Kavramlar günlük hayatımızı süsleyen, şekillendiren, soyutu somutlaştıran, akla ve mantığa uygun ve tutarlı hale getiren yardımcı kaynaklardır. Var olan bir olguya, bir tanımlama yapar ve o tanıma da bir isim verirsek, o şey artık kavramlaşmış olur. Dolayısıyla kavramın anlamı ve ehemmiyeti de tanımında gizlidir.
Madem öyle; o halde gelin, günümüzün en sükse yapmış kavramlarından olan "popüler kültür"ü tanımı üzerinden değerlendirmeye tabi tutalım.
Popüler kültür; "belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen, hızlı tüketilen, kültürel öğelerin bütünü" şeklinde tanımlanır.
Öncelikle şunu bilmeli ki kültür dediğimiz şey, uzun yılların ve emeklerin birikimi ile ortaya çıkar/çıkmalıdır. Zira kültür de tanım olarak, "toplumların kendilerine özgü olan ve gelecek nesillere aktardıkları maddi veya manevi her şey" şeklinde ifade edilir. Gelecek nesillere aktarılan öğe geçmişin birikimi ile gelmelidir. Dolayısıyla bir şey kültürleşmiş ise, popüler olması yani isminin yayıldığı zamanda ün salması pek mümkün değildir.
Bir başka husus ise yine tanımda vurgulanan 'belirli bir dönem için geçerli olması' meselesidir. Bu mesele kapitalist sermayenin planlarının en başını çeker. Zira bu sermaye bir şeyin sürekli kullanılmasını, eskimemesini, yıpranmamasını, tam bir kayıp ve facia olarak düşünür. Örneğin kullandığımız cep telefonlarının ömrü iki veya üç yıldan fazla sürmez. Zira bu sermayenin anlayışında 'hemen al, hemen boz' ideali mevcuttur. Bozulmayan her şey onların tekerine çomak sokar. Çünkü bozulma, yeni alımların habercisidir. Bu da sermayeye sermaye katmaktır.
Bu bağlamı popüler kültür üzerinden değerlendirirsek, popüler kültür de asıl olarak kültürü(!) oluşturan öğelerin satışı ile varlık gösterir, ayakta durur. Örneğin popüler müzikler, yeni çıkan diziler, filmler, popüler moda, popüler mağazalar, artistler, artistlerin saç modelleri ... Bunların hepsi, birer alışveriş kaynağıdır. Ve kapital sermayenin bunların satışını yapması için gerekli olan şey, bunların kullan-at'lık bir duruma getirilmesidir.
...
Olgun insan, kaliteli insandır. Kaliteli insan da çevresine her anlamda katkı sağlayan insandır. Bu kural tabiatın her alanında geçerlidir. Maddede de kalite, olgunlukla belirlenir. Örneğin olgun bir meyvenin verdiği tadı, ham bir meyve veremez. Veya demirin ışıldaması için işlenmesi yani olgunlaşması gerekir. Fakat yine bu da popüler kültürün "hızlı üretim" tanımına terstir. Popüler kültürün istediği hızlı üretim maddede olgunlaşmayı geciktirir, maddedeki olgunlaşmanın gecikmesi de insandaki olgunlaşmaya ket vurur. Hızla ve hazla üretilen popüler kültür elemanları, ham insanları doğurur. Bu da gerek birey psikolojisinde, gerek toplum sosyolojisinde geri dönüşümsüz facialara yol açar.
Hızlı üretimin bir sonucu olan 'hızlı tüketim' de popüler kültürün tasmasını elinde tutanlar için ziyadesiyle değerlidir. Zira hızlı tüketilmeyen hiçbir şey, hızlı üretime ihtiyaç duymaz. Fakat burada bilinmesi gereken asıl şey, tüketilenin eşya değil 'insan' olduğudur.
İnsanın tükettikçe tükendiği durumun adıdır popüler kültür. Popüleriteyi artıran insandır. Arttırdığı popüleritenin ardından giden yine insandır. Bu kısır döngü içinde, insanın tefekkür etmesi mümkün görünmemektedir. Tefekkür etmeyen insanın da yaptığı işin hikmetini sual etmesi düşünülemez. Bu robotlaşmanın göstergesidir. "Hikmet, müminin yitik malıdır, onu nerde görse alır" hadisine muhattap bizlerin bu robotik sistemin bir parçası olması kabul edilemez bir durumdur.
Son olarak şunu söylemek gerekir ki; geleceğin inşasının temel taşı olan gençliği, robotlaşmış sistemin çarklarına terk etmemek için söyleyecek sözümüz, iş yapacak gücümüz, mefkûremiz, ülkümüz olmalı. Aksi takdirde popüler kültür çarklarına kurban edeceğimiz nesillere hayıflanmaktan, bu çarkın sahipleri ile mücadele edecek gücü bulamayacağız.
Vesselam...
Söz&Kalem Dergisi | Hüseyin Gülsever