Geldi..
Evet geldi..
Gözümüz aydın.. O geldi..
Geldi garabetle ifsad olan yurdun paklanma ayı.
Geldi bozulan morallere güneş açacak dem.
Geldi kaybolan şuurun yeniden toparlanma zamanı.
Geldi avuç içindeki gücün ilaha ulaşma anı.
Geldi Asr-ı Saadet'in vuku bulacak ruhu.
Ve geldi zikrin hilm ile yoğrulma vakti...
Hoş geldin ey yüce kelamın indirildiği ay!
Huzurun teminatı hoş geldin!
Hoş geldin yaşananlara karşı gücümüzün zayıflığını, hayata karşı acziyetimizi ve dahi evvelde yaşamadığımız ilkleri görmüş olduğumuz şu makus evreleri huzura tebdil etme zamanı...
Ramazan tebdildir/değiştirmektir. Monotonlaşan saatleri hayra tebdildir, malayani zamanı hayırlı vakte tebdilin tercihidir. Arınmanın, temizlenmenin ve bir intizamın mecazıdır Ramazan. Delice mutluluğu haykıran bir çocuğun edasıyla sevincimizi paylaşmış olsakta, yarım kaldığımız yönlerin resmini gizleyemeyiz.. Her köşesi huzur ve saadet tablosu olan camilerin bu denli sessizliğini daha evvel görmedik, hüzünlüyüz..
Yoğun bakımda hastalıkla cedelleşen hastaların acı durumunu evvelde bu denli görmedik, mahzunuz... Ama onların iyi haberlerini umutla bekleyen yakınlarını daha evvel de gördük. Çünkü umudun, ümidin ve Rabbe sıkı sıkıya bağlanmanın ahalisiyiz, ümitvarız... Rabbin izniyle şifa dağıtmayla vazifeli sağlık çalışanlarımıza da minnettarız...
Hakk'ın bizi ümitsiz bırakmadığı; huzurun er ya da geç İslam’la yoğrulan kalplere uğrayacağını, her gecenin bir sabahı olduğunu, sabır ve inançla direnç gösterenin mutlu sona ulaşacağını ve bu hikmetli durumların müjdecisi olan İnşirah Suresinin “Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylık vardır!” ayetiyle esas konuya yoralım mevzumuzu..
Cenab-ı Allah, güneş etrafında dönen fani sınav mekanı dünyayı çeşitli nimetlerle donatmıştır, enva-i türde rızıkla bizi sınava tabi tutmuş ve bizi biz yapan değerlerden uzak durmamamız, haram dairesinden beri kalmamız neticesinde saadeti ebediyyeye irtihal edeceğimizi bildirmiştir. 11 ay boyunca istisnalar hariç her türlü nimetten faydalanabilen günleri bize bahşeden er-Rezzak, kalan 1 ayda nefsi tezkiyeyi ve iradeyi terbiyeyi bizden istemiştir. Nihayetinde de günahlardan paklanmayı, yaşamımızda kara leke olarak bulunan fücuratları bağışlayacağını bize müjdelemiştir. Yani aslında insanoğlu için bu en karlı alışveriş günleri paha biçilemez değerdedir. Müdrik ve akıl sahibi insanoğlunun bu altın günleri, Rabbi ile rabıtasını güçlendirmeye bilahare de ay içerisinde ortaya koyduğu bu faziletli performansı hayat stiline dönüştürmeye çalışması, ebedi hayat mutluluğunun mihenk taşı mesabesindedir. Bu hakikatin Resulullah (s.a.v) tarafından söylenilen biçimi daha serttir, zira ayın mağfiret ve ecir mevzusundaki ehemmiyetini en iyi fehm eden, dinin mübelliğidir. Nitekim önceki cümlede zikrettiğimiz -Tirmizi'den alınan- hadis-i şerif'de “Ramazanı yaşadığı halde günahlarını bağışlatamayan kimsenin burnu yerde sürünsün!” gibi ciddi bir söylem söz konusudur. Ve Kuran-ı Kerim de ya da hadiste geçen izahların tehdit hitabıyla dile getirilmesi aslında mevzunun önemini anlatmanın bir metodudur.
Yani “ümmetim, ümmetim” nidasıyla süra üflenene dek bizleri düşünen fahr-i kainat efendimizin bu hitabı kullanması aslında 11 ayın sultanı Ramazanın eşsiz bir fırsat olduğuna dikkat çekme çabasıdır.
Ramazan, ıstılahi mana itibari ile Arapçadan gelir ve “kuru sıcak” anlamı taşır. Sıcak hem ısıtır hem de yakar; Ramazanda kurulan ilahi rabıta insana sıcak bir bereket verir, insanı menfaatten uzaklaştırır, maneviyatın engin sularına ulaştırır. İslam’a ısınan şahs-ı muhterem, değer kazanır ve bunun feyzi ve harareti ile günahlarını Rabb Tealanın izniyle yakar ve paklanma, arınma durumuna mazhar olur. Garabetle yoğrulan on bir ayın telafisi için bize altın tepside sunulan ve cennet kapılarının ardına kadar açık; cehennem kapılarının da zincirlenmiş halde kapalı olduğu bu ay ümidin ve umudun habercisidir . Kuru sıcak manalı Ramazanda gelin hep beraber yakalım günahlarımızı, söndürelim nefsani fikirlerin ateşini; sunulan ikrama müteşekkir halde mukabele gösterelim yüce Yaradan'a.
Hülasa ayların en bereketlisi, nadir gelen huzur misafirimiz Ramazan bereketin, feyzin, paylaşmanın, nefsi tezkiyenin yanında bize bir de ebedi yurda mutluluk bileti veriyor. Her ne kadar sosyal izolasyon nedeniyle iftar davetlerine gidemesek de, pide sırasında saatleri geçirmesek de, ilk günkü teravih adetini ellerimizde suyla camii girişlerinde yerine getiremesek de misafirimizi iyi karşılayacağız.
Yine hatimlerimizi indireceğiz, evlerimizde İslam’ı anlatmaktan geri durmayacağız, hakkın hukukunun bilincinde olacağız ve bize bir nevi imtiyaz niteliğinde olan şu Şehr-i Ramazan'ı layıkıyla misafir edip ondan en iyi şekilde istifade edeceğiz..
Sözü hep beraber verdik; o zaman hep beraber gür bir seda ile “Hoş geldin ey beklenen huzur..!”
Söz&Kalem - Yusuf Yetiş