Söz&Kalem Dergisi - Yusuf Yetiş
Geçen ayki sayımızda "müzmin sahtekarlık: Batı" konu başlığıyla Batı medeniyetinin kanla kurulmuş hegemonik düzeninden ve hümanist paravanların arkasından vandalca benimsediği politikalardan bahse girmiş, Ortadoğu'yu nasıl kan gölüne dönüştürdüklerini konuşmuş, zulmün esas öznelerinden; aldatanlardan, canilerden, kaotik tavrı ve kaos toplumunu konsolide ederek çocukların bırakın hayallerine erişmesini, hayal dahi kurmasını engelleyenlerden bahsetmiştik.
Bu ay ise zulme maruz kalanları, büyüyemeyen çocukları, vatanı uğruna ölmeyi göze alanları, kısıtlı imkânlarla mücadele eden gerçek özgürlük savaşçılarını, inanmışlıklarını ve adanmışlıklarını konuşacağız.
Beni Ahmer devleti iki asır gibi uzun bir süre boyunca Hristiyan istilasına karşı durabilmiş ise de 15. asırda birbiriyle evlenip güçlerini arttıran Sicilya ve Aragon kralları Ferdinand ile İsabella'nın saldırıları karşısında çok güç durumda kalmıştı. Bunun üzerine 1486 yılında Beni Ahmer hükümdarı XI. Abdullah Muhammed, Osmanlı padişahı II. Beyazıt'a bir elçi göndererek sekiz asırlık İslam hâkimiyeti ve medeniyetinin yıkılmak üzere olduğunu haber vermiş ve yardım istemişti. Tabii bu tarihlerde Osmanlı Devleti, muhtelif sebep, sefer ve gailerle daha da önemlisi Cem Sultan'ın Avrupa siyasetinde yaban ellerde esir konumdaymış gibi şerli durumlarda siyasete alet ederek koz olarak kullanabilme ihtimaline karşı Gırnata'da bulunan Müslümanlara yardım edememişti. İşte bugün hemen hemen her Müslüman ülkenin başında bir Cem Sultan var. Batının insafına sığınarak kendi halkına zarar veren, Müslümanlara yardımı engelleyen Cem Sultan bugün her Müslüman devletin başında ve politikalarını doğrudan etkileyecek güçte.
Bugün Gazze muhasara altında ve tıpkı Gırnata’daki Müslümanlar gibi yine benzer sebeplerden ve siyasetin şehevi dezavantajlarından dolayı kardeşlerimizin yardım taleplerine karşılık verilemiyor. Beni Ahmer Devleti yıkıldı fakat Kudüs yıkılmayacak, Allah'ın (cc) vaadidir. Mücahitlerin namütenahi gayreti de zaferin altyapı taşları mesabesindedir.
...
Üç dört dil bilip, en yüksekten lisans eğitimi alıp Oslo'da, Kopenhag'da, Amsterdam'da minimal ve gayet konformist bir hayat yaşama şansları varken bu üst düzey edinimi, İslam ve vatan davası uğruna kullanan el-Kassam'ın yiğit savaşçıları kaderin cilvesi ve yaratıcının lütfuyla Gazze'deki mücadelenin baş aktörleri olmuş, Selahattin-i Eyyubi kadar da nezd-i ilahide kıymet görmüş, cümle halklara da sebat ve Müslümanca temsiliyetin nasıl olacağına dair kült bir izlenim bırakmıştır. Bombalar altında, her taraf kuşatılmışken Avrupa Birliği kriterlerine göre sözde insanlık suçu sayılan fosfor bombaları altında varoluş mücadelesi verirken modern çağın insanına yaşamın, uğruna feda edilecek değerlerin varsa yaşam olacağını deklare etmiş, ne eksik ne fazla sahabe tavrını temsil etmişlerdir. Evimizde kızmaktan imtina ettiğimiz, oyuncaklara boğduğumuz çocuklarımızın yahut kardeşlerimizin yaşıtlarının bombalar altında gösterdiği teslimiyeti yaşı kemale ermiş âlimlerimizden göremeyince daha iyi anlıyoruz Gazze halkının teslimiyetini ve inanmışlığını.
Yüreği kocaman, yaşı ufak mücahitlerin, her gün bir evladını toprağa gömmesine rağmen halkı için aperatif sokak fırınlarında ekmek yapan annelerin, ailesinin durumundan haber dahi alamayan baba savaşçıların, bıyığı henüz terlemiş genç mücahitlerin, savaşıp Allah'ın dinini yükseltmek için yola çıkınca sanki kahkahalarla düğüne gidiyormuşçasına davrananların tavrını görünce yine anlıyor insan, iki vakit, üç salavatla cennete girilemeyeceğini, cennetin hak edileceğini...
Ya da pardon bizi ne ilgilendiriyor değil mi?
Bu bir Arap problemi, nihayetinde. Bilmiyorum duydunuz mu 15 pro indirime girdi. Yunan adalarına vizesiz giriş için ülkeler arası mutabakata varıldı, artık bol harcamak ve hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamak için bir yerimiz daha var, Rodos'a uğrayabiliriz. Ha bu arada bu yılın tren trençkotları, şu beyaz kefen ve tabutu modaya alet eden bir marka vardı ya adını anımsayamadım, hah orada, uğrayalım bir ara.
Diyorsak;
Kalmamıştır, ruhumuzda kimliğimizin arkasında bir zamanlar yazılı olan İslam'ın ufak emaresi. Ve müstehaktır, bize yaşananların belki de pek çok fazlası!
Ve veyl olsun bize ki eğer varoluşumuzu sürü psikolojisiden sıyıramayıp, emperyal vandalların reklam ve kapital sermayelerine kaptırıyorsak.
Selam olsun şanlı direnişe ve silah doğrultulmasına rağmen ellerini siyonizme değil Allah'a kaldırıp teslim olan Gazze Halkına!