Söz&Kalem Dergisi - Amine Çalış
Faşizim kelimesinin kökleri tamar ya da demet anlamına gelen İtalyanca “ascio” sözcüğüne dayanmaktadır. Latince “fasces”i de çağrıştırmaktadır. Fasces, Roma’daki geçit törenleri sırasında devletin otoritesini ve birliğini temsil etmek üzere hâkimlerin önü sıra ve sırıklardan oluşan bir kılıf içinde taşınan bir baltanın adıdır. 1914’ten önce Roma İmparatorluğu’na ait bu fasces sembolü genellikle “sol’’ taraflarca sahiplenilmiştir. Fascio kelimesi ise 1890’larda İtalya’da, genellikle devrimci sosyalistlerden oluşan siyasi bir grubu belirtmek için kullanılmıştır. Aynı yöndeki iradelerin demet halinde toplanması anlamını taşıyan fascio, Güney İtalya’da 19.yy sonundaki asi köylülerin amblemidir. Ancak faşizm, kökleri geleneklere dayanan ön yargılardan ve stereotiplerden yararlansa da esasen 20.yy hareketidir.
"Faşizm" terimi, otoriter bir siyasi ideolojiyi tanımlar. Bu ideoloji, genellikle güçlü bir lider etrafında toplanan milliyetçi ve totaliter bir yönetim biçimini savunur. Faşizm, baskıcı, anti-demokratik ve anti-liberal özelliklere sahiptir. Militarizmi, şiddeti ve sınıfsal hiyerarşiyi teşvik eder. Faşizmin tarihi ve ideolojisi, genellikle ırkçılık, totalitarizm ve insan hakları ihlalleriyle ilişkilendirilir. Bu ideoloji, 20. yüzyılın başlarında İtalya'da Benito Mussolini liderliğinde ortaya çıktı ve daha sonra Almanya'da Adolf Hitler'in Nazi Partisi ile yaygınlaştı.
Bu ön bilginin ardından faşizmin, insanı değersiz kılan yönleri ile devam etmek istiyorum. Faşizmin insanı değersiz kılan yönleri arasında ırk, etnik köken, cinsiyet ve sınıf gibi özelliklerine dayalı ayrımcılık ve aşağılama bulunur. Faşizm, totaliter bir ideoloji olarak insanları değersizleştirme sürecini ve mekanizmalarını kullanarak iktidarını sürdürmeye çalışır. Faşizmin insanı değersizleştirme süreci ve mekanizmaları hakkında detaylı bilgi verecek olursak; Irkçılık ve milliyetçilik bunların başında gelir. Faşist ideoloji, insanları farklı ırklara veya milletlere göre değerlendirir ve bazı grupları diğerlerinden üstün görür. Bu durum, belirli bir ırk veya milletin diğerlerine karşı üstünlüğünü savunan bir ayrımcılık ve aşağılama politikasına yol açar. Dilerseniz faşizmin kullandığı bazı yöntemlere göz atalım:
Propaganda ve manipülasyon; Medya ve propaganda araçlarını kullanarak halkın düşüncelerini manipüle eder ve kontrol altına alır. Gerçek dışı bilgiler ve ideolojik propagandalarla insanların algılarını şekillendirerek kendi ideolojilerini benimsemelerini sağlarlar.
Semboller ve ritüeller; Semboller, bayraklar, marşlar ve ritüeller gibi simgeleri kullanarak insanların duygusal bağlılık hissetmelerini sağlar. Bu semboller, rejimin gücünü ve otoritesini pekiştirir ve insanların bağlılık duygularını güçlendirir.
Düşman oluşturma; İç ve dış düşmanları hedef göstererek toplumda bir düşman algısı oluştururlar. Bu düşman algısı, insanları birleştirirken aynı zamanda farklı düşünenleri ya da muhalifleri susturmak için bir bahane olarak kullanılır.
Şiddet ve baskı; Şiddet ve baskıyı kullanarak muhalifleri sindirmeye ve kontrol altında tutmaya çalışır. Hükümet yanlısı güvenlik güçleri, polis ve ordunun yanı sıra paramiliter örgütler de bu baskı mekanizmalarının bir parçası olabilir.
Tek tip düşünce ve kültür; Tek tip bir düşünce ve kültür oluşturarak farklı düşüncelere ve çeşitliliğe izin vermezler. Sanat, edebiyat, eğitim ve medya gibi alanlarda sıkı bir sansür uygulayarak alternatif görüşleri bastırırlar.
Bunlar birkaç kelam değil, dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu düşünce biçimi, bireylerin insanlığını ve değerini reddeder, toplumda baskıcı politikaların ve zulmün temelini oluştururlar. İnsanları sadece belirli bir gruba ait olma özelliklerine göre değerlendirilmesi ve diğerlerinin hor görülmesi insanlık onurunu ve eşitliği zedeleyen sonuçlar doğurur.
Bu hastalıklı düşünce tarihin tozlu sayfalarında da yer etmiştir. Adolf Hitler'in liderliğindeki Nazi Partisi, 1933-1945 yılları arasında Almanya'da faşist bir rejim kurmuştur. Nazi Almanya’sı, ırkçılığı, militarizmi ve totaliter kontrolü teşvik etmiş ve bazı kesimler ile siyasi muhaliflere ve birkaç gruba karşı sistematik zulüm ve soykırım uygulamıştır. Yine Benito Mussolini'nin liderliğindeki Faşist Parti, 1922-1943 yılları arasında İtalya'da faşist bir rejim kurmuştur. Mussolini'nin liderliğindeki İtalya, militarizmi, ulusal gururu ve totaliter kontrolü teşvik etmiş ve muhalifleri sindirmek için baskıcı yöntemler kullanmıştır. Hakeza General Francisco Franco'nun liderliğindeki İspanya'da, 1939-1975 yılları arasında faşist bir rejim hüküm sürmüştür. Franco diktatörlüğü, solcuları, sendikacıları ve diğer muhalif grupları sindirmiş ve baskı altına almıştır. Bir başka örnek olarak Japonya İmparatorluğu verebiliriz. Japonya'nın II. Dünya Savaşı sırasında genişlemeci politikalar izleyen ve Asya'da sömürgeci bir güç olarak hareket eden İmparatorluk rejimi, faşist eğilimler göstermiştir. Japon İmparatorluğu, Kore, Çin ve diğer Asya ülkelerinde büyük acılara yol açmış ve savaş suçları işlemiştir.
Tarihteki bu faşizm örnekleri, sadece tozlu raflarda kalmamış adeta kara bir leke olmuştur. İnsan hakları ihlalleri, ayrımcılık, zulüm ve savaş suçları gibi vahşi uygulamalarla anılmaktadır. Bu örnekler, faşizmin insanlık için ne kadar tehlikeli ve yıkıcı olabileceğini göstergesidir. Peki bizler bu ideolojiye karşı nasıl durabiliriz? Elbette ki bu ideolojiyi sadece İslam ile çökeltebiliriz. İslam; merhamet, adalet, hoşgörü, barış ve insan hakları gibi evrensel değerleri teşvik eden bir din ve yaşam tarzıdır. İslam, insan haklarına saygı duyar ve bireylerin özgürlüklerini korur. İslam, toplumsal adaleti ve eşitliği teşvik eder. Zengin-fakir arasındaki adaletsizliği ve eşitsizliği gidermeye çalışır. İslam, hoşgörü ve çeşitliliği teşvik eder. Farklı kültürler, inançlar ve düşüncelere saygı duyar. Bu farklar göz önünde bulundurulduğunda, İslam'ın faşizm ile temelde çeliştiği ve insan haklarına, toplumsal adalet ve eşitliğe, hoşgörüye, çeşitliliğe daha uygun olduğu söylenebilir. İslam'ın öğretileri, faşist ideolojilere karşı durmayı teşvik eder ve insanlık onuruna uygun bir yaşam tarzını destekler.
“Ey o bütün insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, hem de sizi, kabile kabile yaptık ki tanışasınız, haberiniz olsun ki Allah yanında en üstün olanınız, en takvalınızdır; Allah alîmdir, habîrdir.” (Hucurât, 13) ayeti kerimede de anlaşıldığı gibi İslam üstünlüğü ancak takva ile olacağını savunur, gerisini men eder. Anlatılanlardan şu sonuca varıyoruz: kim faşizm ile hareket ediyorsa zilletin ve yok olunuşun pençesinden kurtulamamıştır. Kim ki İslam ile hareket ederse o vakit İslam’ın hoşgörü, kardeşlik ve adalet bayrağı altında asırlar boyu şerefli bir şekilde hayat sürmeye devam etmiştir.
Rabbim bizlerin ayaklarını sabit kıl ve bizleri İslam’ın şereflendirdiği zümrelerin arasından ayırma..