Söz&Kalem Dergisi - Müzeyyen Sena Titiz
Kalbin her halinden haberdar olan el-habîr’in adıyla...
İnsanoğlunun uzuvlarından bazıları çifter çifter yaratılmış iken kalp bir bütün olarak tek yaratılmıştır. Halden ayandır kişi yürümek, hareket etmek, görmek ve işitmek gibi vücut eylemlerinde takviye bir desteğe ihtiyaç duyar lakin insan yapısının en ulvi hislerine ev sahipliği yapan kalp için ekstra ikincil bir organ söz konusu değildir. Çünkü kalbin bir kuvveti bin ile eşit terazidedir. Öyle ki dağların kaldırmaktan imtina ettiği emanete göğsünü gere gere talip olmuş, kaldıracağına kendini kâni etmiştir. Bu fevri hareketi yer yer kendisine zulmetmesine ve bilgisizce hareket etmesine de zemin hazırlamıştır.¹
Tüm organların düzgün işlev görmesi doğru hareket etmesine bağlıdır. En basit tabirle uyuşmuş bir ayak ile doğru adım imkânsızdır, keza göz kapakları kapalı bir gözün temaşa durumu olanak dışındadır. Her hareket bir bedele taliptir ve her bedel bir karşılığa. Söz konusu kalp olduğunda varlığını salt bir nabız ile değerlendirir herhangi bir külfet gerektirmediğini düşünürüz. Hâlbuki yukarıda da bahsini ettiğimiz üzre en ağır bedeli daima kalp istemektedir. Sevmenin, sabretmenin, tevekkül etmenin ve kalbe dair tüm hallerin kolay olduğu yanılgısına kapılır, anda olduğumuzda ve anın geçişinde karşılığını yara alarak, kâh yutkunarak kâh sessiz çığlıklar ile ve dahi ara sıra can çekişerek öderiz.
- “Kalp yaralanmaz, çünkü yaradır” diyen şair, bize ne anlatmak istiyordur sence? Diye sordu arkadaşına.
- Zekeriya (a.s)’ın evlat hasretini, Eyüp (a.s)’ın sabrını, Musa (a.s)’ın çaresizliğini, Yunus (a.s)’ın pişmanlığını, İbrahim (a.s)’ın fedakârlığını, Muhammed (s.a.v)’in affetmesini. Dahası yaradandan bize imtihan olarak sunulan tahammülü zor tüm duyguları. Diyerek yanıtladı.
Kalbimizi, sözlüklere bakarak yahut ansiklopedik bilgilere müracaat ederek tanıyamayız, anlayamayız. Kalp anlaşılır veya anlatır bir şey de değil nihayetinde. Çünkü kalp, sordum öğrendim ile değil, yaşadım tecrübe ettim beyanı ile kavranılan bir uzuvdur. Her kalbin rengi kendine özgü, kederi derdinin ederi kadardır. Bundan olmalı ki insanı insandan seyretmek, kalbi halden bilmek gerek. Çünkü kalbin kederi, kederin de kaderi vardır. Ve netice itibariyle şairin dediği gibi: “Kalp Kaderdir!”
“Kalp kaderdir! Senin dışındaki hiçbir canlının aklına yatmasa da... Seni ıslatan yağmur başka kimseyi ıslatmasa da... Dünyanın ırmakları başka mecralara aksa da.... Rakamlar rakamlara körleşse, denklemler denklemlere çarpsa da... Hesaplar kitaplara ters düşse, yalanlar gerçeklerden kaçsa da...Az bilenler söylenen her parlak yalana kansa da. Çok bilenler her şeyi bildiğinden ibaret sansa da... Kalp kaderdir! ²
Kalp cenabı Allah’ın aynası, eskilerin tabiriyle “nazargâh-ı ilahî”dir. Niyet ise kalbin amelidir. Bu cihetle bakılmış olduğundan olsa gerek tüm şer’i vecibelerin kaide başını niyet çeker. Abdest niyetsiz kamil olmaz, namaz, oruç, zekât, hac vb. tüm ameller içinde durum aynıdır. Hal böyle olunca abdest tazelemek gibi sık sık niyet de tazelemeli, dingin bir kalple yol almalıyız. Zira unutmamalıyız ki kalp Allah’ın mülkünde olduğundan oraya nüfuz eden her şey bütün bedeni etkisi altına alır ve insana hükmeder.
Kalbin öyle halleri vardır ki, kalbimizden öte bir yerimiz yurdumuz olmadığını haykırır bize. Maddi açıdan baktığımızda bizim için kan dolaşımının merkezi olur, manevi olarak ele aldığımızda ise berrak, temiz, bozulmamış saf numune ise şayet; rahmâni hislerin ve duyguların menbaıdır. Allah’ in tecelligâhı ve rahmet deryasıdır. Hidayete giden yolların hadimi, imanın en temel konumudur. Ancak hafazanallah olur da kir, leke ve kararma bulaşmışsa sert bir kayadan farkı kalmayacaktır.³ Keza küfrün şiddetiyle amansız bir hastalığa kapılıp korku içinde can verir duruma gelebilecektir. ⁴
- Duaya ziyadesiyle ihtiyaç duyduğum bir süreçten geçiyorum, benim için dua buyurmaz mısın? Diye sordu mahçup bir edayla...
- Allah iman ve kalp selâmeti bahşetsin azizim. Diyerek icabet etti ona.
Kalb-i selim, yani insanın temiz vicdanı; Hakk’ın aynası, tecelli evidir. İyilik yolunda niyet kemerini sağlam bağladığımız her eylem kuşkusuz bize hüsnü hâtime ile dönecektir. Zira iyi biliriz ki kalp, insanın özüdür ve güzel bir niyet kalbin zinetidir. Her ikisi bir olduğunda kalpten kalbe yol açılır, sözler doğru, özler sağlam ve icra edilen her bir işte bereket hasıl olur. Kalbin nabzı yavaşlamaya bir başlarsa onu yeniden yenileten, dinginlik kazandıran bir dest-i kudret var daima. Çünkü kalbin yegâne hamisi O'dur.
Temsiliyeti kuşanmış bir müslüman kalp kırmaz, gönül yıkmaz ve onun nazargâh-ı ilahi olduğunu hatırından çıkarmaz. Aksine kalbi yorgunlara, yolda kalmış mümin cihetiyle bakarak el uzatıp sekinet yuvası olur. Her yiğidin harcı değil ”kalp insanı” olabilmek onun için mümin tüm çabasını ızdırabı rahmete, zorluğu kolaylığa ve sıkıntıları çözümlere tebdil etmeye ayırmalıdır. Belleğine büyük harflerle şunu nakşetmelidir: “ Kalbe inanmak Allah’a inanmaktır.”
Ey kalp cenginde olan kâr'î! Hiç beklemediğin halde, belki ansızın belki de kazara kendini bir kalp muharebesinde bulmuş olabilirsin. Hüzün seni çepeçevre kuşatmış, cüsseni aşacak ağırlıklar kaldırmaya mecbur bırakılmış olabilir. Bin bir bela ile sınanmış, takviye ekip beklemiş olabilirsin. Her nerede acı varsa arayıp seni bulmuş olabilir. Sırtını yasla, derin bir nefes al ve şöyle söyle: “Allah var, gam yok! Kalp var, öylece kalakalmak yok! Niyet varsa, işin sonunda asla eziyet yok! Unutma! Hüsnü zan ek kalbine nazar eder O c.c her hâline!”
Pür dikkat incelediği hüsnü hat sergisinde bir tablo dikkatini çekmişti. Şöyle yazıyordu: “ Allah gönüllerinde olanı bilmiş, üzerlerine sekinet indirmiştir. “⁵
Ey kalpleri halden hale çeviren Rabb’im , kalbimizi senin rotandan ayırma ve bize katından bir rahmet bağışla. Amin...
Kalbî bir insan olmamız ve kalmamız duasıyla...
¹ Ahzâb – 72 . Ayet
² Gökhan Özcan
³ Bakara – 74. Ayet
⁴Al-i İmran – 151. Ayet
⁵ Fetih – 18. Ayet