Söz&Kalem Dergisi - Ammar Arslan
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Örnek bir âlimden söz edeceğiz bu ay. İlmi ile amil, ilminin hakkını veren bir âlim ve mücahit bir şahsiyettin yaşam öyküsüne değineceğiz. Bu günlerde, dünyanın gündemini belirleyen bir Direniş hareketinin oluşumuna giden yolun taşlarını döşeyen; İzzeddin el-Kassam Tugaylarına ismi verilen o büyük insan; Şeyh İzzeddin El-Kassam…
Biz Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğü için mücadele eden şahsiyetlerin hayatına ibret ve ders nazarıyla baktığımız için hayatını kronolojik olarak anlatmayacağız. Merak edenler, söz konusu büyük âlimi ve mücahidi tanımak için muhtelif eserleri araştırabilirler.
Öncelikle İzzettin el-Kassam’ın isminin HAMAS’a bağlı bir askeri Tugay’a verilmesi dikkat çekicidir. Allah’ın bir hikmeti mi desek, yoksa isimlerin kişiler ve topluluklar üzerindeki izdüşümü mü desek bilemiyorum. Ama ne dersek diyelim, el-Kassam Tugayları, İzzeddin el-Kassam’ın birer talebesidirler. Sanki her bir ferdi, Şehid İzzeddin el-Kassam’ın dizinin dibinde ders almış gibidirler.
İzzeddin El-Kassam her şeyden önce büyük bir âlim, müderris ve eğitimcidir. İlk dini eğitimini her âlim gibi babasından alan el-Kassam, Mısırdaki el-Ezher Üniversitesinden mezun olmuştur. Eğitimi esnasında ve gençlik yıllarında İngiliz ve Fransız işgalcilere karşı direniş gösteren şahsiyetlerden etkilenmiştir. Bu anlamda sadece ilmi ve kültürel konularda değil, ileride başlatacağı kıyam ve cihad hareketinde kendisine lazım olacak birçok konuda kendisini geliştirmiştir.
İzzeddin El-Kassam, sadece kendisinin değil, içinde yaşadığı toplumun da eğitim ve gelişimine adamıştır kendisini. Öyle ki el-Ezher’den mezun olduktan sonra göreve başladığı camilerde halkı işgale karşı bilinçlendirmiş, bir dönemini geçirdiği Ceble Kasabasında gündüzlerini çocuklara, gecelerini de yetişkinlere ders vermeye adamıştı. Çünkü büyük insanlar hem bugünün hem de yıllar sonrasının hesabını yaparlar. Ve büyük hesap yapanlar, yarını inşa etmek isteyenler, toplumları eğitir. İşte el-Kassam’ın yaptığı da buydu.
Belki de bugün HAMAS’a bağlı İzzeddin el-Kassam Tugaylarındaki mücahitlerimizin Kur’an ile hemhal olmaları, savaşta dahi ilimlerini tahsil etmeye çalışmaları buradan geliyor. Şüphesiz bütün mücahitlerin eğitimli ve donanımlı olmaları İzzeddin el-Kassam’ın manevi mirasıdır. Kıymetli kardeşler, kökümüzden beslenmeyen her eğitim metodu ve içeriği ancak mankurtlar yetiştirir. Özünü ve kaynağını Kur’an’dan almayan eğitim müfredatları, yalnızca teslim alınmaya müsait beyinler ve teslimiyetçi iradeleri yetiştirir. Bugün Kudüs davası ve Filistin konusunda İslam âleminine mensup aydın ve mürekkep yalamışların yaşadığı felç hali başka ne ile izah edilebilir?
İzzeddin el-Kassam, sadece bir müderris değildi. En başında da dediğimiz gibi o bir mücahitti; mücadele ve aksiyon adamıydı. O sadece kendisini medresesine, tekkesine kapatmış talebe yetiştiren bir medrese hocası değildi. O etliye sütlüye karışmayan, kendisini toplumun siyasi meselelerinden soyutlamış, sahada mücadele etmeyi abesle iştigal olarak gören saray yanlısı, iktidar sığıntısı bir din hocası değildi.
20. yüzyılın başlarında Osmanlı’nın dağılmaya yüz tuttuğu dönemlerde İslam coğrafyasına aç kurtlar misali dadanan emperyalist Batı ve Avrupa devletleri, büyük işgaller ve soykırımlar gerçekleştirdiler. Emperyalist güçler, gittikleri her yerde direniş ile karşılaşıyor, İslam coğrafyasında çoğunluğu İslam âlimlerinin önderliğinde yürütülen cihat hareketleri baş gösteriyordu. Bunda Şehid İzzeddin el-Kassam’ın payı da bulunmaktaydı. Özellikle İtalyanlara karşı direnen Libya’da, Fransa işgaline direnen Suriye’de ciddi faaliyetlerde bulunmuştur.
Libya’da başlayan işgale sessiz kalmayan el-Kassam; meydanlara inmiş, sokakları, köyleri ve kasabaları gezerek halkı İtalyan işgaline karşı koymak üzere cihada çağırmış, cihat için maddi yardım toplamış, mühimmat ve silah tedarik etmiş ve 250’yi bulan talebesiyle cihat saflarında yerini almıştır. İstanbul’daki yeni hükümetin İtalyanların şartlarını kabul etmesiyle, yani teslim olmasıyla Libya’daki cihat son bulmuş veya son bulmak zorunda kalmıştır.
1918’de Fransa’nın Suriye topraklarını işgal ettiği ve büyük mezalimlere imza attığı günlerde de cihattan geri kalmamıştır. Suriye’deki Fransız işgaline karşı cihat çağrısında bulunan el-Kassam; vaaz kürsülerinde, medreselerde ve ders halkalarındaki sohbetlerinde insanları direnişe davet etmiş ve konu hakkında farkındalıkları arttırmaya çalışmıştır.
Kendisi de Suriye’li olan el-Kassam, Filistin’deki İngiltere işgaline ve Filistin’e planlı bir şekilde gerçekleştirilen Yahudi göçüne karşı da direniş göstermiş ve direniş grupları oluşturmuştur. Bugün Filistin topraklarında siyonizme karşı bir direniş ve cihat varsa bunun temeli ve harcını Şehid İzzeddin el-Kassam oluşturmuştur.
İngilizlerin Yahudiler ile beraber Filistin’i bölme planlarını gören Şehid el-Kassam, ilk askeri birliklerini 1921 tarihinde Filistin’in Hayfa kentine geldikten sonra kurdu. İngilizlerin ve Yahudi çetelerin kendilerini ve faaliyetlerini tespit etmeleri riskine karşı birliklerini büyük bir gizlilik içinde kuruyordu. Kurduğu 5’er kişilik hücreler ile Yahudi çetelere ve işgalcilere karşı mücadele ederken, İngilizlere istihbarat sağlayan casusları da bertaraf ediyorlardı.
Biliyorum, yazıyı okurken bir âlimin değil, askeri bir komutanın hayatını okuyormuş gibi hissettiniz belki. Ama hakikat bu… Nerede bir cihat ve direniş varsa el-Kassam orada. Sözlerimi Filistinli siyaset adamı Cemal el-Hüseyni’nin sözleriyle bitiriyorum, “el-Kassam, el-Kassam… Filistin’de kalkacak, semalarda yankılanacak, onu kontrol edenlerin yüreklerine süngüleriyle korku salacak. Tarihin sayfalarında sonsuza dek okunacak, okuyucunun ruhunu gurur ve hayranlıkla dolduracak…”