Söz&Kalem Dergisi - Vuslat Şen
Bazı toplumlarda, kadına hitaben mukaddes kitap okumaktansa, o kadının ateşte yanması tercih ediliyor, kız çocuklarına mukaddes sözlerden okumak ve anlatmak, o kıza ahlaksızlık öğretmekle eş değer görülüyordu. Arap toplumunda ise, bazı kabilelerde kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, anneye bu konuda söz hakkı tanınmıyordu.
Cahiliyede kadının durumuna kısa bir bakış;
Kur’ân inmeye başlamadan önceki dönemlere cahiliye devri denir. Cahiliye, bir hayat tarzı idi. Bu cehalet, sadece Arap toplumları için değil o devirde bütün dünya için geçerliydi. O dönemde kimi kavimlerce, kadının insan olup olmadığı sorgulanıyor, kimilerince de ruhunun olmadığına inanılıyordu. Bazı coğrafyalarda, özel günlerinde kadının temiz olmadığı, kullandığı eşyalar ve dokunduğu insanların bir gün boyunca murdar kalacağı düşünülüyordu. Bazı toplumlarda, kadına hitaben mukaddes kitap okumaktansa, o kadının ateşte yanması tercih ediliyor, kız çocuklarına mukaddes sözlerden okumak ve anlatmak, o kıza ahlaksızlık öğretmekle eş değer görülüyordu. Arap toplumunda ise, bazı kabilelerde, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, anneye bu konuda söz hakkı tanınmıyordu. Kız doğuran kadın büyük suç işlemiş gibi bir psikoloji içerisine giriyor, kendisine kız çocuğunun olduğu müjdesi verilen baba ise, müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışıyor ve ne yapacağını düşünüyordu. Hor, hakir, itilip kakılan bir bela olarak onu hayatta mı bırakacaktı, yoksa toprağa mı gömecekti.. Ne yapacaktı? Kara kara düşünüyordu ve sonunda o fena hükmü veriyordu: Toprağa gömmek.! (Nâhl, 16/58-59) Zira o kızcağız, elinden iş gelmeyen bir ayıp unsuru, eve gelir getirmeyip sürekli tüketen hatta evdeki malı evlenerek başkasına götüren bir tüketici olarak kabul ediliyordu.¹
İslam’la gelenler;
İşte bütün dünyada yaşanan, kadın hakkındaki bu cehalet karanlığının üzerine İslam güneşi şu beyanlarla doğdu: “Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah’ındır. O dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlat, dilediğine erkek evlat verir yahu kızlı oğlanlı olarak her iki cinsten karma yapar. Dilediğini de kısır bırakır. O her şeyi mükemmel bilir, dilediği her şeye kadirdir.”(Şûrâ,42/49) Evet, bu güneşin aydınlığında, kadın için bütün hürriyet yolları açılıverdi. Kadın, Allah’ın bir kulu olarak erkeklerle eşit olduğu bildirildi. Güzelce terbiye edilen kız çocuklarının anne-baba için cehenneme karşı bir kalkan olacağı müjdesi verildi. Kadına kendini rahatlıkla ifade etme hürriyeti bahşedilirken, mescide kadar gelip Allah Resûlü’ne durumunu anlatma imkanı sunuldu. Bunun da ötesinde kadınlarla istişare yapılması hususunda bizzat peygamber uygulamasıyla canlı bir örneği ortaya kondu.(Buhârî, Megazî, 1-2)
İlmin Önemi;
İlim İslam’ın en çok ehemmiyet verdiği mevzulardandır. Oku emriyle inmeye başlayan Kur’ân, ilme yaptığı bu ilk vurguyu, daha sonra “Bilenle bilmeyenin bir olmadığını” beyanla (Zariyât, 39/9) devam ettirmiş, düşünme konusunda yapmış olduğu ısrarlı teşviklerle ilmin hocası olan insan merakını sürekli faal tutmuş ve bütün bu faaliyetleri, ilim talebini öğreten şu duayla taçlandırmıştır: “Rabbim, ilmimi artır.” (Ta Hâ, 20/114 ) Bunun yanında Kur’ân, gerçek Âlimleri Allah’tan en çok korkanlar olarak methetmiş, bilinmeyen mevzuların onlara sorulmasını da tavsiye buyurmuştur. İlmin peygamberlerden kalan tek miras olduğunu (Buhârî, İlim, 10) bildiren Allah Resûlü’nün mübarek ifadelerinde, ilim taliplerine cennet yollarının kolaylaştırıldığı müjdesi verilmiş, meleklerin ilim yolcularına kol kanat gerdiği ifade buyurmuştur. (Ebû Davûd, İlim, 1) Şu inşirah verici haber de yine alemlere rahmet olarak gelmiş o Zat’a (s.a.s) aittir: “İlim öğrenen kişinin rızkını Allah Teala üstlenmiştir.” Çalışarak ekmeğini kazanan fakat geçimini sağladığı ilim talibi kardeşinin çalışmamasından yakınan sahabiye, Efendimiz ( s.a.v) ‘in ikazı şöyle olmuştur: “Ne biliyorsun, belki de sen,onun yüzü suyu hürmetine rızıklandırılıyorsundur.”(Tîrmîzî, Zühd, 33) Evet, Allah Resûlü’nün ifadeleri içinde ilim rızkın bir vesilesidir. Müjdeler bununla da kalmamış, Âlim ve onun talebesi, dünyadaki en kıymetli varlıklar olarak nazara verilmiş. (Tîrmîzî, Zühd. 14), “İlim tahsili için yollara düşenlerin, evlerine dönünceye kadar Allah yolunda oldukları.”( Tîrmîzî,İlim, 2), “Hayrı öğretenlere denizdeki balıkların bile dua ettiği.” (Tîrmîzî, İlim, 19) bildirilmiştir.
Bu faziletlerin yanında, ilmin kıymetini bilememenin açtığı tehlikeli yol da hatırlatılmıştır: İlmi dünyevi menfaat elde etmek için öğrenenlerin cennetin kokusunu dahi duyamayacakları tehdidiyle niyetlere yön verilmiş (Ebû Davûd, İlim, 12), “Riya için ilim öğrenenin yüzüstü cehenneme sürükleneceği ikazında bulunulmuştur.” (Müslim,İmâre,152), “İlim yolunda fiilî duanın yanında kavlî dua da ihmal edilmemiş, faydasız ilimden Allah’a sığınılmış, ilmiyle âmil olanlar tebcil edilmiştir. İlim tahsil ederken ölen kimsenin peygamberlerle arasında bir derece kalacağı muştusuyla gayretler coşturulmuş.”(Darimî, Mukaddime, 32) İlmin ehemmiyetine dair saydığımız bütün bu hususlar da kadınlar erkeklerle aynı haklara sahiptirler.
Kadınların İlim Tahsili;
Öğrenilecek şeylerin başında, Allah’a dair bilinmesi gerekenler gelir. Buna kısaca marifetullah diyebiliriz. Bu marifetullah,ahirete, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman gibi marifet artırıcı diğer rükünler takib eder. Ardından da bir insanın dünya hayatının tanzim eden ameller/fiiller gelir. Daha sonra da ahlaki hususların öğrenilmesinde erkeklerle kadınlar eşittir. Bir diğer ifadesiyle kadınlar, şer’î mesuliyetlerde erkekler gibidir. “Kadınlara Cuma, cihad ve cenaze hariç erkeklere farz kılınan her şey farz kılınmıştır.” (Abdürrezzâk,5/298) hadis-i şerifindeki istisnaları saymayacak olursak kadınlarla erkekler aynı şartlara ve sorumluluklara sahiptirler. Bu sorumlulukların ahirete ait ceza ve mükafatları konusunda da kadınlar erkeklerle eşittir. Kur’ân’da bu hakikat şöyle beyan edilir; “Onların Rabbi de dualarına şöyle icabet buyurdu: “Sizden gerek erkek, gerek kadın hayır işleyen hiçbir kimsenin çalışmasını zayi etmem. Çünkü siz birbirinizdensiniz, birbirinizden farkınız yoktur.”(Âl-i İmran, 3/195) Bu eşitlik gereği, kadınlar da erkekler gibi kendilerine gereken ilimleri öğrenmek zorundadırlar. Peygamber Efendimiz’in cariyeler hakkındaki şu beyanları, değil hür kadınların, köle kadınların bile ilim öğrenme konusundaki haklarını ortaya koyar: “Bir insanın cariyesi olur, ona güzel bir tahsil ve eğitim verir, sonra da onu azad ederse, Allah onu iki katıyla mükâfatlandırır.”(Buhârî, Cihad, 145) Efendimiz (s.a.v)’in kavlen ve fiilen teşvikçisi olduğu kadın eğitimi, İslam’da en güzel şekilde tatbik edilmiş ve kadın hiçbir zaman bu hakkından mahrum bırakılmamıştır. Zamanımızda kısmen bazı yerlerde görüldüğü gibi, kız çocuklarını okutmama yanlışlığına düşülmüşse bu, dini yanlış ya da eksik anlamadan kaynaklanmıştır. (Devam edecek.)
Kalbi Selâm Ve Muhabbetle.