Kudüs yeniden Müslümanlarca fethedilmelidir. Bu durumu gerektirecek ilahi ya da aşkın nedenlerin yanında tarihsel, coğrafi, hukuki, sosyolojik ve psikolojik nedenler de bulunmaktadır. Öncelikle, Müslümanlar, Allah’ın dinini yeryüzünün tamamına ulaştırmakla yani fethetmekle mükelleftirler. Kudüs şehri de İslam dininin sahneye çıkışından sonra, Müslümanlar için bu hedefin önemli bir parçası haline getirilmiş ve daha İslam’ın ilk yıllarında, Hz. Ömer tarafından fethedilmiştir. Biri çıkıp aynı nedenin Yahudiler ve Hristiyanlar için de pekâlâ geçerli olduğunu söyleyebilir. Bu iddiaya da iki yönden itiraz edilebilir. İlki, ilahi buyruklardan kaynaklı olarak fetih anlayışlarıdır. Bu anlayışlar üç semavi din için farklılıklar göstermektedir. Yahudiler, fetihten arz-ı mevuda sahip olup orada Yahudi ulusunun devletini kurmayı, Hristiyanlar da tahrifin etkisi ile yağma ve sömürüyü anlamaktadırlar. Halbuki Müslümanların fetihten kastı ise bir grup insanın veya gücün tahakkümü değildir, bilakis fetihten kasıt insanların bütün fiziki ve zihinsel tahakkümlerden çıkarılıp yaratıcısı ile bir araya getirilmesidir.
Kudüs’ün yeniden Müslümanlarca fethedilmesini gerektiren bir diğer yön de dünyevi bilgi ve tecrübenin etkisidir. Tarihsel olarak Kudüs Müslüman olmuştur artık, en adil ve huzurlu günlerini İslam’ın hakimiyeti altında iken yaşamıştır. Öyle ki Müslümanlar Kudüs’ü Hristiyanlardan teslim almalarına rağmen, Hristiyanlar bile en özgür günlerini İslam’ın hakimiyeti altında yaşamıştır. Coğrafi olarak da artık Kudüs Müslümandır, etrafındaki bütün beldeler İslam beldeleridir. Tecrübe göstermiştir ki Kudüs’ün işgali Ortadoğu denilen ve Kudüs’ü çepeçevre saran bölgeyi ciddi ölçüde rahatsız etmiş, hatta ateş çemberi haline getirilmiştir. Kudüs’ün son iki yüz yıllık tarihi de önceki tarihi ile kıyaslandığında görülecektir ki yöre halkı için adalet ve hukuk son iki yüzyılda hiç olmadığı kadar çiğnenmiş, ayaklar altına alınmıştır. Toplumsal barış ve huzur açısından da Müslümanlar Kudüs’te her zamankinden daha başarılı ve çok renkli bir sosyal yapı tesis etmiştir. Çünkü diğer dinlerin hakimiyet tecrübesi de göz önünde bulundurulduğunda farklılıkları ancak İslam zenginlik olarak kabul etmiştir.
İşte tüm bu neden, bilgi ve tecrübelerden ötürü Kudüs tekrar Müslümanlarca fethedilmelidir. Peki bu fetih ve fethe giden yol nasıl olacaktır? İlk olarak şunu bilmek gerekir ki Kudüs’ün yeniden fethinin öncelikli şartı Kudüs’ün yeniden fethedileceğine olan inançtadır. Çünkü Kudüs Haçlılar tarafından işgal edildiği yıllarda da kitleler tekrar bir fethin hayalini bile kurmaktan imtina etmişlerdir. Buna karşın bir grup Müslüman yıllarca Kudüs’ün fethi ile yatıp kalkmışlardır. Kudüs’ün ikinci fatihi Selahaddin Eyyubi’nin babası ve dayıları Kudüs’ü fethetme umudu ile yanıp tutuşmuşlar, daha sonraları Müslüman kitlelerini de bu hayale inandırmayı başarabilmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak da Selahaddin, Kudüs’ün minberini Halep’ten, onu temizleyecek gül suyunu da Diyarbakır’dan alıp Kudüs’e götürmüştür. İşte Kudüs, Kudüs’ün fethine canı gönülden inanıp bu fethin hayalini çocuklarına miras bırakacak anne ve babalar tarafından yeniden fetih olunacaktır inşallah.
Kudüs’ün yeniden fethine giden yolda ikinci şart ise Kudüs’ün tekrar fethini arzulayanların bu hedeflerine kilitlenmeleridir. Çünkü dünyanın cazibesi çoktur ve bu cazibeler kolaylıkla insanların dikkatlerini dağıtabilirler. Bundandır ki Selahaddin Kudüs özgür olana değin kendisine gülmeyi haram kılmıştır. Çünkü düşman güçlü ve bu düşmanın oyunları çoktur. Bundan dolayı Selahaddin kendine bir devletçik kurup fethettiği birkaç küçük toprak parçası üzerinde ölümü beklemeyi kendisine haram kılmıştır. Yine çünkü Müslüman yöneticiler günahkâr, bencil ve bağnaz olmuşlardır. Bundan da dolayı Selahaddin “dostları ile uğraşanlar düşmanları ile savaşamazlar” düsturu gereği onların arasında kısır gündemlerde taraf olmayı kendisine haram kılmıştır. İşte Kudüs, Kudüs’ün ve Müslümanların şerefini kendisine yegâne gündem haline getirmiş Müslümanlar tarafından fetih olunacaktır inşallah.
Kudüs’ün yeniden fethi için gerekli olan bir diğer şart ise Kudüs’ün fethi yolunda büyük bir gayret ve çaba içerisinde olmaktır. Bu çaba ve gayret, temelde Kudüs’ün fethine gidecek yolda dünyevi vesileleri hazırlamaktır. Çünkü Müslümanların içerisinde bulunduğu bu kan ve gözyaşı ortamı ancak mücadele ile olursa zafer ve fetih getirebilecektir. Bu durum iki yönlü olabilir. İlk olarak düşmanı zayıflatmaya yönelik olmalıdır. Düşmana ekonomik zarar verme gayreti bir grup Müslümanın çabası olarak başlayıp Müslüman kitlelerine yayılmalıdır. Bundan dolayıdır ki Selahaddin öncelikli olarak Kudüs’ü işgal edenlerle antlaşma yapıp onlarla ekonomik iş birliği içerisinde olan Müslümanların üzerine yürümüştür. Diğer taraftan Müslümanların güç kazanmaları gerekmektedir. Çünkü düşman ancak güçten anlamaktadır. Bundan dolayıdır ki Selahaddin ordusunu hem teknik hem de taktik açısından dönemin en iyisi haline getirmeye çalışmıştır. İşte Kudüs, Kudüs için bu çaba ve gayret içerisinde olanlar tarafından yeniden fetih olunacaktır inşallah.
Kudüs’ün yeniden fethi için yola çıkmış neferlerin yerine getirmesi gereken son şartları ise tevekküldür. Çünkü zafer de fetih de yüce Allah’ın elindedir. Aslında tevekkül, yapılan her işin gerek şartlarını yerine getirdikten sonra sonucu ilahi olan bir güce teslim etmektir. Kudüs’ün yeniden fethi için de niyet edip inandıktan sonra, hedefinden hiç sapmadan çaba ve gayret sarf etmekle şartlar yerine gelir. Ama bunlar yeniden bir fetih için yeterli değildir. Bundan sonra artık işlerin sonu alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. Tabii olarak tevekkül için de güçlü bir manevi yapıya ve ilahi kudrete olan güvene sahip olmak gerekir. Selahaddin’in de manevi yaşamı ve dünya nimetlerine karşı uzaklık tutumu onu tevekkülünü güçlü kılmıştır. İşte Kudüs, Kudüs için gerek şartları yerine getirdikten sonra fetih için Allah’a tevekkül edenler tarafından yeniden fetih olunacaktır inşallah.
Söz&Kalem - Ali Mürteza Titiz