Söz&Kalem Dergisi - Ahmet Şimşek
İslam mimarisinde mescitlerin mekânsal dönüşümleri sürekli değişkenlik göstermiştir. Kerpiç ve kare/dikdörtgen biçiminde inşa edilen Mescid-i Nebevi’nin dönüşümü bunun için en iyi örnektir. İlk inşa edildiğinde basit ve sade bir görünüme sahiptir. Kıble yönünün Kudüs olduğu bu ilk dönemde, yapıya doğu, batı ve güney yönde olmak üzere 3 kapıdan girilmekteydi. Ortada üstü açık bir avlu ve kuzey duvarı boyunca kapalı bir kısımdan oluşuyordu. Bu kapalı mekân, İslam mimarisindeki ilk sahın örneklerindendir. Daha sonra güney yönde başka bir kapalı mekân inşa edilmiştir. Bu kapalı kısma, suffe denilmekte olup burada yoksul muhacirler kalmaktaydı. Bu bağlamda İslam mimarisine eklenen, kubbe, minare, malzeme değişkenliği ve değişik formlar sürekli ve dinamiksel olarak mescitlerin mekânsal dönüşümünün önünü açmıştır.
Her ne kadar formda ve biçimde değişkenlik meydana gelmiş olsa da mana hep aynı kalmıştır. Allah’a ibadet edilen yer ve secde edilen yer olarak misyonunu korumuştur. Aynı zamanda İslam’da sınıf farkı olmaksızın insanların bir araya gelip ibadet etmeleri, sosyal dayanışmanın oluşmasında önemli bir faktör olmuştur.
Sahın
Sahn (Arapça : صحن, Sahn), İslam mimarisinde etrafı duvar veya revaklarla çevrili avlu. Camiler, bina olarak Mekke'ye, yani Kâbe istikametine yöneltilmiştir. Üstü büyük kubbe ile örtülü olan mekâna "kubbe altı" veya "merkez sahın" denir.
Mescit
Secdeyle aynı kökten türeyen ve “secde edilen yer” anlamına gelen mescit Allah’a ibadet edilen yer anlamına gelmektedir. Türk Dil Kurumuna göre ise “genellikle minaresiz, küçük cami” olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda Türkiye de ki küçük ibadet yerleri veya mahalle camilerini ifade etmek için “mescit” terimi kullanılmaktadır. Fakat Arap ülkelerinde durum böyle değildir. Secde edilen mekânların tümü için genel olarak “mescit” terimi kullanılmaktadır. Aynı zamanda mescit; beyt, mescidü’l-cami, mescid’i Cum’a, cami, câmi-i kebîr, askâr camileri, selâtin camileri, musallâ, namazgâh, cebbâne, ıydgâh ve meşhed gibi isimlerin de kullanıldığını ifade etmektedir.
Kubbe
Sözlükte “kavisli, bombeli şey; göbek; yuvarlak dam” demektir. Kelime, İslâmiyet’i kabul eden bütün milletlerin dillerine aynen veya kümbet / gümbet şeklinde girdiği gibi İspanyolca aracılığıyla Batı dillerine geçmiştir. İslam, kubbe unsurunu kullanan başka uygarlıklarla; davet, cihad, ilim, ticaret vb. şekillerle etkileşim halinde olduğundan dolayı zamanla cami/mescitlerin unsurlarından biri haline gelmiştir. Literatürde kubbenin tevhid inancı destekleyecek bir anlamı olması; cami/mescide gelen cemaatin aynı kubbenin altında dil, ırk, renk ve fikir ayırt etmeksizin bir olabileceğinin göstergesidir. Kur’an-ı Kerimde namaz kılınacak yerinin fiziki şartlarından bahsedilmediği için kubbe, islam mimarisinin görsel ve bütünleştirici etkisi haline gelmiştir.
Minare
Sözlükte “ışık veya ateş çıkan / görünen yer” anlamındaki Arapça menâreden gelmektedir; bazı bölgelerde aynı anlamda mi’zene de (ezan okunan yer) kullanılmaktadır. Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Nebevî’nin kıble tarafında Bilâl-i Habeşî’nin ezan okumak için üzerine iple tırmanarak çıktığı “üstüvâne” (silindir) denilen özel bir yer bulunmaktaydı. Minarenin ilk şekli olarak düşünülebilecek bu yerin dışında mescidin çevresindeki bazı yüksek yerler kullanılıyordu. Camiye ilk minareyi ekleyen kişi Emevî Halifesi I. Muâviye’nin Mısır valisi Mesleme b. Muhalled’dir. Ana hatlarıyla bir minare kürsü, pabuç, gövde, şerefe, petek, külâh ve âlem bölümlerinden meydana gelir.
Harim
Sözlükte “yasaklanan, korunan, dokunulmayan, mukaddes olan ve saygı duyulan şey” anlamına gelmektedir. Camilerde ise bu terim cemaatin namaz kılmak için bulunduğu geniş mekânlara denilir. Caminin içerisindeki en büyük alanı kaplayan harim, cemaatin yan yana saflar halinde toplanarak kıble yönüne dönüp namaz kıldıkları alanlardır. “Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: Namazda safı düzgün tutun. Çünkü safı düzgün tutmak namazın güzelliğindendir.”
Mihrap
Arapça’da “saray, sarayın harem kısmı veya hükümdarın tahtının bulunduğu bölüm, Hıristiyan azizlerinin heykel hücresi, çardak, oda, köşk, yüksekçe yer, meclisin baş tarafı, en şerefli kısmı” gibi karşılıkları vardır. Zamanla camilerde imamın durduğu yer için kullanılmıştır. Kelimenin “çatışmak ve savaşmak” anlamlarındaki harb kökünden türediği, bunun da işaret edilen önemli yerlere ulaşmak veya bunları korumak ve savunmak için büyük çaba gösterilmesi ve savaşılmasıyla irtibatlı olduğu söylenmiştir. Başlangıçta Mescid-i Nebevî’nin bir mihrabının bulunmadığı, sadece Hz. Peygamber’in namaz kıldırdığı yerin belli olduğu bilinmektedir. Ömer b. Abdülazîz, Medine valiliği sırasında Mescid-i Nebevî’yi imar ederken (707-710) Resûl-i Ekrem’in namaz kıldırırken durduğu yere niş tarzında bir mihrap ilâve ettirmiş, burası Resûlullah’ın mihrabı olarak tanınmıştır.
Mihraplarda birbirinden farklı ayetler tercih edilmiştir. Bunlardan en çok görüleni, “(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön…” (Kur’an-ı Kerim, 2/149) ayeti olmuştur. Bazı mihraplarda ise sadece kelime-i Tevhid kullanılmıştır.
Bazı durumlarda mihrap; sonlu ile sonsuzluk arasında bir kapı görevi olarak sembolize edilmiştir. Aynı zamanda imam ile cemaatin odak noktasını belirlemiştir.
Minber
Sözlükte “yükselme; yükseltme” anlamlarındaki nebr kökünden türeyen minber kelimesi “kademe kademe yükselerek çıkılan yer” demektir. Genelde camilerde hatibin hutbe okurken daha iyi görülmek ve sesini daha iyi duyurmak üzere çıktığı basamaklı mimari unsuru, bazen de kürsü, koltuk, taht vb.ni ifade eder. Önceleri bir hurma kütüğüne yaslanarak konuşan Hz. Peygamber için hicretin 7. veya 8. yılında ılgın ağacından iki basamak ve bir oturma yerinden ibaret bir minber yapılmıştı. Yaklaşık 1 m. yüksekliğindeki bu minberin oturma yerinin ön taraf köşelerinde muhtemelen uçları topuzlu iki dikme bulunuyordu. Minber sade bir işçiliğe sahipti. Hz. Ebû Bekir halife olunca Resûl-i Ekrem’e hürmeten minberin ikinci basamağına, Hz. Ömer birinci basamağına, Hz. Osman ise altı yıl birinci basamağına oturmuştur.
Kaynakça
TDV İslam Ansiklopedi
Tayılga, Gamze Mekânsal Algı Unsurlarının Günümüz Cami Mimarisi Örnekleminde Geleneksel Camiler Üzerinden İncelenmesi: İstanbul Camileri, T.C. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İç Mimarlık Anasanat Dalı, İç Mimarlık Sanat Dalı, Yüksek Lisan Tezi