Sahabelerin Tarihe Sığmayan Kahramanlıkları

İsmail Cihan | Söz&Kalem Dergisi
Sahabe, “sahabî” kelimesinin çoğuludur ve dostlar, arkadaşlar, beraber bulunanlar manalarına gelir. Aynı manada kullanılan ashab kelimesi ise, “sâhib” (dost, arkadaş) kelimesinin çoğuludur. Hz. Muhammed (s.a.v)’in sahabeleri O’na ve davasına büyük bir sadakatle bağlıydılar. O’nu ve davasını canları pahasına muhafaza etmeye çalışıyorlardı. Dost ve yoldaş olmanın en iyi örneğini oluşturuyorlardı. Sahabeler İslam dininin yayılması için ellerinden geleni yapıyor, İslam düşmanlarına karşı taviz vermeden karşı duruyor, İslam’ı ve İslam peygamberini muhafaza ediyorlardı. Kur'an-ı Kerim onların bu durumlarından şöyle bahseder: "İnsanlar onlara: "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." (Âli İmrân-173). Sahabeler bu tavizsiz duruşu sergilerken İslam düşmanlarına karşı da kahramanca direniyorlardı. Nitekim İslam tarihi sahabelerin bu kahramanlık örnekleri ile doludur. Bu yazımda Hz. Peygambere en iyi arkadaş olan, en iyi dost ve refîk olan sahabenin bazı kahramanlık örneklerine değinmek istiyorum.
Kur’an’ı Açıktan Okuyan İlk Sahabe Abdullah İbn-i Mesud’un Cesareti
Vahyin inmeye başladığı ilk dönemde Müslümanların sayısı pek fazla değildi. Bu nedenle sahabeler ibadetlerini gizlice yapıyor, Müslüman olduklarını ise gizlemek zorunda kalıyorlardı. Sahabeler bir gün kendi aralarında bu durumu konuştukları esnada bugüne kadar müşriklere karşı açıktan Kur’an'ı hiç okumadıklarını belirtip üzüntülerini dile getirdiler. Sonrasında ise kendi aralarından kimin Kabe'ye gidip müşriklerin ileri gelenlerine karşı Kur'an okuyacağını tartışmaya başladılar.
Mecliste bulunan sahabelerden Abdullah bin Mesud, "ben okurum!" dedi. Bunun üzerine diğer sahabeler ona:
- Senin Mekke'de bir koruyucun, aşiretin yok, sen okumazsan daha iyi olur, denildi. Abdullah bin Mesud ısrar edince, sahabeler ona izin verdi. Kabe'ye gidip Rahman Suresini okumaya başladı.
Müşrikler onun sesini işitince, birbirlerine:
- "Ne diyor bu?" diye sordular.
Bazıları:
- Muhammed'in getirdiklerinden okuyor, dedi.
Sonra hep birlikte Abdullah İbn-i Mesud'un üzerine yürüdüler. Müşrikler öldüğüne kanaat getirene kadar onu bırakmadı.
Abdullah İbn-i Mesud kanlar içinde diğer sahabelerin yanına gelince onlar:
- Bizim bahsettiğimiz şey buydu işte, dediler.
Abdullah İbn-i Mesud ise şöyle cevap verdi:
-Vallahi, o Allah'ın düşmanları gözümde hiç bu kadar küçülmemişti.
Hz. Ömer'in Meydan Okuyan Hicreti
Mekkeli müşriklerin işkence e eziyetlerinden dolayı Medine’ye hicret başlayınca Medine'ye hicret etmek isteyen Müslümanlar Mekkeli müşriklere yakalanmamak için geceleri yola çıkıyorlardı.
Ancak Hz. Ömer hariç. Mekke'de Hz. Ömer'den başkası açıktan hicret etmek için yola çıkmadı. Hz Ömer hicret edeceği vakit, kılıcını kuşandı, yayını ve oklarına omuzuna alıp, Kabe'yi tavaf etmek için evden çıktı.
Kabe'yi yedi defa tavaf etti ve Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinin olduğu yere gelip şöyle dedi:
"Sizden kim annesini üzgün, çocuğunu yetim, hanımını dul bırakmak istiyorsa, şu vadinin arkasında benimle buluşsun."
Hz. Ali, bu olayı şöyle aktarır: "Müşriklerden hiç kimse Ömer'in arkasından gidemedi."
Umeyr Bin Hümam'ın Şehadet Arzusu
Bedir Savaşı öncesinde İslam orduları kumandanı Hz. Muhammed (sav) Müslümanların saflarını düzeltiyor, onları cihada teşvik ediyordu.
Resulullah (sav); "Genişliği, gökle yer kadar olan cennete girmek üzere harekete geçiniz." buyurdu. Hz. Peygamberin bu sözlerini elinde hurma yediği esnada işiten Umeyr bin Hümam sevinç içinde: “Allah, Allah! Onların beni öldürmesi cennete girmeme kâfi mi?" diye sordu, sonra elindeki hurmaları attı ve şöyle dedi: "Vallahi bunları yersem çok uzun yaşamış olacağım." dedi ve kılıcını eline alarak savaş meydanına daldı, şehit düşünceye kadar da müşriklerle savaştı. İbn-i Cerir eserinde Umeyr bin Hümam'ın savaşırken şöyle dediğini nakleder:
"Yanımda takva, salih amel ve Allah yolundaki cihatda sabırdan başka hiçbir şeyim olmadığı halde Allah'a kavuşmaya can atıyorum. Takva, iyilik ve olgunluğun dışındaki her şey yok olmaya mahkûmdur."
Uhud Savaşı ve Talha Bin Ubeydullah'ın Fedakârlığı
Uhud Savaşı’nda Müslümanlar ağır darbeler aldı. Hz. Peygamber (sav)’in öldürüldüğü haberi Müslümanların arasında yayılınca Allah'ın Resulünün etrafında Talha bin Ubeydullah ve Ensardan birkaç kişi vardı. Talha bin Ubeydullah Hz. Peygamber (sav)’i korumak için yanından hiç ayrılmadı ve müşrikleri O'nun yanına hiç yaklaştırmadı. Hz. Peygamberi korumak için verdiği kahramanca mücadelede parmakları kesildi ve avuçları mızrak darbeleriyle parçalandı. Talha bin Ubeydullah Uhud Savaşı'nda mücadele ederken şu beyitleri okuyordu:
"Biz her zaman galip ve her şeye sahip olanların koruyucularıyız. Sevgili Peygamberimizi savunuyoruz. Savaşlarda, düşmanlarına arslan pençesi gibi vuruşlarla darbeler indiriyoruz."
Uhud Savaşı'nda sonra Allah'ın Resulü, Hasan bin Sabit'e; “Talha hakkında bir methiye söyle." buyurdu. Bunun üzerine Hasan şu beyitleri okudu:
"Talha Uhud Savaşı'nda en kötü ve güç bir anda Muhammed'e (sav) yardım etti. Onu koruma uğrunda, avuçları mızraklara hedef oldu. Kılıç darbeleri altında, parmakları kesilerek kanlar içinde kaldı, çolak oldu. Muhammed (sav) istisna edilirse, Müslümanların en önde geleniydi. Tek başına İslam’ı ayakta tutmuştur.”
Hz. Ömer, Talha hakkında şöyle diyordu:
"Herkes, Resullah'ı terk edip, yalnız bıraktığı zaman, kılıcıyla onu tek başına korumak için her şeyi göze alan Talha idi." Bu sözleri duyan Allah'ın Resulü: "Doğru söylüyorsun ya Ömer." buyurdu.
Allah Yolunda İlk Kılıç Çeken: Zübeyr Bin Avvam
Mekke'de İslam'ın ilk yıllarında Müslümanlar güçsüz ve zayıftı. Hz. Peygamber (sav) İslam davetini yaymaya çalışırken büyük zorluklar çekiyor, kendisine ve iman eden Müslümanlara türlü türlü eziyetler ediliyordu. Müşrikler O'na ve ashabına kötülük yapmak için fırsat kolluyordu. Böyle bir ortamda Mekke'de Müslümanların arasında Resulullah'ın (sav) öldürüldüğü haberi yayıldı. Zübeyr bin Avvam bu haberi duyunca, kılıcını alıp Mekke sokaklarında dolaşmaya başladı. Yolda dolaşırken Nebi (sav) onu gördü ve:
- "Bu ne hal ey Zübeyr!" dedi.
Zübeyr:
- "Senin öldürüldüğünü duydum.
Allah'ın Resulü:
- "Peki ne yapacaktın?" diye sorunca
Zübeyr:
- "Vallahi, önüme çıkan her Mekkeliyi öldürecektim."
Nebi (sav) gülümsedi ve ona:
- "Haydi evine git." dedi.
Zübeyr bin Avvam’ı kahraman yapan en önemli şey ise bu olay yaşandığında Hz. Zübeyr ‘in on iki yaşında olmasıdır. Zira küçük yaşına rağmen Hz. Peygamber’e olan sadakat ve bağlılığı ona bu kahramanlığı yaptırmıştır.
Zübeyr bin Avvam hakkında şu beyitler söylenmiştir:
"İlk defa Allah yolunda öfke ile çekilen kılıç, işte bu Zübeyr'in kılıcıdır.
Allah'ın rızası kazanmıştır. O, bu ilk hamiyyetperverliği ile şeref üstüne şerefe nail olmuştur."
Bera Bin Malik'in Yiğitliği
Bera, Enes bin Malik'in kardeşidir. Bera bin Malik İslam ordusu ile birlikte birçok savaşa katılmış ve cesareti ile nam salmış bir sahabeydi. Kendisini tehlikeye atmaktan çekinmezdi.
Yemame Savaşı'nda Bera, Müslümanlara şöyle seslendi:
"Ey Medineliler! Medine diye döneceğimiz bir şehir yok artık. Tek olan Allah, bir de cennet var."
Bu sözleri söyledikten sonra düşman saflarına hızlıca hücum etti.
Müslümanlar, Müseylemtül Kezzab'ı ve ordusunu bir bahçeye sıkıştırdıklarında Bera bin Malik onlara şöyle dedi:
- "Beni bahçenin içine atın."
Bahçede tek başına müşriklere karşı mücadele etti. Kapıyı İslam ordusuna açarak içeri girmelerini sağladı. Müslümanlar, bahçeye girdikten sonra savaşı kazanabildi ve zaferi elde etti.
Hz. Ömer (r.a.) yazdığı mektupta, Bera bin Malik'in çok cesur olması sebebiyle orduyu tehlikeye sokabileceğini belirtti. Bu yüzden kumandan tayin edilmemesini emretti.
Allah'ın Kılıcı Halid Bin Velid
Üstün bir savaş tekniği ve dehasına sahip olan Halid bin Velid, Müslüman olduktan sonra da savaş yeteneğini ve askeri dehasını İslam dini için kullandı. Mu'te Savaşı'nda Müslümanlar bozguna uğrayacakken uyguladığı taktik ile Müslümanları büyük bir yenilgiden kurtardı. Bu savaşta Halid bin Velid’in elinde dokuz tane kılıç kırıldığı söylenir.
Halid bin Velid, Müslüman olmadan önce ve Müslüman olduktan sonra hiç savaş kaybetmedi. Arapların ve Müslümanların gördüğü en önemli komutandı. İslam ordusu Sasanilerle Kazime denilen bölgede karşılaştığında, Halid mübareze için öne atıldı. Sasanilerin Hürmüz adlı komutanını öldürerek savaşın kazanılmasında büyük rol oynadı.
Yermük Savaşı'nda uyguladığı savaş taktiği ile Rum ordusunu bozguna uğrattı. Bu zaferden sonra Şam'ın fethinin önü açıldı. Halid bin Velid vefat etmeden önce şöyle diyordu: "Şu, şu savaşlarda bulundum. Vücudumda kılıç, mızrak, ok yarası bulunmayan bir karış yer bile yok. Fakat görüyorsunuz ki, develer gibi yatağımda ecelimle ölüyorum. Korkaklar dünyada rahat yüzü görmesin."
Her biri bizim için yol gösterici birer yıldız olan sahabeler Hz. Peygamber (s.a.v)’e ve O’nun kutlu davasına sadakatle bağlanmış, Hz. Peygamber (s.a.v)’i korumak ve O’nun davasını yaymak için kahramanca mücadele etmişlerdir. Onların bu kahramanlıkları bizim için yol gösterici ve ümit aşılayıcı birer numunedir. Selam olsun onlara..
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...