Şifa’nın indirildiği aya selam, onu bizlere ikram edene sonsuz hamdler olsun.
Bir rahmet, inşirah ve sekinet ayına yeniden merhaba diyoruz, hoş geldin dememiz için evvela kıymetli misafirimizin kimliğine hâkim olmamız gerekiyor. Ne olarak nazil oldu emri siyam, nedir şehri ramazan?
Her bir eşyanın, duygunun, günün, öz sıfatından gün be gün uzak kalıyor, kendimizce ona yeni sıfatlar yüklüyor haliyle tanımın aslını bozmuş oluyoruz. Ramazan ayı da hazindir ki bu sıfatlar arasında yer alıyor, bir röportaj yapılsa eminim Ramazan deyince ekseriyetin aklına Ramazan pidesi, tatlıları, eksiksiz donatılmış bir sofra, Hacivat ile Karagöz ve çeşit çeşit Ramazan şenlikleri gelecek. Bu basit görünen ama aslında çok irdelenmesi gereken bir husustur kanaatimce. Geçmişte ayıp olan, bugün meziyet kabul ediliyor ve bu büyük bir soruna dönüşüyor. Peki, hiç mi olmamalı? Hayır, olmalıdır ancak dozunda ve aşırıya kaçmadan. Ondandır ki bazı meselelerin, kavramların ciddiyeti hassasiyet ile korunmalı ve asla göz ardı edilmemelidir.
Bu aya başlamak için göğün yüzünde hilalin görünmesi kâfi değildir, ruhumuzun gök semasında da hilal yerini almalı ve emarelerini göstermelidir. Yatsı namazı sonrası camilerin yerine şenlik salonları doluyor ise ya da ekran başına oturup vakit öldürüyor isek işte orada bir ters işlem var demektir. Bu misafirimizi tanımadan ağırlamak demek olur ki hoş gelmiş olsa bile bizi hoş bulmaya bilir.
Ramazan; hayatı yavaşlatmanın, beşeriyeti maddeye yönelik teşkalelerden arındırarak asli vazifelerine döndürmenin vesilelerinden biridir. Açlık terbiyesi bize empatiyi anlatır, beklemek bize sabrı öğretir. İnsanın kendi öz benliğine reset atması için birebir bir fırsattır. Gün batımı ve ezan vakti her başlangıcın bir neticesi olduğunu haykırır bize, dünyanın fani ve bitişli bir yer olduğunu mırıldanır. Bu ayda kendimizi dinlemek ve bilmek gerekir, çünkü bu ay Müslüman ayı, imsak-iftar Müslüman saatleridir.
Bu ay tüm aylara farkını atmış, dileyene sonsuz farkındalık yaratacak olan bir aydır hiç kuşkusuz. Hayat rotasının hayra, iyiliğe ve empatiye yönlendirildiği bir aydır. Özü tazelendiren, imanı kuvvetlendiren ve ölü hücrelerden arındıran bir aydır. Bu ay hoş görürse şayet gönül sahibini ona tılsımlı bir afiyet hediye eder ve manevi nakit ikramiyesi kazandırır. Ruh inkırazı ile cebelleşen tüm hastalara şifa bahşeder. Tabir caizse böyle demek yerinde olacaktır: tüm dertlileri toparlayın, şehr-i çare geldi deyin...
Ramazan ayı müminler için “herkesleşmemek “ mesajı içeriklidir. Tıpkı diğer ibadetlerin bizi diğer inanç sahiplerinden ayırt ettiği gibi. İbadeti biz eda ederiz ancak bizi biz yapan ibadet olur. Örneğin: Namazı eda ederiz, ancak asılda olan namazın bizi kılmasıdır, oruca niyet eden biziz, bizi tutan oruç. Zekât vermeye koyulan biziz, bizi temizleyen zekât. Hac yolculuğuna başlayan biziz, bizi mebrur kılan hac.
Dünya sığ bir prova içerisinden geçiyor. Her şey hız ve hazza odaklı. Durup nefes almak, ne yapıp ettiğimizin muhasebesini yapmak için tam fırsat. Sofrayı donattığımız kadar kalbimizi donatıp, iman stoklaması yapsak aslında tüm mesele hallolur. Çünkü bu ay irkilme ve yeniden şekillenme ayıdır. Bu ay ümmete hibe edilen, Kur’an’ın yani tüm dertlerin şifasının nazil olduğu sultan bir aydır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “ Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır. “ (İsrâ-82)
Merhaba ey nefislerin rahatını bertaraf eden huzur, merhaba ey kırıkların onarılma imkanı, merhaba ey empati ve anlayış ayı, merhaba ey tefekkür ve tezekkür ayı. Merhaba, merhaba, hoş geldin hoş bulasın.
Kemal Sayar hocanın deyimi ile: “ Ramazanı Şerif dünya ağrımıza iyi gelsin” .
Hayırlı Ramazanlar
Söz&Kalem Dergisi | Müzeyyen Sena Titiz