KİTAPLIK: İSLAM

Mustafa Yalçınkaya | Söz&Kalem Dergisi
Kitabın Adı: İslam
Yazar: Sezai Karakoç
Yazar Hakkında: 22 Ocak 1933’de dünya sürgünü başlayan yazarın, 16 Kasım 2021’de bu sürgünü sona ermiş ve “Sevgili, Ey Sevgili, En Sevgili” diyerek maşukuna kavuşmuştur.
Kitap Hakkında: Kitap, yazarın 1960’da Diriliş dergisinde, 1961 ve 1962’de Yeni İstiklâl dergisinde, 1966 ve 1967 yıllarında yine Diriliş dergisinde yayınlanan yazılardan doğmuştur. Bu yazılar bütün halinde 1967’de Diriliş dergisinde bir kez daha yayınlanmış ve ilk kitap haline gelişi 1967’de, Yazılar adlı üç kitaptan oluşan eserin içinde yer almasıyla gerçekleşmiş bulunmaktadır. “İslâm”, 1974’de tekrar, Diriliş dergisinde tüm olarak yayınlanmış, sonra 1975’den itibaren kitap olarak çıkmıştır.
Özet: Sezai Karakoç “İslam” adlı eserinde, aziz dinimizi 5 şart üzerinden anlatıp geçmiyor. Bu şartların şair ruhu ve edebi kişiliği ile kendisinde uyandırdığı intibayla biraz daha içine giriyor.
Bilindiği üzere Namaz, oruç, hac ve zekât İslam’ın şartlarındadır lakin bu şartları yerine getirmenin de ilk şartı Kelime-i Şehadet getirmektir. Yani Âlemlerin Rabbi olan Allah’a ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) onun kulu ve Resulü olduğuna imandır. İşte yazar bu noktada Allah’ı inkâr edenlere yönelik bir delil getiriyor:
“Varlıkları sıralarız; cansızlar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar. Bu varlıklardan var olma yeteneklerine bakılırsa, bir sonra gelenin, bir önce gelenden daha çok var olma imkanını taşıdığı söylenebilir. Yani insanla hayvandan ikisi birden var olmayabilirdi. Ama ikisinden biri var olsaydı, insanın var olması daha mümkündü. Hayvandan insana çıkılınca var etmek gücü artmıştır çünkü. Bitki cansızdan, hayvan bitkiden, insan hayvandan daha çok vardır, daha vardır. İnsandan meleğe, melekten Allah’a gidince bu varoluş güçleri, imkanları, sebepleri ve hakları artar. Allah, bu sebep ve hakkın, sonsuzda ulaştığı varlıktır.”
Ve birçoğumuz aşina olduğu “Düşünüyorum, öyleyse varım.” özdeyişine bir gönderme yapıyor yazar:
“Varlık Allah’la başlıyor. Var olmayı ancak O’nunla açıklayabiliyoruz. Çünkü tek başına olabilecek bir varlık O vardır. Bana Allah’ın varlığı için sebep soranlara diyorum: ‘Ben, var olduğumu her fark edişte, Allah’ı kendimden önce ve kendimden çok buluyorum. Varlığımdan şüpheye düştüğüm anlarımda da silkinip varım, diyorum, çünkü Allah var.’ Allah var öyleyse varım”
Hz. Âdem ile başlayan ve Peygamber Efendimiz ile nihayete eren vahiy akışı ile ilgili de şunları aktarıyor yazar:
“Hz. Adem’den Hz. İbrahim’e kadarki devrede, adeta, insanlık söylenene kulak vermiyor. Çocukluk gibi. Nuh, Salid ve Hud hatta Lut vakalarının aslı budur. İlk olarak Hz. İbrahim’ledir ki insanlık loş inanmaktan koparılmış, açık ve seçik, güneş gibi pırıl pırıl bir inanışa çağrılmıştır. Bu ilan insanlıkta büyük ve unutulmaz bir tesir yapar. Hz. Musa’nın getirdiği bu temel üzerine oturur. Hz. İsa ile kişide Allah inancının mümkün derinleşmesi denenir. En üstün insan ve Peygamber son peygamberle bir yekûn çizgisi çekilir. Allah yolu ebedi bir şekil halinde tespit edilir.”
İslam’ın güzelliklerinden uzun uzadıya bahseden yazarın, son olarak sabah namazına çağrısına işaret eden şu mukayesesine de bakıp bitirelim:
“Hiçbir batıl din, her gün ama her gün, ortalık ışımaya başlarken, kurt kuş uykuda iken insanı ayağa kaldırmağa cesaret edemez. Nitekim edememiştir.”
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...