Her insanı diğerlerinden ayıran –küçükte olsa- farklılıklar vardır. O kadar benzerliklerimize rağmen parmak izleri gibiyiz. Çizgilerimiz, fikirlerimiz ötekilerinden apayrı. Tek yumurta ikizlerini bile biri birinden ayıran bariz özellikleri var. İnsanoğlunun dikkatini farklılıklar çekse de, benzerlikleri farklılıklara tercih ediyoruz. Fertler benzerliklerine göre kategorize ediliyor, eğitim modelleri benzerliklere göre geliştiriliyor, hayallerimizi bile kurgularken bu kategorizasyonun dışına çıkamıyoruz. ‘’Bir insan ancak mevcut mesleklerden birini yapabilir’’ deniyor. Eğer bu söylediklerim kafa karıştırıcı geldiyse bunun bir nedeni de bize nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretenler olabilir.
Mesela sen kardeşim!
Eğer bir öğrenciysen (Türkiye’de her 3 kişiden 1’i öğrencidir) sana verilen eğitim, hayallerini ve beklentilerini sınırlayacak şekilde kurgulanmıştır. Sana der ki: ‘’Bak kardeşim! Senin kilon-boyun şu kadar, şu kadar bir alanda at koşturabilirsin. Bu sınırların dışı yok. Dünya (dolayısıyla hayallerin) şu daracık alan kadar, senin çapın da bu kadar. Bu alanda ne yapmak istiyorsan yap ama sakın dışarı çıkayım deme. Kabiliyetini, maharetini şu alanda göster. Dünyayı yönetmek, idareci olmak gibi hayallerin varsa unut gitsin çünkü o koltuk başkaları için, senin için değil. O koltuklara oturmayı hayal bile etme.’’
Bugün üniversite öğrencilerinin birçoğunun hayalleri kampüsün dışına çıkmaz. Öğrenci olarak girdiği üniversiteden hala çıkamamış birçok akademisyen var. Çoğunun adı kampüs dışında pek bilinmez. Bunca yıl harcanan bu emek, çürütülen ömür neden meyvesini vermiyor hiç merak ettiniz mi?
Zorla dayatılan eğitimin bunda büyük katkısı var. Bu son asırda empoze edilmeye çalışılan eğitim anlayışında bağnaz düşünce, özgür düşüncenin hep bir adım önünde gitmiştir. Tarih, edebiyat, felsefe dahası din eğitimi hep ince elenip sık dokunulmuş bir kurgu içerisinde öğrencilere sunulmuş, düşünmek, sorgulamak düşmanca görülmüştür. Bugün bile tarih kaynaklarındaki asılsız bilgilere dokunamıyoruz. Tarihte var olan bazı hakikatleri hatırlatmaktan korkuyoruz.
Peki, ne yapmalıyım diyorsun?
Öncelikle kendini iyi tanı kardeşim! Kendi öz rengine bürün. Çok insanın gittiği neticesiz yollarda ömrünü çürütme. Bunun yerine az insanın yürüdüğü emin, sağlam yolları seç.
Kendini kariyerinle, maddi imkânlarınla, kurgulanmış hayallerinle tanımlama. Daha ötesine geç. Hayallerin amacın olmasın, seni ötelere taşıyacak rüzgârın olsun. Böyle olmazsa hayal kırıklığı yaşarsın. Bütün sermayen, gayretin boşa gitse senden geriye ne kalacak, ona bak. Geleceğin hakkında endişelenme. Endişelerimiz geleceğimizi etkiler ama belirlemez.
En önemlisi de Allaha dayan kardeşim!
Çünkü Allah sana yeter! O en güzel vekildir.
Söz&Kalem - Ramazan Diri