1. Biz, Allah adına okuruz; bizi yaratan O’dur, bilginin kaynağı O’dur, kalemle yazmayı öğreten O’dur. Bilgiyi O’nun Peygamberine (s.a.v) vahyinden alırız; O’nu kullarına aktarırız. İşimizin başında, sonunda, her aşamasında O vardır; O’nun emri vardır; O’nun rızasını aramak vardır. Okumayan öğrenemez, öğrenmeyen öğretemez; davetçi öğretendir, öğretmeyen davetçi olamaz.
2. Allah’ın emriyle ayağa kalkıp toplumu uyarırız, Rabbimizi yüceltiriz.
3. Temiz giyiniriz.
4. Maddi-manevi, put veya fikir (ideoloji) bütün pis şeylerden uzak dururuz. Bütün putlar gibi bütün ideolojiler de pisliktir. (Arınmayı sadece İslam’da ararız.)
5. Delilsiz (kanıtsız) konuşmayız. Kendi heva ve hevesimize uymayız. Davetimizin kaynağı Allah’ın kelamı ve Resulullah’ın sünnetidir.
6. Davetimizi kafirlerden korkmadan, dinimizin bir kısmını gizlemeye kalkışmadan açıkça yaparız. Sözümüzde korkudan kaynaklanan gizemlilik ve hile yoktur. Ne söylüyorsak söylediğimiz odur, amelimizle onun arkasındayız.
7. Varlık/güç sahipleri iman etmedi diye üzülmeyiz. Biz kardeşlerimizle birlikte güç olmaya bakarız.
8. Sözümüzde mantıksızlık yoktur. Hikmetle konuşuruz; sözümüzün gerekçesini beyan ederiz.
9. Sabrederiz, acele etmeyiz.
10. Davamızın değerinin ve Müslüman olmanın üstünlüğünün farkındayız.
11. Yumuşak davranır ve iyi muamele ederiz. Kötülüğü iyilikle savarız.
12. Gereksiz tartışmalara girmeyiz.
13. Sözün en güzelini, en güzel şekilde söyleriz.
14. Öğütle davet ederiz, mücadelemiz güzel bir şekil üzerinedir. Çirkinliğin her türü bizden uzaktır.
15. Hz. Musa (as), Firavuna giderken şöyle dedi. “Rabbim bana geniş yüreklilik ver, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz.” (Taha/45-48)
Bu, bizim duamızdır, biz özgüveni duada buluruz.
16. Firavun, kendi çağında davet edilecek büyük bir zalimdi. Rabbimiz Hz. Musa ve kardeşi Harun’u ona gönderirken bile “Ona yumuşak, tatlı dille konuşun, belki de kendine gelip düşünür veya korkar.” (Taha/44) diye emretti.
Sözümüzün yumuşaklığı Rabbimizin emri gereğidir, biz bu yumuşak sözle en katı kalplerin bile düşünüp korkarak imana gelmesini ümit ederiz. Davet konusunda önyargılı olmayız, kimseyi önceden davet defterinden silmeyiz.
17. “Musa ve kardeşi: Rabbimiz, onun bize kötülük etmesinden veya zulmünü daha da artırmasından korkarız” dedi. Allah buyurdu ki “Korkmayın, Ben sizinle beraberim, görür ve işitirim.” (Taha/45-46)
Allah’a güvenimiz vardır. İçimize düşen bütün korkuları o güvenle yeneriz.
18. Kınayıcının kınamasından korkmayız.
19. Amr b. Murre, Resulullah (s.a.v)’den istedi: Ey Allah’ın Resulü, beni kavmime gönder. Umulur ki ben senin sayende İslam olduğum gibi onlar da İslam olurlar. Allah’ın Resulü, onu kavmine gönderdi ve ona dedi ki: “Yumuşak sözlü ol, katı kalpli olma, kibirli olma, kıskanç olma.” (İbn-i Kesir)
Bu Hadis-i Şerifte davette başarının ve daveti sürdürebilmenin dört sırrı vardır:
Kalbimizin yumuşaklığı, bizi insanlara yaklaştırır.
Sözümüzün yumuşaklığı, insanları bize yaklaştırır. (Bu, davette başarılı olmamızı sağlar.)
Kibir, başarının kanunlarını unutturur. Başarınca kibirlenmeyiz, biz başardık demeyiz, hidayeti Allah’tan bilir, O’nun emrettiği davet ilkelerini unutmayız.
Kıskançlık, kişiyi telaşa düşürür ve ihlastan uzaklaştırır, onun azmini kırar, iç hesaplar yapmaktan yol almasına izin vermez.
Başka davetçi kardeşlerimiz, bizden daha başarılı oldu diye onlara imreniriz, onların güzel özelliklerini alırız. Ama onları kıskanmayız, onlar başarısız olsun da sadece biz başarılı olalım, demeyiz.
Böylece kendi davetimiz kadar başkasının davetinden yararlanır, yolumuza devam ederiz.
20. Bir İslam alimi davetçinin vasıflarını şöyle açıklıyor:
İlim sahibi olmak; Çünkü iyiliği emredip kötülükten alıkoymak cahile yakışmaz.
İhlaslı olmak: Davetçi işini sadece Allah’ın rızası ve İslam’ın üstün gelmesi için yapar, riyadan hep uzak durur.
İyiliği emredip kötülükten alıkoyduğu kişiye karşı şefkatli olmak, ona sevgiyle ve yumuşaklıkla yaklaşmak. Ona karşı katı sözlü ve katı kalpli olmamak. Çünkü Allah Teâlâ Hz. Musa ve Harun’u Firavun’a gönderdiğinde onlara “Ona yumuşak söz söyleyiniz.” (Taha/44) diye emretti.
Sabırlı ve sakin (soğukkanlı) olmak: Çünkü Allah-ü Teâlâ Hz. Lokman’ın (as) kıssasında şöyle buyurdu: “İyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelene sabret.” (Lokman/17)
Davet ettiğiyle amel etmek: Ta ki davetçi kendi haliyle ayıplanmasın ve yüce Allah’ın “Siz insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutuyor musunuz?” (Bakara/44) sözünün hükmü altına girmesin! (Tenbihül ğafilin)
Rabbim, bizi böyle davetçilerden kılsın…