Söz&Kalem Dergisi - Mehmet Zeki Aygur
Dünya, son yıllarda peş peşe gelen olaylarla çalkalanıyor, değişiyor ve dönüşüyor. İnsanlık için unutulmaz anların yaşandığı bu dönemde, tarih sayfaları sıklıkla yeniden yazılıyor. 2020’den bu yana dünyayı etkileyen önemli olaylar arasında COVID-19 pandemisi var. Bu küresel salgın, sağlık sistemlerini test etti, ekonomileri sarsıp insanların yaşam biçimlerini kökten değiştirdi. Maske takma, sosyal mesafe ve aşılarla ilgili konuşmalar günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Ayrıca, iklim değişikliği konusu da giderek daha fazla öne çıkıyor. Artan sıcaklık, doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırırken, küresel liderler iklim değişikliğiyle mücadele konusunda acil eylem çağrıları yapıyor. Paris Anlaşması ve COP26 gibi önemli uluslararası girişimler, iklim değişikliğiyle mücadelede belirleyici rol oynuyor. Politik arenada da dikkate değer gelişmeler yaşanıyor. Teknolojik ilerlemeler de son yıllarda büyük bir ivme kazandı. Yapay zeka, uzay keşfi, dijital para birimleri ve dijitalleşme, dünya ekonomisini ve toplumları etkiliyor. Geleceğe doğru ilerlerken, bu olayların etkilerini anlamak ve bu değişime nasıl uyum sağlayabileceğimizi düşünmek hayati önem taşıyor.
Her sabah o kadar farklı gündemler ile uyanıyoruz ki adeta pandemi fırtınalarına yakalanıyoruz. Son günlerde haberlerde sıkça gördüğümüz ‘.... çetesi çökertildi’ ile başlayan haberlere hepimiz aşina olmuşuzdur. Nedense daha düne kadar ünlü olup sosyal medyayı sallayan adamlar/kadınlar bugünlerde hapishaneyi boylamaya devam ediyor. Dün dışarda adalet dağıtanlar, birilerinin ayaklarına gidip kapandığı kara kutular bir bir çözülmeye devam ediyor.
Bu sayımızda "Fenomenler Pandemisi" başlığı altında özellikle kara para aklama gibi ciddi suçlarla ilişkilendirilen paravan şirketlerin fenomenler aracılığıyla nasıl gizlenmeye çalışıldığını ele almak istiyorum. Genç bir girişimci olarak fark ettiğim bu detayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Devletten vergi kaçırmak isteyen tüccarlar çok fazla fatura işlerine girmek istemezler. Hatta resmi bir şirket dahi kurmak istemezler. Gel gelelim bu fenomenler ve diğer şebekeler ise devletten vergi kaçırmak ve paralarını aklamak için tam tersine şirket kurup bunu yasal yolmuş gibi sahte faturalar ile halletmeye çalışır. Şeytana pabucunu ters giydirmek bu diyorum kendi kendime… Şirket kurulmuş onlarca hatta yüzlerce şube açılmış, markalar tescillenmiş ürünler pazaryerinin en çok satanların da yerini almış, muazzam paraların döndüğü, çoğumuzun hayatı boyunca bir arada göremeyeceği paralar… Adamlar çalışıyor ki kazanıyor algısı oluşturulmuş. Ticaret ile uğraşanlar bilir ki para kazanmak gerçekten kolay değil, kolay gelen kolay kaybedilir. Evet, elbette firmaların yenilikçi ürünleri bazen pazarda çabucak yer edinip yükselebilir ama genele baktığımız bu işler öyle kolay yürümüyor. Dünya devlerine baktığımızda çoğu 30, 50, 100 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Fenomenler genel anlamda genç kitlelere hitap ettikleri için doğal olarak en çok onları etkiliyorlar. Bu hayata özenen gençlerde yasadışı yollarla para kazanmaya çalışıyor veya bunu yasalmış gibi gösterip toplumu ve devleti kandırmanın yoluna gidiyorlar.
Şimdi gel gelelim fenomen pandemisine….
Fenomenler, geniş takipçi kitlesine ulaşabilme gücüne sahiptirler. Bu nedenle, suçlular fenomenleri kara para aklama süreçlerine dahil etmek isterler. Fenomenler, ürün veya hizmet tanıtımı yaparak veya sahte yatırım fırsatları sunarak suç gelirlerini temizlemeye yardımcı olabilirler. Bu, suçluların dikkat çekmeden büyük miktarda parayı aklamalarına olanak tanır. Bir fenomenin bir paylaşımı, milyonlarca kişiye ulaşabilir ve bu, herhangi bir konuyu veya ürünü tanıtmak için güçlü bir araçtır. Fenomenler, genç nesiller üzerinde büyük etkilere sahiptirler ve gençlerin tüketim alışkanlıklarını, kültürel tercihlerini ve hatta politik görüşlerini şekillendirebilirler. Bu nedenle, fenomenlerin popülerlikleri ve etkileri, hem ticari hem de toplumsal açıdan önemlidir.
Kara para aklama ve paravan şirketler, suç gelirlerini yasadışı bir şekilde temizleme işlemidir. Suçlular, bu yolla yasa dışı kazançlarını yasal bir görünüm kazandırmaya çalışırlar. İşte bu noktada paravan şirketler devreye girer. Paravan şirketler, sahibini gizleyen ve gerçek amaçlarını gizlemek için kullanılan yasal işletmelerdir. Bu şirketler, suçluların kara para aklama işlemini kolaylaştırmak için kullanılır.
Öyle gözüküyor ki… Yani o kadar kara para aklanmış ki, artık bulaşacakları çete kalmamış oyuna fenomenleri de dahil etmişler. Yani kara paranın çokluğu bir pandemi oluşturmuş. Kendini bu toz pembe dünyaya kaptıranları sayısı azımsanmayacak derecede fazla. Adeta sazan sarmalına dönen bu fenomenler pandemisi yabancı yatırımcıları! ülkemize çekmeye devam ediyor. Yatırım adı altında futbol kulüplerinden tutun da fenomenlerden, resmi ve gayri resmi birçok kurumun buna bulaşması demek, ülkeyi kaosa çekmek demektir.
Fenomenlerin sosyal medya ve internet üzerindeki gücü büyük ve etkili bir iletişim aracı olmalarını sağlıyor. Ancak bu gücün kötüye kullanılması, toplum ve ekonomi için ciddi riskler taşıyor. Çözüm, toplumsal farkındalığı artırmak, hukuki düzenlemeleri sıkılaştırmak, işbirliğini teşvik etmek ve şeffaflığı desteklemek gibi çok yönlü bir yaklaşımı gerektirir. Ancak bu sorunun üstesinden gelmek ve suçla mücadelede ilerleme kaydetmek mümkündür.
Sosyal medya fenomenlerinin gücünü olumlu amaçlar için kullanmaları ve toplumun daha güvenli bir geleceğine katkıda bulunmaları gerekmektedir. Bu, hem fenomenlerin hem de toplumun çıkarınadır ve suçla mücadelede önemli bir adım olacaktır.
İnsanlar tek başlarına birey olarak adaleti sağlayamazlar, bu mümkün değildir. Bu noktada devlet hem mağdur olanların hakkını vermek hem de suçluya gerektiği cezayı vermek için adaleti mülkün temel esası kılmalıdır. Peki neler yapılmalıdır?
Devletin çöken adalet sistemine müdahale etmesi, karmaşık ve uzun vadeli bir süreç gerektirir. Adalet sistemini iyileştirmek ve güçlendirmek için yasal reformlar ve düzenlemeler yapılmalıdır. Son dönemlerde artan operasyonları olumlu görüyor fakat yetersiz ve sağlam bir zeminde yapılmadığını görüyoruz. Bunun temel sebebi adalet mekanizmasını işleten kişilerin daima kişisel çıkarlarını ön planda tutmalarından kaynaklanmaktadır. Her gelen bir öncekinin atadıklarını görevden lağvetme yoluna giderse her zaman kurallar ve suçlular yer değiştirir. Halbuki hukuk haklıya hakkını vermektir. Kim olursa olsun.
Adalet sisteminde çalışan hakimler, savcılar, avukatlar ve diğer personel için eğitim ve kapasite geliştirme programları düzenlenmelidir. Bu, daha nitelikli ve yetkin bir adalet sistemi için önemlidir. Adalet sistemi bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Politik müdahalelerden uzak, yargının kendi kararlarını bağımsızca verebildiği bir yapı olmalıdır.
Hukuk dışı yollarla çözülebilecek bazı davalarda alternatif çözüm yolları teşvik edilmelidir. Bu, mahkemelerin iş yükünü hafifletebilir. Adalet sisteminin sadece suçluları cezalandırmakla değil, aynı zamanda suçları önlemek ve kurbanları korumakla da ilgilenmesi gerekir. Bu nedenle, koruyucu tedbirler ve suç önleme programları da önemlidir.
Adalet sistemi, şeffaf olmalı ve kararlarına ilişkin hesap verebilirlik sağlamalıdır. Kamuoyunun adalet sistemi hakkında bilgi sahibi olabilmesi için bilgilendirme ve raporlama mekanizmaları kurulmalıdır. Adalet sistemiyle ilgili kararlar alınırken, toplumun görüşleri ve katılımı da önemlidir. Toplumun adalet sistemi üzerinde etkisi olmalıdır.
İslam’ın öğretilerini bilen ve özümseyen herkes bilir ki bir ülkede adalet sistemi düzeldiğinde, insan hakları daha iyi korunur, güven ve istikrar artar, yatırım ve ekonomik büyüme teşvik edilir, suç oranları azalır, toplumsal adalet sağlanır, uluslararası itibar artar, toplumun katılımı teşvik edilir, hukuki güvenceler sağlanır, diplomasi ilişkileri güçlenir ve genel refah artar. Adalet sisteminin düzeltilmesi, bir ülkenin iç ve dış politikasına olumlu etkiler sağlar. Bunu asrı saadetten çok iyi biliyoruz. Bir başka yazıda görüşmek duasıyla…