“Kudüs, Kudüs benim topraklarım!” diye geçirdim içimden. Akşam izlediğim filmin son sahnesinden bir replik olarak kalmıştı aklımda. Kızımı ayağımda sallarken bir yandan kısık bir ses ile konuşuyor, bir yandan da kızımı uyutmaya çalışıyordum. Bu arada ona hem Kudüs’ü hem de Kudüs ile ilgili hayallerimi anlatmaya çalışıyordum. Anlatmaya başlamadan önce bir an için duygulanır gibi oldum. Çünkü annem de beni ayağında sallarken bana Kudüs’ü anlatırdı. Yüreğimdeki Kudüs sevgisi de buradan geliyordu zaten. Annem, bana "(İbâdet için) şu üç mescidden başkasına yolculuk edilmez: el-Mescidu 'l-Harem, Mescidi'r-Rasûl ve Mescidu'l-Aksâ" hadisini sürekli tekrar eder dururdu. Bu da bende büyüyünceye kadar Kudüs’ün özgür olacağına dair büyük bir ümit aşılardı. Ben de sürekli olarak annem ile beraber orayı ziyaret edeceğim derdim. Halbuki 20 yıldan fazla bir zaman olmuştu, lakin hala Kudüs’üm esirdi ve şimdi ben kızıma kendiminkine benzer umutlarımı ve hayallerimi anlatmaya çalışıyordum. Bu düşüncelerimden sıyrıldım biran. Kızımın ellerinden tutuverip başladım ona Kudüs ninnimi anlatmaya.
Kudüs, peygamberler şehri kızım, diye başladım. O, insanlık tarihiyle başlayan mübarek bir şehir kızım. İslam’ın, Yahudiliğin, Hıristiyanlığının kutsal şehri. Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi. Hz. İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, Yakup’un, Yusuf’un, Davud’un, Süleyman’ın, Musa’nın, Harun’un, İsa’nın ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in gelip geçtiği mukaddes topraklar kızım. Kudüs, masum, mahzun bir şehir kızım. Aslında bize o kadar yakındaki elimizi uzattığımızda dokunabilecek kadar yakın. Ama Müslümanlar olarak iç dünyamızda o kadar uzaklaştırmışız ki onu, bu yüzden bugün Kudüs mazlum, boynu bükük, kanadı kırık, biçare kızım. Ama bir rüyadan daha yakın kızım, onu özgürce ziyaret edeceğimiz günler, sen ve senin gibi çocuk cıvıltılarının Kudüs’ümüzün sokaklarında, Mescidi Aksamızın avlusunda yankılanacağı günler çok yakın kızım. Az daha büyü yavrum, güçlensin bacakların, ayaklarına Kudüs’ü fethetme gücü gelsin ve bu güç sana ilk adımlarını attırsın kızım. Yürü ki zalimlerin ayaklarının altında kaldığını göreyim kızım.
Selahaddin Eyyubi, Kudüs'ü fethetmeden beş yıl öncesinde Amid yani Diyarbekir'e gelmiş, kızım. O dönem Diyarbekir'in kadınları, Selahaddin Eyyübi’ye bir emanet vermek istediklerini; ancak bu emanete sahip çıkıp çıkamayacağını kendisine sormuşlar. Selahaddin Eyyübi de emanetlerinin ne olduğunu sormuş. Diyarbekirli kadınlar, Selahaddin Eyyübi’ye bir yıldır Diyarbekir'deki en güzel gülleri toplayıp gül suyu yaptıklarını ve Kudüs'ü fethettiğinde Mescid-i Aksa'ya bu kokuyu sürmelerini istemişler, kızım. Selahhadin Eyyubi de bu kokuyu beş yıl boyunca yanında saklamış ve Kudüs'ü fethettiğinde bu kokuyla Mescid-i Aksa'nın içini yıkatmış, kızım. Sen büyü ki, bizler de değil şehrimizdeki, ülkemizdeki en güzel kokulu gülleri toplayalım ve onların sularını çıkarıp, gül suyu hazırlayalım kızım. Hazırlayalım ki Kudüs’ün garibanlığını, Siyonistlerin kirli ayak izlerini o gül suları ile silelim kızım. Hz. İbrahim’in bize emaneti, onun hatırası olan el Halil sokaklarını, el Halil camiinin kirletilmişliğini silelim kızım. Sultan Süleyman caddesini karış karış kuşatılmışlıktan silelim kızım.
Ebu Ubeyde bin Cerrah komutasındaki İslâm orduları Kudüs‘ü kuşatmış, şehrin düşeceğini anlayan Patrik bir şartla teslim olabileceklerini belirtmiş kızım. Anlaşmayı bizzat İslam ordusunun emiriyle gerçekleştirmek istemiş. Ebu Ubeyde, "Emir benim. Buyurun şartları görüşelim," deyince Patrik "Hayır ordu komutanına değil, şehri bizzat devlet başkanınıza teslim edebilirim," diye ısrar etmiş kızım. Bunu haber alan Hz. Ömer, Medine‘de yerine Hz. Ali‘yi vekil tayin edip yola çıkmış. Kölesiyle birlikte, iki yolcu. Sadece bir binekleri varmış. Bineğe sırayla binmişler kızım. Kudüs‘e doğru ilerlemişler. Biri efendi, diğeri köle, bir tepeye ulaşmışlar. Hz. Ömer binekte, köle yürüyormuş. Efendi, nöbet sırasının bittiğini belirtmek için tekbir getiriyormuş kızım. Tepe, hemen o gün, orada "Tekbir Dağı" adını almış ve o günden sonra bu adla anılır olmuş. Binme sırası köleye gelmiş kızım. Köle itiraz etmiş: "Köle bineğin üzerinde, efendisi hayvanın yularını tutmuş vaziyette şehre girmek uygun olmaz. Bu da zaferimize gölge düşürür" demiş. Adalet timsali Hz. Ömer, "sıra seninse senindir" demiş kızım.
Hıristiyan halk, şehirlerini teslim almaya gelen devlet başkanını karşılamak üzere Şam Kapısında toplanmışlar o sırada kızım. Başlarında Patrik Sophronius. Halk, köleyi hayvanın üstünde görünce saygılarını sunmak üzere önünde secdeye kapanmışlar. Köle, elindeki asa ile onlara dürtmüş ve: "Yazıklar olsun size" diye haykırmış. "Allah‘tan başkasına secde edilmez" diye söylenmiş. Hemen ardından halka kendisinin köle, devlet başkanının da yuları tutan kişi olduğunu söylemiş. Patrik bir köşeye çekilip ağlamaya başlamış. Hz. Ömer neden ağladığını sorunca, Patrik de "Saltanatı kaybettiğim için mi ağladığımı zannediyorsun? Allah‘a and olsun ki bunun için ağlamıyorum. Sırf sizin hakimiyetinizin sonsuza dek kesintisiz devam edeceğini anladığım için ağlıyorum. Zira zulmün hakimiyeti bir andır. Adaletin hakimiyeti ise kıyamete kadardır. Ben sizi fethedip geçen, sonra yıllar içinde kaybolup giden bir yönetim zannetmiştim," diye cevap vermiş. Evet kızım, bugün zulüm hakimiyetini sürdürüyor bu topraklarda. Müslüman, gayrimüslim halk, herkes İslamın adaletine hasret kızım Nerden nereye. Bir zamanlar İslam medeniyetiyle huzur ve refah içinde yaşayan Kudüs bugün inim inim inliyor kızım. Çatışmalar, sürgünler, gözyaşları, bölünmüş hayatlar ile dolu Kudüs’ümüz kızım. İnşallah sen büyüyeceksin ve Mescidi Aksamıza kavuşacağız kızım ve sizler oraları tekrar Hz. Ömer’in adaletiyle yöneteceksiniz kızım.
Mescid-i Aksa‘da kendimizi ayrı bir dünyada hissettiğimiz yerdir kızım. Dünyayla irtibatımızın kesildiği, kendimizi bir mana âleminde bulduğumuz yerdir. Dünya coğrafyasında yaşayan iki milyara yakın Müslüman da tıpkı biz gibi bu mukaddes mekanı ziyaret etme arzusuyla yanıp tutuşur kızım. Burası ikinci Harem-i Şerif. Ayrıca, Kudüs‘te yaşayan tüm Müslümanların buluşma yeri kızım. Bir sığınak, bir özgürlük alanı, Müslümanların, İslam’ın varlığının göstergesi kızım. Genç, ihtiyar, kadın, erkek, her yaştan Müslümanlar burada toplanır, dünyanın nabzı burada atar kızım. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra‘nın çevrelediği ikinci Harem-i Şerif‘in içinde olduğumuzu düşünsene kızım. İslam âleminin en kutsal mabedlerinden Mescid-i Aksa karşımızda duruyor kızım. Ona bakıp hamdolsun diyoruz. Şükürler olsun ki bu günleri gördük ve Kudüs’ümüz ile hasretimiz, vuslata dönüştü kızım. Kudüs, Kudüs benim topraklarım…
Söz&Kalem - Zeynep Kübra Titiz