Eğitim yüzyıllardan beridir insanoğlunun üzerine tartıştığı en önemli meselelerden biri olmuştur. Şüphesiz ki eğitim sürecinin sonunda edinilen bilginin insan karnını doyurabilecek güçte olması, ilk zamanlardan bu yana insan eğitimini çok önemli kılmıştır. Eğitimin insanı değiştirici ve dönüştürücü gücünün farkına varılması, daha sonraları eğitimin kitlesel bir şekilde icra edilmesinin önünü açmıştır. Nihayetinde, eğitim, bireyin kendi selameti için “koluna altın bileziğini” takmaya çalıştığı, toplumun da kendisi için “iyi ve sorun çıkarmayan” bireyleri yetiştirme derdinde olduğu bir yol olmuştur. Günümüze yaklaşırken eğitimin bireysel bir mevzu olma yönü azalmış, daha çok sistemsel bir mevzuya dönüşüvermiştir. Böylece, eğitim, bireylerin de ihtiyaçlarının dikkate alındığı devasa bir sisteme evirilmiştir. Lakin bu sistemin nasıl olması gerektiği ile ilgili tartışmalar hiç bitmemiştir. Körlerin fili tarif etme çabaları gibi, nerdeyse herkese göre bir eğitim sistemi gelişmiştir.
Bilgi çağına doğmuş günümüz insanının en büyük sorunlarından biri de eğitim ile ilgili bu sistemler karmaşası ile cedelleşmesi gerektiğidir. Özellikle bu çağın Müslüman öğrencilerinin bu karmaşa ile başı daha çok derttedir. Daha neyin ne olduğunu bilmeden seküler bir eğitim sisteminin çarkları arasına girmektedir Müslüman öğrenci. Tam olarak nelerin olup bittiğini de anlamadan “hayatının en önemli imtihanları” ile karşılaşmaktadır. Nihayetinde günü gelip üniversiteden mezun olduğunda kendilik, iş ve eğitim denklemine dair sorunları gözden geçirme fırsatı bulmaktadır.
Buna göre bu çağın Müslüman öğrencisi şu soruları sormaya başlamaktadır kendisine: Zorunlu bir eğitime gerek var mıydı? Okula alternatif bir şeyler olamaz mıydı? Yoksa İslami/Şeri ilimlerde yapılmış bir tahsil daha mı yerinde olacaktı? O zaman kim mühendis ve doktor olacaktı? Hem okul – medrese kavgasını tahlil edecek takati kalmış mıydı? Ailelerin bu kadar fedakârlık yapmasına değiyor muydu hakikaten? Hem hangi eğitim felsefesi daha başarılı ve uygulanabilir? Hangi tarz eğitim metodu daha verimli olur? Eğitim derken esasında ne kastediliyor?
Derken sorular ve sorunlar büyür. Hele bir tatminsizlik veya okunulan bölümden bir memnuniyetsizlik hali mevcutsa, cevap bulunamayan bu sorular Müslüman öğrencinin her gün kafasına vurup kendisini rahatsız edecektir. Elbette bu soruların her biri çok önemlidir. Lakin kısa vadede bu soruların bir cevabı bulunamamaktır. Geriye dönüş de pekâlâ mümkün değildir. Bari bu sorular sonraki nesilleri rahatsız etmesin deniliyorsa eğer, sistemli düşünme gibi bir fedakarlığın yapılması gerektiği de hatırlatılmalıdır. Zaten işin uzmanları da her gün kafalarını bu sorularla patlatmaktadırlar.
Peki ne yapmalıdır Müslüman öğrenci? Zor bir soru. Lakin Müslüman öğrenciye öncelikle şunun söylenmesi gerekmektedir. Eğitime sırt çevirmek kesinlikle bir seçenek değildir. Eğitim sistem(ler)inden kaynaklı sorunlar eğitim ile arasına mesafe koyulmasına mazeret değildir. Çünkü Müslüman’ın kitabı -Kuran’ı Kerim- “oku” emri başlamaktadır. “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” diyerek ayırım yapmaktadır ve “Allah’tan hakkıyla korkanların ancak ilim sahipleri” olduğunu belirterek eğitime mutlak bir teşvik yapmaktadır. Ayrıca, tarihi tecrübe de şahittir ki eğitimi -okumayı- bir kenara bırakanlar iflah olmamışlardır. Yine tarihi tecrübe şahittir ki iyi bir eğitim ile insan değişebilmektedir. Peki eğitim sistem(ler)inin bu karmaşıklığı içerisinde iyi bir eğitim nasıl olmalıdır? Şüphesiz ki, bu iyi eğitimin çok önemli olan iki şartı bulunmaktadır.
Müslüman öğrenci için iyi bir eğitimin ilk şartı, bu eğitimin Müslümanca bir amaç taşımasıdır. Buna göre, Müslüman öğrenci aldığı eğitim ile kısa vadede kendine dönmeli, kendini tanımalı ve kendini geliştirmelidir. Bu gelişim, fiziksel boyuttan kültürel boyuta kadar geniş bir yelpazeyi sergilemektedir. Müslüman öğrenci kişisel alaka ve kabiliyetlerine göre alacağı eğitimle bunlardan birinde veya birkaçında gelişim gösterebilmelidir. Bir yandan bir spor veya sanat dalıyla ilgilenirken öbür yandan yabancı bir dil öğrenmeye çabalamalıdır. Bir yandan içerisinde yaşadığı topluma ve dünyaya yönelik entelektüel okumalar yaparken, öbür yandan da ruhunu dinginleştirecek bir ahlaki gelişim serüvenine girmelidir.
Bütün bunlarla birlikte, Müslüman öğrenci uzun vadedeki amacı hiç şüphesiz Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Bireysel amaçları için ortaya koyacağı bütün çabayı nihayetinde Allah’ın rızasına yönlendirebilmelidir. Öyle ki uzun vadedeki amacına bir halel gelmesi durumunda, kısa vadeli hedeflerinden vazgeçebilmelidir. Rıza-i İlahi her zaman ve şartta, her şeyin üzerinde olmalıdır. İşte böylesi bir amaç ile Müslüman öğrenci, bu sistemler karmaşasının üstesinden gelebilecektir.
Müslüman öğrenci için iyi bir eğitimin diğer şartı da bu eğitimin Müslümanca bir çabaya sahip olmasıdır. Buna göre Müslüman öğrenci, uğraştığı alanı anlamada, özümsemede ve onu uygulamada ciddiyetini en üst düzeylere çıkarabilmelidir. Şüphesiz ki lakayt olunan her iş yarım kalmaya mahkumdur. Hem öncekilerin meşhur tabiri ile, “Allah-u Teala ciddidir, ciddi olanları ciddiye almaktadır”. Hal böyle olunca, Müslüman öğrenci için yapılması gereken şey de belli olmaktadır. Dersler ve ders dışındaki aktiviteler arasındaki dengeyi sağlayacak çok iyi bir zamanlamaya ihtiyaç vardır. Dersler asla ama asla ihmal edilmemelidir. Ders dışındaki faaliyetlerde de kesinlikle aşırıya kaçınılmamalıdır. İşte böylesi bir çaba ve disiplin, Müslüman öğrencinin bu sitemler karmaşasıyla baş edebilmesini sağlayacaktır.
Bu vesile ile yeni eğitim – öğretim döneminin tüm Müslüman öğrenciler adına hayırlı olmasını diliyorum.
Söz&Kalem | Ahmet Çalışkan