Söz&Kalem Dergisi - Ali Tarhan
HAMAS'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları tarafından 7 Ekim tarihinde işgalci siyonistlere karşı başlatılan Aksa Tufanı operasyonu devam ederken batı yanlısı medya iftira dolu asparagas haberlere devam ediyor. İşgalci siyonistlerle mücadele edilmesine ve sivillere saldırılmadığı Kassam Tugayları tarafından deklare edilmesine rağmen Gazze'deki gerçekleri görmeyen Batı medyası, Kassam mücahitlerine iftiralar atıyor. Asılsız iddialarını kanıtlayamayan batı medyası haberlerini bir bir geri çekiyor. İşgal rejimi, hakikati aktaran gazetecileri ise hedef alıyor.
Halkların ifade özgürlüğünün yansıması olarak kabul edilen basının özgürlüğü, kişi veya toplumların kendi fikirlerini özgürce dile getirebilecekleri bir bağlamı ifade etmekte ve kitlelerin enformasyon ihtiyacı açısından büyük önem taşımaktadır. İdeal koşullarda görev ve yükümlülüklerin yanı sıra özgürlük alanları da belirgin olan bu çerçevenin pratikte ne denli suistimal edildiği ise günümüz dünyasında devam eden bir tartışma konularından birisidir. İngiltere'de basın mensubu olmak ile Ortadoğu'da da basın mensubu olmak; aynı sıfat ile betimlense de çok farklı koşullar, çok başka kaygılar ve düşüncelerle gerçekleşiyor. Batı medyası özellikle söz konusu Müslümanlar olunca ırkçı söylemler ve kıyaslarda bulunuyor. Özellikle ABD ve İngiltere merkezli medya kuruluşlarının; son günlerde Filistin'de yaşanan olaylarda tutunduğu "iki yüzlülük" had safhaya ulaşmış durumda.
Kanadalı gazeteci Davide Mastraci'nin yaptığı araştırma batı medyasının Filistin'e karşı taraflı tutumunu gözler önüne serdi. Buna göre BBC, Washington Post, Deutsche Welle gibi önemli yayın kuruluşları çalışanlarına "Filistin diye bir devlet yok, 'Filistin ve Filistin devleti' tabirini kullanmayın" şeklinde brifing verdiği ortaya çıkmıştı. Hazırlanan rapora göre, Amerika’nın önde gelen medya kuruluşlarından Assocaited Press, kurum politikası klavuzunda "Filistin" kelimesinin kullanımına ilişkin çalışanlarına katı talimatlar verdi. "Filistin bayrağı, Filistin otoritesi, Filistin Başbakanı gibi kelimeleri sadece uluslarası kuruluşlarla ilgili çalışmalarda, kuruluşların faaliyetlerinde geçiyorsa kullanın" uyarısında bulunan AP yönetimi, "Bağımsız bir Filistin devleti yok, bu yüzden Filistin ve Filistin devleti ifadelerini kullanmayın. Filistin toprakları için Batı Şeria veya Gazze’yi tercih edin" talimatını verdiği ortaya çıkmıştı. Çalışmada Kanada'nın devlet adına yayın yapan resmî medya organı CBC'nin, "Modern bir Filistin devleti yoktur. Bu yüzden Filistin’e atıfta bulunmayın veya Filistin’i ülke olarak gösteren bir harita göstermeyin" brifingi ile çalışanlarına baskı yaptığı ifade edildi. İngiltere'nin en önde gelen ulusal medya kuruluşu BBC'nin ise çalışanlara, "Gazze ya da Batı Şeria'dan bahsederken Filistin dememelisiniz. O tarihi bir varlık" talimatı verdiği belirtilmişti.
Batı medyası, işgal rejiminin katliamlarını dünya kamuoyunun dikkatinden kaçırmak için akıl almaz ve hayasız bir gayrete girişti. İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin bölgede yaşananları haberleştirirken, Gazze'de öldürülenler için "öldü", işgalciler içinse "öldürüldü" ifadesini kullanması günlerce tartışılmıştı. Okuyucuların aklına "Batı medyasına göre Filistinliler 'kendi kendine' mi ölüyor" sorusu geldi. BBC; sözde "tarafsızlık" ilkesine rağmen barbarca dil ifadeleri sergilemeye devam ediyor. Filistin'de dünyanın gözü önünde açıkça soykırıma uğrayan halk, işgalci yetkililerin deyimiyle fiilen insan olmayan "insansı hayvanlar" olarak kategorize edildi ve ana akım medyada hikayeyi bu şekilde ele alıyor. Batı medyası haberlerinde siyonizm kokan bir dil kullanıyor. Bu durumda açıkça, Filistinli masumların hayatının onlar için önemli olmadığı ve işgalcilere ise olağanüstü önem atfedildiğini gözler önüne seriyor. Batı medyası 75 yıllık işgali ve baskıyı yok sayıyor. Gazze'ye yönelik devam eden soykırım suçu; Filistinlilerin insan haklarının, medeni haklarının, siyasi ve ekonomik haklarının, insan olma haysiyetinin tamamen reddedilmesi, büyük ölçüde ırksal üstünlük ve tahakküm ideolojisine dayanıyor.
Aksa Tufanı operasyonunun başlangıcında tarafsızlık iddialarını görmezden gelen batı medyası siyonist rejimin çıkarları doğrultusunda sahte haberler yayınlıyor ve aynı zamanda rejimin mazlum Filistin halkına karşı işlediği soykırım suçunu meşrulaştırma ve haklı çıkartmaya çalışıyor. Filistin'deki katliamın Batı medyasından nasıl aktarıldığına bakıldığında, Batılı ana akım medya kuruluşlarının tek taraflı ve profesyonel olmayan faaliyetlerde bulunduğuna ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine dair birçok kanıt görülebilir. Pek çok Batılı medya kuruluşu, 7 Ekimden bu yana işgal rejimin çeşitli cinayetlerini haberlerinde aktarmazken, siyonist rejimin anlatılarını anlatmaya ve böylece katil rejimin yanında yer almaya çalıştı. Bunun en bariz örneği, işgal rejim medyasının yanı sıra ABD merkezli CNN ve ABC TV kanalları ve İngiltere merkezli BBC televizyonunun, operasyonunun ilk günlerinde 40 bebeğin HAMAS mücahitleri tarafından "başları kesilerek" öldürüldüğü yönündeki iddialarıdır. ABD Başkanı Joe Biden bile buna tepki gösterdi ama çok geçmeden batı ve işgal medyası da bu iddianın yalan olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Aynı iddialar, Gazze'deki El-Ehli hastanesi cinayetinde de tekrarlandı ve batı medyası en az 500 kişinin şehit edildiği saldırıdan Filistin İslami Cihad Hareketi'ni suçlu göstermeye çalıştı. Tüm dünyada büyük yankı uyandıran saldırıyla ilgili işgal rejimi İslami Cihad Hareketi'ni suçlarken, direniş grubu bu iddiaları reddetti ve "uydurma" olarak tanımladı.
Batı medyasının siyonist rejimi desteklediğini gösteren bir diğer olay ise yüzlerce Filistinlinin şehit olduğu ve binden fazla kişinin yaralandığı El Ehli hastanesine düzenlenen bombalı saldırı öncesi BBC ve DW gibi medya kuruluşlarının, "HAMAS hastanelerin ve okulların altına tünel mi inşa ediyor?" başlıklı haberler yapmasıydı. Zira tüm dünya bu haberlere Siyonistlerin katliamlarının önünün açıldığını biliyordu ki nihayetinde bu haberlerin verilmesinden kısa bir süre sonra hastane katliamı gerçekleşti.
Medyanın yalan haberleri üzerine açıklamalarda bulunan HAMAS, "Filistin direnişi çocukları hedef almıyor ve batı medyası doğru olmalı, yalan ve iftiralarla dolu siyonist anlatının yanında körü körüne saf tutmamalı. Biz, İslami Direniş Hareketi (HAMAS) olarak, Filistin halkımıza ve onların direnişine karşı yalan ve iftiralarla dolu siyonist anlatıyı profesyonelce olmayan bir şekilde benimseyen bazı batılı medya kuruluşlarının öne sürdüğü uydurma iddiaların yanlışlığını kategorik olarak teyit ediyoruz. Çocukları öldürmek, kafalarını kesmek, sivilleri hedef almak. Biz bu ön yargıyı kabul etmiyoruz." ifadelerine yer verdi.
İşgal rejimi; hakikatlere kör ve sağır batı medyasının desteğini arkasına alıp onların eliyle katliamlarını meşrulaştırmaya çalışırken, öte tarafta tüm sıkıntılara ve ölüm tehlikelrine rağmen görevinin gereğini layıkıyla yürütmeye çalışan basın mensupları da hedef haline getirilip katlediliyor. İşgal rejimi; hakikatleri olduğu gibi veren gazetecilerin kaleminden dökülen bir haber ve objektifinden yansıyan bir görüntünün atılan tonlarca bombadan çok daha etkili olduğunu bildiği için gazetecileri hedef haline getiriyor. Uluslararası sözleşmelere göre; savaş ve sıcak çatışma bölgelerinde tehlikeli görevlerde bulunan gazeteciler, dokunulmaz olmasına rağmen, işgal rejimi tarafından katlediliyor. Diğer taraftan batılı medya kuruluşlarında çalan ve Filistin'deki trajediyi dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan vicdan ehli gazetecilerin de ya işine son veriliyor ya mobing uygulanıyor ya da baskı ve sansür yolu ile sesleri kısılmaya çalışılıyor. Ancak siyonist çete ne kadar uğraşsa da tüm dünya onların Gazze’ye dönük uyguladığı soykırımı ve zulmü gördü ve kendilerine dönük dalga dalga büyüyen nefretin önüne geçemiyor. Siyonistlerin kirli savaşını ve soykırımını dünyaya duyurma adına canı pahasına uğraşan basın mensuplarını selamlıyor, bu uğurda can veren 45’ten fazla basın mensubuna da Allah’tan rahmet diliyorum.