Söz&Kalem Dergisi - Yusuf Yetiş
‘O gün zalim olan kimse derin bir pişmanlıkla parmaklarını ısırıp şöyle uğunacak: Keşke ben de peygamberin tuttuğu yolu tutmuş olsaydım. Keşke (şeytan tabiatlı) falancayı dost edinmeseydim. Bana okunup anlatılan Kur’an’dan beni o uzaklaştırdı. Demek ki şeytan böyle yalnız ve çaresiz bırakırmış insanı.’ (Furkân 25/27-29)
Bir insanın içinde insanın her hali vardır. Beslediği kadarını ortaya çıkarır. Tercihleri ve beslediği taraf kişilik inşasında büyük rol oynar. Dolayısıyla tercihler önemli, beslenen taraf çok mühimdir.
…
Rasyonel akılla hegemonik bir medeniyet kuran Avro-Amerika, tüm kültür ve halklara bu medeniyetini kabul etmesini dayatır, kabul etmez ise yok edilmesi gereken bir ur olarak tanımlama girişiminde bulunur.
Modernitenin felsefi olarak oluşturduğu din dışı yeni toplum inşası başlangıçta tam bir toplum mühendisliği ile önce kendi toplumlarında yapılandırılmıştır.
Ulus-devlet için üretilen vatandaş kavramı modern kurumlar eliyle işlerlik kazanmıştır. Dini ve dine dair emareleri kurumlardan kaldıran, Avrupai ve tek tip modern sisteme geçilerek, Dinin hayata dokunmasına müdahale edilmiş ve toplumu dönüştürmesine engel olunmuştur. Batı’da Kilise ve Hıristiyanların başına gelenler aynıyla hatta daha da fazlasıyla bizde de Müslümanlara uygulanmıştır. Fakat ciddi bir ayrım vardır bu iki yapı arasında kilise skolastik düşünceyi ve ruhban sınıfı eliyle toplumu istismar etmeyi misyon edinmişken Cami ve Medrese tam aksi uhuvveti ve dirliği öğütleyerek paradan, araziden beri kalarak esas misyonunu icra etmiştir.
Fakat biz Batı Medeniyetini alırken olduğu gibi aldığımızdan onların kilise ve skolastik düşünceye karşı aldığı gardı, kendi kutsal mekân ve değerlerimize karşı aldık, hem de hiç yere. Dolayısıyla yanlış bir dönüşüm yaşandı ve Nietzsche’nin Tanrısı reddedilirken haşa Allah’a da düşman olundu. Kilise reddedildi diye bizim eğri hayatımızın nadir doğrularından olan minareler de hedef alındı. Hal böyleyken dönüşüm ve devinim yanlış oldu. Yanlış dönüşümün doğurduğu yanlış insan da kendini tanıyamadı. Avro-Amerika kültürünün insan makinasından çıkan tek tip Avrupai kültürle bezeli, irfani medeniyetimizden uzak hazlarına köle olan sıradan biri oldu. Bu sebeple de olması gereken meziyetlerden beri toplumumuzun sonraki kuşak insanı anlatılanlara da yabancılaştı, anlatılanları anlamaz oldu. Avrupai ilerlemelerin ve hayata etkilerinin sonucu böyleyken Avrupalılaştıkça Avrupalılaştı, artık kendi medeniyetini ötekileştiren, Avrupa standartlarına aykırı her ayrıntıyı sair gören, garipseyen, yadırgayan bir refleks geliştirdi. Bu refleks artık Avrupa’nın sistemi başarıyla kurduğunun kanıtıdır aynı zamanda. Artık geriye sadece reklamla etkilenmiş bireyin davranışlarını perçinlemek, hazlarını tetikleyecek ayrıntıları piyasaya sürmek kalmıştır.
Modern dönemde de birey sayısız etkileyici figüre, duygu ve hallere maruz kalan etkilenmiş insan, kaldırılmış sınırlar, kültürlerarası etkileşimin dijital teknolojiler vasıtasıyla had safhada olması ve özgürlük adı altında her tercihin hoş görülmesiyle sosyolojik olarak araştırılması güç bir dönem aralığı tanımlayarak ‘Tek ve Ortak Avrupai bir medeniyet’ kabulüne katkı sağlamıştır.
…
Modern dönemde genç, bu yoğun etkilenirliğe, kısa süreli ve hazla bezeli yaşama, hızlı hayatların hızlı yaşayıcısı olma durumuna elbette karşı koyabilir. Elbette ki başına gelenleri gençlik dönemi sonrasında nedametle idrak edecek yahut ahir ömrü boyunca bu yılgın yanılgıyla yaşayacak diye bir kaide yoktur.
Çünkü kendisi kısmen suçsuzdur ama arındırılmış gerçek hakikati ona gösterecek güç omuzlarının üstündeki âlemde ve yaratıcıya olan bağın pekiştirilmesindedir.
Maruz kaldıklarını hikemi ve akli bir elekle ayrıştırmak, okuyarak çağı ıskalamadan ama maruz da kalmadan yorumlayabilecek bir altyapı inşa etmek, carpe diem safsatasanın insanın ömür törpüsü olduğunu kabul etmek, inanmış bireyi bu devinik patinajdan kurtaracak ilk manevralardır.
Etkilenimlerin temel altyapısı aklın iğdiş edilmesi ve pratiklerinin yanlış kullanılmasıdır. Bu sebeple önce aklımızı kullanacağız akabinde akıl yürütmelerimiz okumalarımızla sağlıklı hale gelecek ve idrak seviyemiz yükselerek bu yere bakan toplumun kafası gökyüzüne kalkık insanları haline geleceğiz. Allah’ı tek otorite kabul etmenin en güzel ikramı olarak onun dışında hiçbir otoriteye boyun eğmemenin gücünü elde edeceğiz. Sunulan fikirlerden sakınacağız, popüler kabullerden sıyrılacağız, başkalarının aklını pusula tayin etmek yerine kendi aklımızı ve büyüklerimizi pusula tayin edeceğiz.
Tarih boyunca insan anlam krizini aşmak için çeşitli yollar aradı. Kimi sihre kimi büyüye kimi sanayiye kimi teknolojiye bulaştı. Şansımız anlam krizine karşı medet nutkumuza Kur’an-ı Kerim cevap verdi. Dolayısıyla güçlüyüz ve anlamı yaratanın ilkelerinden anlam sorunumuzu ve iğfale uğramış zihnimizi temize çekeceğiz. Korkmadan, çekinmeden, dalmadan, yılmadan, yüksünmeden, hazlara kapılmadan, hatalarında insanın bir aksamı olduğundan, tövbenin varlığından bir an bile şaşmadan inancımıza dizginlerimizi bırakıp uyanacağız. Muhafaza etmekten imtina etmeyerek helal dairesinin müesses nizamında mukim olacağız.