Zamanın Kıymeti ve Gecelerin İhyası

Yusuf Serik | Söz&Kalem Dergisi
Gökleri ve yeri yoktan var eden, karanlığıyla her şeyi bürüyen geceyi ve aydınlığıyla karanlıkları yırtarak her şeyi aydınlatan gündüzü birbiri ardına getiren âlemlerin Rabbi olan Allah’ın adıyla...
Âlemlerin Rabbi olan Allah, kelâmı olan Kur’an’da bir şeyin önemini ifade etmek için veya dinleyenlerin, okuyanların dikkatini çekmek için kendi zatına, kıyamet gününe, kaleme, semaya, gündüze, zamana, kuşluk vaktine vs. yemin/kasem etmiştir. Allah’ın önemini, değerini ifade etmek için üzerine yemin ettiği şeylerden biri de “asr/zaman” ve “gece”dir.
Allah, geceye yemin ettiği ayette şöyle buyurmaktadır: Karanlığıyla her şeyi örttüğü zaman geceye yemin olsun. (Leyl, 1) Rabbimiz, Asr suresinde de “Asra yemin olsun.” (Asr, 1) diyerek zamanın önemine dikkat çekmektedir. İbn Abbas (ra), burada Asr’la kastedilenin zaman olduğunu ifade etmiştir. Önemleri sebebiyle üzerlerine yemin edilen bir zaman dilimini ifade eden Leyl/Gece ve Asr/Zaman, geçtikleri surelere de isim olarak verilmeleriyle önemleri belirtilmiştir.
Zamanın değerlendirilmesi ve heba edilmemesi üzerinde durmamız gereken en önemli konudur. Çünkü “İnsanların sahip oldukları ama geçtikten sonra bir daha ebediyen bulamayacakları en kıymetli sermaye zamandır.” İşte bu sebeple zamanın iyi değerlendirilmesi, biz gençler için büyük bir önem taşımaktadır. Hasan el-Benna, bu hususta gençlere şu tavsiyede bulunur: “Vaktini öldüren kendini öldürmüş olur. Çünkü vakit, hayattır!”
Zaman sürekli akmaktadır. Kişi onu değerlendirmek hususunda gafil olursa, vakitleri geçip gider, çok büyük bir şeyi kaçırmış olur. Sonra kaybetmesine çok üzülür.
Hele de kaybettiği şeyin ne kadar büyük bir şey olduğunu anladığında. Geri döndürmek ister ancak vaktin geri gelmesi ile onun istemesi arasında (keskin bir) mani vardır. Bu sebeple giden vakit geri gelmez. İnsan geçen vakti tekrardan kazanmak ister ama yeni bir gün olan bugünü yaşarken dünü geri getirmek nasıl mümkün olsun ki! (Zira bir ayette de şöyle buyurulmaktadır:) “Uzak bir yerden nasıl kolayca ulaşırlar?” (Sebe', 52) (Abdulfettah Ebu Gudde, Zamanın Kıymeti)
Zaman, Müslüman gencin en kıymetli sermayesidir. Zamanın heba edilmesi, hayatın heba edilmesi demektir. Mehmet Görmez Hoca, “Gençliğin Anlam Arayışı” adlı kitabında gençlere şu tavsiyede bulunur: “Hayatımızda hiç boş vakit olmasın. Siz hakikatin yolunda olan gençlersiniz. Hakikatin yolunda olan gençler, hayatını sanal âleme mahkûm etmezler. Zamanı tüketmek, ömrü çürütmek, bir gencin başına gelebilecek en kötü şeylerden birisidir.”
Büyük sahabi Abdullah b. Mes’ud (ra) şöyle demiştir: “Üzerine güneşin battığı, ömrümün eksildiği, ancak amelimin artmadığı bir güne duyduğum pişmanlık kadar, başka bir şeye pişmanlık duymadım.”
Zamanın önemine değindikten sonra, bu ay üzerinde önemle duracağımız konu ise özellikle kış mevsiminin ve uzun kış gecelerinin verimli bir şekilde değerlendirilmesi olacaktır. Kış, geceleri uzun, gündüzler ise kısa olan bir mevsimdir. Müslüman, yaz-kış ayırt etmeden tüm zamanlarda geceleri değerlendirmelidir; ama kış mevsiminde gecelerin uzun olması bunu daha önemli kılmaktadır. Bu sebeple uzun bir zaman dilimini ifade eden kış mevsiminin değerlendirilmesi önemlidir.
Kış her ne kadar bizleri iliklerimize kadar üşütse de Allah Resûlü’nün (sav) tabiriyle kış müminin baharıdır: “Kış müminin baharıdır. Gündüzü kısa olur, oruç tutar. Gecesi uzundur, gece ibadeti yapar.” (Müsned, II, 519) Resûlullah’ın (sav), kışı müminin baharı şeklinde nitelendirmesi, zamana, kâinata ve mevsimlere bu açıdan bakması, onun her şeye vahyin nuruyla bakmasının verdiği bir bakış açısıdır.
Gece, geceye verilmesi gereken önem ve uyku gibi hususlar risaletin ilk yıllarında inen ayetlerde yer almış; Allah, Resûlullah’a (sav) vahyettiği bu ayetlerle henüz iman eden sahabilere gecelerin önemini, zamanlarını nasıl yöneteceklerini ve uyku adabını öğretmiştir.
Örneğin risaletin ilk yıllarında nazil olan Müzzemmil ve Müddessir gibi surelerde sahabilerin kişilik inşası, inancın sağlamlaştırılması, namaz merkezli ibadet bilincinin yerleştirilmesi, gecenin önemi ve uyku ahlâkı gibi önemli konular yer almaktadır.
Rabbimiz, Müzzemmil suresinde şöyle buyurmaktadır: “Ey örtüsüne bürünen! Az bir kısmı hariç, geceleyin kalk! (Gecenin) yarısı kadar, ya da ondan biraz eksilt. Yahut onun üzerine ziyadede bulun. Ve Kur’an’ı da ağır bir okuyuşla tane tane (tertil üzeri) oku. Kuşkusuz biz sana ağır bir söz/Kur’an vahyedeceğiz. Şüphesiz (ibadet için) gece kalkışı, daha çok etkili ve okumak bakımından da daha sağlamdır.”” (Müzzemmil, 1-6)
Peki geceleri değerlendirilme adına neler yapılabilir biraz da bunun üzerine konuşalım. Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki eğer zamanımızı iyi değerlendirmek istiyorsak bir program dahilinde hareket etmeli ve eksikliklerimizi belirlemeliyiz. Aksi hâlde önceliklerimizi ıskalar, bize fayda verecek olan şeylerden uzak kalmış oluruz. İşte bu sebeple öncelikle neyi, ne zaman ve ne yapacağımızı iyi bir şekilde belirlemeli ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz.
Mehmet Göktaş Hoca, “İslam’ın Genç Davetçilerine” adlı risalesinde Müslüman gençlere şu tavsiyelerde bulunur: “Bil ki, gecesi olmayanın gündüzü yoktur. Gece sabaha kadar yatağa boylu boyuna uzanan birisinin gündüze vereceği bir şeyi yoktur. Gece senin feyizle dolduğun, gündüz ise boşaldığın vakittir.
Ne güzeldir gece! Yıldızların parlayıp kendisini gösterdiği, nurların tecelli ettiği zamandır ve mekandır gece. Görmüyor musun? Bin aydan daha hayırlı olan vakit, gündüz değil gecedir.
Bütün bunlar olup biterken, senin geceyi baştan sona uykuyla geçirmen ne büyük gaflet, ne büyük kayıptır...”
Gece, Rabbimizin ifadesiyle ibadet için daha hayırlıdır. Geceleri ihya etmek için ibadetlere ağırlık vermemiz gerekiyor. Gecelerin ihyası da ancak namazla olur. Namaz sadece kıyımdan, rükudan, secdeden ibaret bir ibadet değildir. Namaz, insanın hayatının tamamını ihya eden bir ibadettir. Gecelerin uzun olduğu kış mevsiminde nafile namazlara ve nafile ibadetlere ayrı bir önem vermek gerekiyor.
Yapmamız gereken bir diğer şey ise günlük Kur’an okumaları olmalı. Allah’ın kelâmını okumadığımız, anlamaya çalışmadığımız ve tebliğ etmediğimiz bir gün olmamalı. İnsanın Rabbi ile olan ilişkisi, Kur’an’la ilişkisi kadardır. Resûlullah’ın (sav) sözleri ve fiilleri olan hadisleri ve siyeri de okumayı ihmal etmemeliyiz. Günde birkaç tene de olsa hadis okumalı, bunlarla amel etmeye çalışmalıyız. Evinde oturup hadisle meşgul olmayı çok seven İbnü’l-Mübârek’e, “Bu yalnızlıktan rahatsızlık duymuyor musun?” diye sorulduğunda, “Hz. Peygamber ve ashabıyla birlikte iken nasıl yalnızlık duyarım!” karşılığını vermiştir.
Kitap okumak da vaktimizin fazla olduğu kış aylarında yapmamız gereken en önemli işlerden biridir. Fakat kitap okumayı boş vakitlerimizde değil, günün en önemli zaman diliminde okumamız gerekir. Günün en verimli zaman dilimlerinden biri de geceleridir. Kitap okumak, sıradan bir iş değil, bu sebeple boş vakitlere sığdırılmamalı. Ne okuyacağımızı, nasıl okuyacağımızı ve ne zaman okuyacağımızı belirlemeli, bir program dahilinde okumalar yapmalıyız. Kendimizi yetiştirebileceğimiz, iyi olduğumuz bir alanda okuma yapmak en iyi okumadır. Tefsir, fıkıh, hadis, kelâm, siyer/İslâm tarihi gibi İslamî ilimlerin yanı sıra sosyal bilimler ve fen bilimleri alanlarında da okumalar yapılmalıdır.
İslâm davetçisinin yapması gereken bir diğer şey ise camilere gitmek olmalıdır. Oraya gidip camileri asli fonksiyonlarına çevirmek için çalışmalı, tebliğ ve davet çalışmalarımızı cami merkezli sürdürmeliyiz. Akşamlarımızı, gecelerimizi ancak böyle değerlendirebiliriz. İbadetlerimizi, okumalarımızı orada yapmalıyız. Camilerde, mescitlerde yapılan ibadetler, okumalar ve davet çalışmaları her zaman daha hayırlıdır. Allah Resûlü (sav) ve ashabının davet metodu da buydu zaten.
Son olarak, önümüzdeki kış aylarını fırsat bilmeli, en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Geceler, eğer değerlendirilebilirse günün en verimli zaman dilimlerinden biridir. Geceleri vakti boşa harcamamalı, bizlere faydası olmayacak işlerle uğraşmamalı, vaktimizi öldürmemeliyiz. Vaktimizi heba edecek konuşmalardan, eğlencelerden kaçınmalıyız. Bunların yerine yapmamız gereken işlere odaklanmalı, önceliklerimizden taviz vermemeliyiz. İnsanlara İslâm’ı ulaştırma, anlatma görevi olan İslâm davetçisinin boşa harcayacak bir dakikası dahi olmamalıdır.
0 YORUMLAR
Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...