye akıtmamalı. Zira çaresizliğine tek çare yaratıcısından başkası değildir.
Bazen de hiç sebep yokken ağlamak gelir içimizden. Bir ihtiyaç doğar.
Tam o sırada sırf ağlamak için heyecanla bir dram filmini açıp izlemeye koyuluruz ki işte bu yanlış…
“De ki: ‘Siz ona inanın veya inanmayın, şu bir gerçektir ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere (Hakk’ın kelâmı) okununca derhal yüzüstü secdeye kapanırlar. Ve ‘Rabbimizi tesbih ederiz, rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir’ derler. Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar; Kur’an onların saygısını arttırır.” (İsra, 107-109)
Gözyaşlarının tek damlası dahi boşa akmamalı. Zira her bir damlasına büyük ecirler veren yüce Allah’ımız var. İşte bilinçli ağlama dediğimiz şey tam da bu.
Sadece Allah için yaş döken bir göze sahip olabilme dileğiyle… Görüşmek üzere…
Yazının videolu hali için:
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...