Kan; aşk ile yanıp kızıla boyanan...
Vücudun en yumuşak, en sıvı yapılarından...
Üretildiği yer vücudun en sert yapılarından: "Kemik"
Kimden ne çıkacağı belli olmazdı. Sert kişiliklerin, içlerinde pamuk yürekler saklayabilecekleri ihtimalini dercesine...
Kan, kemikten çıktı yola. Pak, temiz bir bebek gibi doğdu kemik iliğinden. Ama kirleneceğinden haberdardı. Aşacağı onca kılcal, atar ve toplardamardan günah yükleneceğini biliyordu. Ama vazife, istikametten sapmamaktı. Bunun da bilincinde çıkmıştı dolaşım serüvenine. Sahi, biz de doğunca günahların sırtımıza çuvallarla yükleneceğinden haberdar mıydık kan misali?
Kemikten çıkan kan olgunlaştıktan sonra beş vakit oksijen yüklenmeliydi hücrelerine. Yoksa dört bir yandan üşüşen karbondioksit günahları ile baş edemezdi. Biliyordu.
Organlar kirlenmiş, bataklıkta çırpınıp duran insanlar gibi ellerini uzatıyorlardı kana, bize... Ve kan, fedakârlığı şiar edinmişti yola çıkmadan evvel. Bütün organların yardımına koşar adımlarla varıp onları tertemiz etme gayretindeydi. Böbrek, dalak, karaciğer, beyin... Hepsinin tek umudu idi tertemiz kan.
Kan; vazifesini layıkı ile yerine getirirken, kendisi yıpranıyordu. Onları temizlerken günahlanıyor, kirleniyordu istemsizce. Ama yılmadan çabalıyordu. Etrafında kirli kimse kalmayana değin koşacaktı. Koşmalıydı Müslüman gibi. Etrafında kire dair iz kalmayana kadar. Çehresi ve çevresi berrak olana dek. Kirlense de...
Nihayet yolculuk sonlanmış, bütün organların temizliğini ve ihtiyacını karşılayan kan, yorgun argın varmıştı kalbin sağ kulakçığına. Evet Kalp! Beş vakit oksijene giden yol, tükenmişlerin itici kuvveti, yolda kalmışların pompası, yolsuz kanın yolu... Bir rehber, bir abi, bir yoldaş, bir dost, bir cânan, bir başucu kitabı gibi...
Kalp, kapılarını her zaman açık tuttuğu kanı güzel bir hoş geldin ile karşılamıştı. Tâkatsizlikten biçar olmuş kan, bütün yorgunluğunu kalbin, sağ kulakçığın bir tebessümü ile silip atmıştı. Zira kalpten sonra temizlik vardı. Kan, biliyordu sıradaki kapıyı. Arınma yeri olan akciğerlere varacak yolun kalpten geçeceği bilinci ile varmıştı kalbe.
Pompa sırası kalpte idi. Kalp, kanın duru bir paklığa ulaşması adına, bütün günahlarını bertaraf edebilmesi adına yolculuğu akciğerlere başlattı bir atımlık vuru ile.
Ve varılmıştı ciğerlere. Bir secdelik günah dökülmesi misali bütün kirlerden arınıyordu kan, ciğerlerce. Sanırım göğüs kafesini dolduran cigerlere niçin ak dendiğini daha iyi kavrıyorum. Aklıyordu ak-ciğer, dört bir yana koşan kanı. Secde uzadıkça kirden eser kalmıyordu. Doyum olmuyordu secdeye. Yorgunluk adına, haram adına hiçbir şey kalmayana değin sürdü kanın secdesi, tövbesi, duası.
Ve yine vazifeye hazırdı. Diğerlerinin(organların) günahlarını, dertlerini, tasalarını tekrardan yüklenip, temizle(t)mek üzere secdeye varmak için yola çıkmaya hazırdı tertemiz kan. Secdeden kalkmış tertemiz insan, avuçlarını 'âmin' ile yüzüne sürmüş pak Âdem...
Kan'ı temizlik yoluna çıkaran ahbap kalp tekrardan kapılarını açmıştı kana. Kanın sıradaki adresi sol karıncıktı. Bu sefer kalbin aklında sadece kan yoktu. Günahlara -karbondioksitlere- maruz kalmış diğer organlara tekrardan derman olacak kanı pompalamaktı hedefi. Kan ise rehberi olan kalbin vuruşunu bekliyordu hazır kıt'a. Zira artık temizdi, secdeden henüz kalkmıştı. Dert yüklenebilecek kadar hafiflemişti. Günaha dair iz kalmamıştı. Kızarıncaya, kıpkırmızı oluncaya kadar alnı secdede kalmıştı. Her bir hücresi, bir gözyaşı damlası olup ıslatmıştı ciğerleri...
Kalp, son sinyal ile vurdu. Öyle bir vuruydu ki bu, kan adeta kıyam marşları söyleyerek çıktı yola. Diğer organlara, kirden boğulmuş, leşleşmiş insanlığa umut oldu secde aşığı kan, Müslüman...
Kan bütün hücreleri ölene kadar davasını terk etmeyecek, kirlenmişlere umut olmaya devam edecekti. Zira yola revan olmuşların sözüydü bu. Önce benliğe, sonra insanlığa ve Allah'a...
Ya İlahi! Bize kan gibi vazifeye sadık olmayı, kirlenenlere umut olmayı, kirlendikçe de kalp gibi pompa olacak dostları, kardeşleri, kitapları ve ilanihaye kire battıkça ak-ciğere varıp, başımızı akciğer secdesinden kaldırmamayı nasip eyle.
Kan ile Cân ile Cânan ile kalın.
Sıhhatle kalın
Söz&Kalem - Hüseyin Gülsever