- Sizden, hayra dâvet eden ve iyiliği emredip kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte onlar felâha erenlerdir. (Âl-i İmrân104)
- Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir. (Tevbe-71)
- Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. (Âl-i İmrân-110)
- Onlar, öyle kimselerdir ki, kendilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde, namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar… (Hac 22-41)
- İçlerinden bir topluluk, “Allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli bir azapla cezalandıracağı kimselere ne diye öğüt veriyorsunuz sanki!” deyince onlar: “Rabbiniz katında bir mazeretimiz olsun diye; bir de sakınıp çekinirler ümidiyle” şeklinde cevap verdiler. (Araf-164)
- Bizim vazifemiz yalnızca apaçık bir tebliğdir.” (Yâsîn-17)
- Sen af ve kolaylık yolunu tut; iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. (Arâf sûresi-199)
- Abdullah bin Amr Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Benden bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız!..” (Tirmizî, İlim, 13/2669)
- Abdullah bin Mesut (r.a) der ki: Resûlullah Efendimiz’i şöyle buyururken işittim:
“Sizler; yardım görüp düşmanlarınıza gâlip gelecek, ganimetler elde edecek ve birçok beldeler fethedeceksiniz. Sizden kim bu vakte erişirse, Allah’tan korksun, mârufu emredip münkerden nehyetsin. Kim bile bile benim adıma yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Tirmizî, Fiten, 70/2257)
- Ebû Saîd el-Hudrî (r.a), “Resûlullah Efendimiz’i şöyle buyururken işittim” demiştir:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse, kalbiyle muhâlefet etsin ki bu, imanın en zayıf hâlidir.” (Müslim, Îmân, 78)
- Huzeyfe’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah, kendi katından yakın zamanda üzerinize bir ceza gönderir, sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz lâkin, duanız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten, 9/2169)
- Hz. Ebubekir okuduğa bir hutbede şöyle der: ‘Ey insanlar! Siz şu ayeti okuyor ve tam aksine yorumluyorsunuz:
Ey iman edenler! Nefislerinizi düzeltmek, üzerinize borçtur. Siz düzelip doğru yolda bulunduktan sonra yolunu şaşıranlar size zarar veremez. (Maide/105)
Oysa ben Hz. Peygamberden şunları dinledim: “Günah işleyen bir kavmin içinde o günahları yasaklayacak güç ve kuvvette bir kimse varsa buna rağmen yasaklamazsa, Allah Teâlâ'nın nez-i ilahîsinden bütün onları kapsayan bir azabın gelmesi onlar için pek yakındır.” (Ebû Dâvûd, Melâhim, 17/4338)
- Sizde iki sarhoşluk ortaya çıkmadıkça, Allah tarafından gelen hak din üzere devam edersiniz: Cehâlet sarhoşluğu ve dünyaya aşırı düşkünlük. Siz iyiliği emreder, kötülüğe mânî olur ve Allah yolunda cihad ederken, içinizde dünya sevgisi zuhûr edince; iyiliği emretmez, kötülüğe mânî olmaz hâle gelir ve Allah yolunda cihadı terk edersiniz. O gün Kitap ve Sünnet’ten bahseden, onları anlatmaya çalışanlar, Ensâr ve Muhâcirlerden İslâm’a ilk giren kimseler gibidir.” (Heysemî, VII, 271; Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 49)
- Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre kendisi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlemiştir:
“Allah’a yemin ederim ki, Allah Teâlâ’nın, senin sebebinle bir tek kişiye hidayet verip doğru yola iletmesi, senin için, kızıl develerin olmasından (ve bunları tasadduk etmenden) çok daha hayırlıdır.” (Buhârî, Fedâilu'l-Ashâb 9)