Söz&Kalem Dergisi - Amine Çalış
7 Ekim’den bu yana bizleri kendi nefsimiz ile muhasebeye zorlayan Filistin halkının tavrı, bir kavramı daha sorgulamamıza vesile oldu. Sebat… Sebat kavramı sadece zulüm altındaki kardeşlerimizin omuzlarına yüklenen bir kavram mı? Sebat edebilmek bir lütuf mu? Sebat kavramı bizler için ne ifade ediyor? Peki, sebat etmek ne ile mümkündür? Bu ve benzeri sorular ile kafamız fazlaca meşgul. Son olarak İsmail Haniye'nin oğulları Hazem, Amir ve Muhammed Haniye'nin içinde olduğu araç Gazze şehri yakınındaki El Şati kampında hedef alındığı haberlerine şahit olduk. O sıralar diğer kardeşleri için sahada olan İsmail Haniye haberi alınca göstermiş olduğu tarihi tavrı hangi kelam ile anlatabiliriz inanın bende bilmiyorum.
Literatüre bakılınca sebat etmenin, bir hedefe, amaç veya inanca kararlılıkla bağlı kalmak, azim göstermek anlamına geldiğini görüyoruz. Bu kavram genellikle zorluklarla karşılaşıldığında pes etmeden devam etmek, kararlılıkla ilerlemek ve hedefe ulaşmak için gereken sabır ve azmi göstermek anlamında kullanılır. Sebat etmek, kişinin hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynar ve başarıya giden yolda kararlılıkla ilerlemeyi sağlar. Bu nedenle sebat etmek, başarıya giden yolda önemli bir özelliktir.
Filistin halkında var olan meziyetleri derinlemesine incelemeye çalışırken hayretlere kapılıyorum. Bizlere verilen emirler bir iken pratiğe geçirişimiz neden bu kadar farklı. Çocuğu ateşlendi diye sebat göstermek ile hak ve batıl savaşı içerisinde evlatlarının parçalanmış bedenlerini görürken sebat göstermek nasıl bir olabilir. Sebat’ın gözde refakatçisi elbette ki sabırdır. Beraber anılmalarına alışığız. Sebat, sözüne sadık kalmayı; sabır ise bu sadakatin sıkıntısına, ezasına katlanmayı anlatıyor. Kur'an-ı Kerim'de sebat etmek ve sabır konusunda birçok ayet bulunmaktadır. "Ey iman edenler! Sabredin, sabrınızla yarışın, (Allah'ın) huzurunda başarıya ulaşın ve (Allah'ın) huzurunda teslimiyet gösterin." (Al-i İmran Suresi, 200) bu ve benzeri ayetlerde sabır ve sebatın önemi vurgulanmaktadır. Hz. Peygamber'in hayatında da sebat etme konusunda pek çok örnek bulunmaktadır. Zorluklarla karşılaştığında sabırla hareket eden, inancından taviz vermeyen ve Allah'a olan güvenini hiçbir zaman kaybetmeyen Hz. Peygamber, müminlere bu konuda örnek olmuştur.
İslam'a göre, sabır ve sebat gösteren kişi dünya hayatında da ahirette de büyük mükafatlar alır. Sabredenlerin Allah'ın rahmetine, mağfiretine ve cennet nimetlerine kavuşacağına inancımız tamdır. Bu nedenle, Müslümanlar için sebat etmek ve sabretmek büyük bir önem taşır ve büyük mükafatlar getireceği inancıyla bu yolda ilerlemeye teşvik edilir.
Bizler, içinde bulunduğumuz refaha rağmen en ufak zorlukta isyan yoluna başvururken küçük bir alana tutsak edilmiş Filistin halkının sebatı literatürlerde verilemeyecek bir derstir. Gasp edilmelerine, insani haklarının ayaklar altına alınmasına rağmen hakkı haykırmaktan ve direnişten asla vazgeçmemeleri bizlerin acizliğine büyük vurgundur. Çocukların kavgasında birbirine darılan ailelerle mevcutken “Oğullarımın kanı Gazze’de şehit olan insanlarımızın kanından daha kıymetli değildir, çünkü hepsi benim evlatlarımdır” diyebilmek nasıl bir vakardır. Filistin halkının yapmış oldukları sadece benim mi hayal dünyamı zorluyor yoksa sergiledikleri tavır olağan dışı mı?
Karşılaştırmak ne kadar doğru bilemiyorum ama zannımca olaya tamamen farklı açılardan bakıyoruz. Onlar sebat etmeyi, imanın güçlenmesi, manevi gelişme ve Allah'a olan bağlılığın artması olarak görüyor. Bu nedenle sebat etmeyi önemli bir ibadet ve sorumluluk olarak benimsiyorlar. Rablerine olan bağlılıklarını sürdürmek, ibadetlerini düzenli olarak yerine getirmek ve zorluklarla karşılaştıklarında sabırlı olmayı temel prensipleri haline getirmişlerdir.
Bizler ise sebat kavramını hafife alarak neleri kaybettiğimizin farkında değiliz. Çünkü kişi, sebat etmek zorundadır, hayatta karşılaştığımız zorluklar, engeller ve başarısızlıklarla mücadele etmek için güçlü bir iradeye ve direnişe ihtiyacımız vardır. Yoksa bu dünya düzeninde kayboluruz.
İlk aşama olarak sebatın bizlere kattıklarını inceleyelim: Sebat, hedeflerimize ulaşmak için gereken sürekli çabayı göstermemizi sağlar. Başarı, genellikle sabır ve azimle elde edilir. Sebat, kişinin kendine olan güvenini artırır. Zorluklarla karşılaştığında pes etmeyen ve mücadeleye devam eden bir kişi, kendi yeteneklerine ve gücüne olan inancını güçlendirir. Sebat, kişinin zorluklar karşısında dayanıklılığını artırır. Engellerle karşılaştığında pes etmeyen ve mücadeleye devam eden bir kişi, daha güçlü ve dirençli hale gelir. Sebat, haklarımızı savunmak ve adaleti sağlamak için gereklidir. Zorbalığa, haksızlığa ve baskılara karşı direnerek özgürlük ve adalet mücadelesini sürdürmek için sebat etmek önemlidir. Sebat, kişinin kendini geliştirmesi ve potansiyelini gerçekleştirmesi için önemlidir. Zorluklarla karşılaşıp pes etmeden mücadele etmek, kişinin kendini aşmasına ve büyümesine yardımcı olur.
Fark etmiş olmasınız bu özellikler Filistin halkında mevcut. Yıllardır vatan toprağını küffara teslim etmemek için mücadele veriyorlar ve bu gerçekleşene kadar da durmayacaklar. Tüm dünya karşılarında olsa da yediden yetmişe herkeste kendine güven tam. Konuşmalarında ve duruşlarında düşmanları dize getirecek o güç fark ediliyor. Bu güçle baskı ve ambargonun altında sözde dünya gücü olan bir devlete kafa tutacak girişimlerde bulunabilmek için tüm yeteneklerini ortaya koyacak çalışmalar sergileyebiliyorlar. Ve daha binlerce örnek sayarak sebatın sonucunda neleri kazandıklarını söyleyebiliriz.
Özellikle yıllardır aynı zulüm mevcutken bu sefer neden tüm insanlığın dikkatini üzerlerine çektiler, dikkat çekmekle kalmayıp kendilerine ve İslam’a olan tabuları sorgulatıp büyük bir uyanışa sebep oldular? Bunu en büyük nedeni bizim basite aldığımız lakin onların hayatlarına sirayet ettikleri sebat kavramıdır. Çünkü bizler ne kadar anlatırsak anlatalım hayatımızda olamayan bir kavram karşımızdakileri harekete geçirmez. Fakat onların tek bir bakışı, duruşu hatta sebatla akıtılan bir damla gözyaşı bile yıllar boyu sarf edeceğimiz kelimelerin önüne geçerek kararmış yüreklere ışık olabilir.
Sonuç olarak, sebat etmek Filistin halkı gibi yürekten olmalı ve göklerden gelen bir vazife algısıyla gerçekleştirilmelidir. İnanın bunu gerçekleştirmek zor değil zor olan bizlerin de yeniden dirilip yürekten gelerek yapmamızdır. Selam olsun sebatı göğüsleyip asrın sahabeleri olan Filistin halkına…