Söz&Kalem Dergisi - Müzeyyen Sena Titiz
Rahmetine daima hüsnü zan ile yaklaşmamızı emreden er-Rahim’e sonsuz hamd olsun. ¹
Salat ve selam, imtihanın en büyüğüne duçar olmasına rağmen Allah’a itimadını daima diri tutan Resulullah (s.av)’dir.
Âlemin en özgür halkının, özgür halklara gönderdiği selamıyla; siz kıymetli okurlara da selâm olsun.
Şimdi sizinle maliyeti bir kaç dakika olan Dünya ekspresine çıkalım. Yanınıza uykunuzun gelmemesi için enerji içeceği olarak sebatı, her gördüğünüzü kaçırmamak için hikmet kameranızı almanızı; güvenli bir yolculuk için de iman kemerinizi bağlamanızı önemle rica ederiz.
Son üç, iki, bir; başlıyoruz!
Hali hazırda dünyamız, kokuşmuş zihniyetlerin, sonu gelmez zulümlerin ve ardı arkası kesilmeyen haksızlıkların diyarı olmuş. Tıpkı cahiliye döneminde Dünya’nın yaşanılacak bir yerden ziyade katlanacak bir yere dönüşmesi gibi. Dağların, taşların hatta bayırların bile bir kurtarıcı beklediği o süreç gibi. Kimilerinin rahat döşeğinde yattığı, kimilerinin de ateş beşiklerinde sallandığı zaman. Sondan hemen önceki zaman. Kim bilir belki de son zaman. İşte şimdi, tam olarak eskinin tekrarı. Güneşin zevali, gecenin gündüze dönüşmesi hakikati kadar eski de değişmeye ve yenilenmeye mecburdur. Öyleyse, olan biten her şey adım adım gelecek olan değişimin habercisi olabilir mi?
Fark ettiniz mi bilmiyorum ama ne zamandan beridir imanı sahalarda değil kitap ve satırlardan biliyorduk. Ancak Gazze’nin kuşatıcı tufanı sonrasında iman, ahlâk ve sadırlarda göründü. İşte tam bu noktada Dünya’nın ihtiyaç duyduğu o güven yeniden tesis edildi. İnsanlar, bin acının bir inancı yenemediğini görünce tek sağlam kulp bu demek ki diyerek konumunu sorgulamaya başladı.
Bu minvalde şuan için Dünya ekspresinde en çarpıcı şey; tufanın ‘Furkan’ olmuş olmasıdır.
Cahiliye döneminin ardından Asr-ı saadet dönemini bahşeden el-Vehhab, muhakkak surette bu ağrılı zamanın akabinde de toparlanma ve dirilme imkânı sağlayacaktır. Bazı âlimlere göre Resûlullah (s.a.v) ardından peygamber gelmeyecek olmasının bir sebebi de O’nun ümmetinin her bir ferdinin bir peygamber görevi olarak irşad ve tebliği devam ettirme zorunluluğudur.. Bu, mümin olduğunu iddia eden her bireyin sorumluluğudur. Ne var ki, yaşantıya yansımayan imanımız, insanlığımızın ihyasına da vesile olmuyordu. Fakat, Allah celle celaluhu peygamber varisleri ile insanların bölük bölük iman ile tanışmasını sağladı. İmanın güvenilir bir liman olduğunu ve sığınan kimsenin (zahirde kaybetmiş görünse de) mutlak kazanacağını gösterdi.
Dünya ekspresinde iman kemerini sağlam takmışsan sana ayan beyan görünecektir ki; Filistin, Nuh’un gemisidir. O’na destek olmayanların hepsini sel götürüyor, götürecektir de.
Dünya ekspresinde hikmet kameranızın çekim alanını genişletin, göreceksiniz ki pisi pisi İsrail’in her maksadını yerine getiren ABD, yarın nasıl da onu paspas ile halının altına atacak.
Kuyuya atılan Yûsuf’tur Filistin; Mısır’a sultan olacağı umulmayan. Mahmut Derviş’in şiirinde dediği gibi:
“Sen ki Yusuf koydun ismimi
Onlarsa kuyuya attılar beni
Suçu da kurda yıktılar
Kurt bile kardeşlerimden daha merhametli baba!
‘Rüyamda on bir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiğini gördüm’ dediğim an, kime ne zararım dokundu ki baba?”
Birileri özellikle de güç simsarları ve despot zalim yöneticiler, Kudüs meselesini ısrarla görmezden gelse de Avrupa’da ki özgür halk, üzerindeki ölü toprağı atarak eski dünyayı eskiciye bırakmıştır. Artık istenilse de istenilmese de Gazzeli kardeşlerimiz, aktif imanlarıyla tüm dünyaya tohum atmıştır. O tohum, gürleşerek boy atıp uzayacak, her yeri ihata edip çiçek verecektir kuşkusuz. Şaşmaz kaidedir; her iyilik imdi veya sonra iyilik getirir, her mücadele de karşılığını er geç bulur. Batıdaki Filistin eylemlerinin her gün binleri bulması, meydanların dolup taşması, üniversite ve dahi liselerin bilinçli olarak direniş gösterip protesto gösterileri düzenlenmesi, merhametin küreselleşmesine işarettir.
Evet kıymetli okur, hayatın iç hikayesini zaman zaman yanlış okuyoruz. Meselelerin harareti bizleri, daima kötülük çetelerinin başarılı olacağı zannına sürükleyebiliyor. Ya da vakıanın evhamı, salt acıların içimizi çürütmesine neden olabiliyor. Hâlbuki, pasif inançtan aktif imanın limanına sığınsak bizlere ne güzellikler vadettiğini kolaylıkla görebileceğiz. Daha yürünecek çok yol, aşılacak çok mesafe var. Onun için gözleri yıkamalı, başka türlü bakmalı. Tüm moloz yığınları arasında kırık dökük mutfağını temizleyip kahvesini içen bir Gazzeliyi anlamak niyetiyle bizim de umudu tatmamız lazım. Tam tükendim dediğimiz noktada bayrağı teslim alabilecek birilerini yetiştirmeliyiz. Ve ona şunu vasiyet etmeliyiz: “Unutma evlat! Soylu bir öfke kadar sönmeyecek bir umuda da ihtiyacımız var. Kuyuların da zindanların da ve tahtlarında sahibi Allah’tır. Celle celaluhu yâr, celle celaluhu yarar ve celle celaluhu tek yara sarar.”
Allah’ın vadettiği fethe ve yardıma nail olmak için O’nu tesbih eden ve O’ndan mağfiret dileyenlerden olmamız duasıyla. Limanın sahibine emanet kalın...³
¹ Zümer 53
³ Nasr suresi 1-4