İnsanoğlu dünyaya geldiğinden beri kendi varlığını sürdürmekte ve neden dünyaya gönderildiği sorusunu her asırda sormaktadır. Bilinmezlik, ölüm ve kavuşma üçlemi bağlamında insan, var olduğu günden beri dünyaya bu ruh haliyle kilitlenir.
İnsanı insan yapan düşüncenin ötesinde bir de duygulanımı vardır. Bu duygulanımla insan hep bir ölüm korkusu taşır. Bu korku ile birlikte değişir ve gelişir. Buna binaen insan, asırlardır varlığın özünü, varlığın ne olduğunu ve temelinde neler yattığını düşünür. Bu soruların soru kalıpları ve cevapları her dönemde değişmekteyken ne yazık ki her dönemde de bir önceki döneme nazaran bu soruların azaldığını görmekteyiz. Bu azalmanın veya önemsememenin temeline indiğimizde ise ‘varlığa hayretle bakılmadığını’ görüyoruz.
İnsan, varlığının sorusunu unutmuş ve onu aramaktan aciz kalmıştır. Ayrıca olağan sistemin çarkında bir yer edinmek için de bayağı gayretli çalışmaktadır. İnsanoğlu, yaratılıştan itibaren varlığa hayretle baksaydı ve varlığın gizemini her asırda görseydi; gelecek nesillere bir kültür olarak değil bir yaşam tarzı olarak neler sunabileceğinin farkına varırdı.
Varlığımızı unutmamız; özümüzü hissetmediğimiz ve gizemini bizden sakladığı anlamına gelmektedir. Filozof Heiddegger’in dediği gibi ‘Bizler fırlatılmışız.’ -Fırlatılmışlık, her dönemde kendi koşullarının içinde bulunduğu durumdur.-
21. yüzyılda bulunan seküler insan modeli, mekanik bir sistemin içerisinde kendini bulmaktadır. Bu bağlamda 21’inci asrın insan modelinde, işlenmek için topraktan koparılan demirin hesap/öç aldığı bir dönemdir. Kapitalist ve modernist aklın, tahakkümü altında olan bir dönemdir.
Aynı zamanda bu asrın üretilmeyen düşünce girdabına baktığımızda; bir zamanlar hayranlık uyandıran doğanın; insanoğlunun elleriyle tüketilmiş ve baltalanmış, varlığın gizemi ile özü bulunmuştur. Bu karanlıkta, hakikat bizden uzaklaşmış ve ruhumuzu ölüm korkusu kaplamıştır. Ne zaman ki varlığımızı sorgulamış, hakikatin peşinden gitmiş isek, işte o zaman fırlatıldığımız karanlık taraftan kurtulmuş; hakikat/özünü bulmuşuzdur. Denk geldiğimiz karanlık taraftan kurtulmak duasıyla...
Söz&Kalem - Semanur Öğrük