KİTAPLIK: PEYGAMBER HALKASI

KİTAPLIK: PEYGAMBER HALKASI

Mustafa Yalçınkaya - Söz&Kalem

Kitabın Adı: Peygamber Halkası

Yazar: Necip Fazıl Kısakürek

Yazar Hakkında: Hemen herkesin yakinen tanıdığı, en düşük ihtimalle bir şiirini ya da sözünü okuduğu, duyduğu bir yazar Ahmet Necip Fazıl Kısakürek. Evet, tam ismi bu şekilde geçiyor. O ve Ben adlı otobiyografisinde kaydettiğine göre 25 Mayıs 1905’te İstanbul Çemberlitaş’ta dünyaya gelen Necip Fazıl, 1934 tarihinde bir Nakşî şeyhi olan Abdülhakîm Arvâsî ile tanışıp ruh ve fikir dünyasını revize etmeye başladı.

1925'te ilk şiir kitabı 'Örümcek Ağı', 1928 yılında ikinci şiir kitabı olan 'Kaldırımlar' yayımlandı. 'Ben ve Ötesi'nin yayınlanmasından sonra üne kavuştu.

26 Mayıs 1980'de Türk Edebiyat Vakfı tarafından 'Şairler Sultanı' ve 1982 yılında yayınlanan 'Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu' isimli eseri münasebetiyle de 'Yılın Fikir ve Sanat Adamı' seçildi. Fazıl 25 Mayıs 1983'te hayatını kaybetti. Eyüp Sultan Mezarlığı'nda medfun bulunmaktadır.

Kitap Hakkında: İki kısımdan oluşan kitabın birinci kısmında cennetle müjdelenen Aşere-i Mübeşşere'den başlayarak öncü olan sahabelerin tercüme-i hâlleri yer alıyor. İkinci kısımda ise, alfabetik olarak yetmiş sahabînin hayatından önemli noktalara kısaca değinilmiş.

Sahabeyi, “Ümmetin temel yapısı; kalbini, duygu ve düşüncesini peşin olarak O’na bağlayan ve sonra bu bağlanış etrafındaki hakikat dairesi üstünde dilediği gibi akıl atını koşturan ve artık hiçbir akıl sıkıntısı çekmeyen büyük insan örneği” olarak tarif eden Necip Fazıl, bu eserinde, “Sahabe keyfiyetinden bir pırıltı verebilmek gayesini gütmüş” ve alınlarında Sahabelik nurunu taşıyan gökyüzündeki yıldızlarımızdan bir kısmını örnekleştirmiştir.

Özet: Peygamberimizin (sav) hayatını, nesebini, soyunu, sahabeleri, torunlarını, çocuklarını ve fazlasını öğrenmek istiyorsak bu kitabı es geçmemeliyiz. Gerek ahlâki gerek edebi anlamda zihin ve ruh dünyamıza katkılarının olacağını düşünüyorum.

Kitapta dikkati çeken bir noktayı sizlerle de paylaşmak isterim. Kitapta Efendimiz (sav)'in ismi "M......." şeklinde geçiyordu. Birkaç yerden araştırınca şunu gördüm:

Yazarın, "O ve Ben” kitabından:

“Varlığın Tâcına dair, Zonguldak'ta yazdığım yazı şöyle başlıyor:

-Yâ (M..........!)

Noktalı yerde O'nun ismi, hâs ismi... Mukaddes hâs isim... Yâni mukaddes isme, nida siygasiyle hitap ediyordum.

- Onu çıkar oradan, buyurdular; Allah'ın Resulüne hâs ismiyle ve nida siygasiyle hitap olunmaz.

- Niçin efendim?

- Haya meselesi!.. Allah bile Kur'ân’ında, Sevgilisine, hâs ismiyle nida ederek hitap etmedi.

Büyük sır karşısında yandım, kül oldum. Bizzat Allah'ın hayâ gösterdiği sır...

- Kur'ân’ın hiç bir yerinde böyle bir hitap yok mu?

Kısa ve sert:

- Hiç bir yerinde!..

Gerçekten "de ki" mânasına "gûl" kelimesiyle başlayan birçok âyette, bu hitaptan sonra isim gelmediği, gözümün önünden geçiverdi. Buna karşılık, birçok tefsircinin "de ki yâ M......!" diye kullandıkları klişelerdeki kabalık içimi burkuttu.”

 

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ