Söz&Kalem Dergisi - Hüseyin Moğul
Ey arş-ı âlânın mahzun tecellisi,
Ey mazlum secdelerin serdar-i şerîfi Kudüs!
Her taşında bir mukadderat, her sükûtunda bir inkisâr saklıdır.
Sana dokunmak, kıyametin izzetini yüklenmektir;
Zira sen, kalbin derûnuna nakşedilmiş ezelî bir niyazsın.
Ey mâh-ı siyah, semânın yetim mâtemi,
Hangi leyli münacâtla arş-ı Rahman'a yükselir gözyaşların?
Hangi mefkûre, hangi mahzun seda taşır bu efsûnlu hicranı?
Arzın sinelerinde bir hâb-ı yas-ı müstemirsin,
Ve biz, riyâ ile murdar olmuş ellerimizle hayasızca bakarız sana.
Gazze'nin gözbebeklerinde mehtap hicrandır,
Yetim bir çocuğun ninnisi, kurşun sesine mecz olur.
Filistin'in bağrında açılan yara,
Âlem-i İslam'ın sinelerinde kanayan ukde-i derîndir.
Ey mazlumların nihâyetsiz dergâhı,
Sessiz feryadın bile arşı zemînle sarsar.
Ey Mescid-i Aksa, ruhun kudsî medârı,
Seni kuşatan zincirlerin gölgesinde
Hangi adalet tecelli bulur?
Hangi vicdan, bu zulmü sessizce izhar eder?
Hangi dua kifayet eyler firkatine?
Gök kubbenin yedi katı dahi mahviyetle secde eyler.
Bizi çağır ey Kudüs,
Zira her sükûtumuz, mahşer gününde boynumuzda bir urgan olur.
Zira her nefesimiz, senin izzetine düşen bir vebaldir.
Aç kapılarını rahmetinin,
Ki ya izzetle dirilelim isminle,
Ya da zilletle helâk olalım yolunda.
Sen ki zamanın mihenk taşı,
Sen ki mahşerin sessiz münadisisin.
Ey mukaddes, ey ulvî sancak,
Sana vuslat olmadan dinmez bu hicran.
Kalk ve hükmet mazlum sevdalarımıza,
Ki âlem-i İslam yeniden doğsun adınla!