Eğitimde online derslere, şirketlerde ise evden çalışma süreçlerine hızlıca geçildi. Salgınla mücadele için ekonomik paketler açıklandı, bölgesel yahut ulusal seviyede karantina ya da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Virüsün tüm dünyada yarattığı panik ve kaos ekonomi, siyaset, sosyal hayat gibi alanlarda etkisini gösteriyor. Peki acaba salgın sonrasında nasıl bir dünya bizleri bekliyor?
2020 yılının başlangıcından bu yana onlarca hatta yüzlerce komplo teorisi kuruldu. Bu süre zarfında bir sürü sektör derinden etkilendi. Dünya eşi görülmemiş küresel bir değişimin içine girdi. Dünya bir yandan bu duruma adapte olmaya çalışırken bir yandan da ilerleyen dönemlere hazırlıklar yapmaya başlandı. Dünya diyorum çünkü bu işin ırkı, bölgesi, kıtası kalmadı. Bu salgın siyahından beyazına, fakirinden zenginine, batılısından doğulusuna herkesi ve her kesimi etkiledi. Dolayısıyla adeta dünya tek vücut olmaya çalışıyor. Yaşadığımız Covid-19 salgının şekillendireceği yeni dünyanın ipuçları verilmeye başlandı. Yeni güvenlik önlemleri, gıda sektöründe robotik çözümler, dış dünyadan soyutlanmış tatiller gündeme gelmeye başladı. Ülkeler sınırlarını kapattı ve kapatmaya devam edecek, yasalar yeniden şekillenecek. Eski normal hayata dönüşü konuşmak için henüz erken. Hatta yeni normallerden bahsetmek gerekiyor belki de.
İnsan hareketliliği hastalığın yayılmasında önemli bir rol oynadığı için harekete geçirilen en önemli yasa hareketsizlik oldu. Dolayısıyla, hedef popülasyonun, ulaşım ağı ve güzergâhları biyometrik kimlik doğrulama, yüz tanıma ve termal görüntüleme ile takip edilmesi, gerçek zamanlı olarak izlenmesi mümkün olacak. Bunun için gerekli tüm önlemler alınmaya başlandı. Burada insanlar ile beraber hayvanlarda kritik bir rol oynayacak. Hayvan kaynaklı salgınların zamanında tespiti ve takibi için hayvan-insan etkileşiminin takip edilmesi önemli olacak. Hayvanlardaki çip sistemi daha da yaygınlaşacak.
Paradan para kazanma devri en azından şimdilik bitmiş durumda. Yaşanan kısa süreli sosyo-ekonomik sıkıntı temel gıda ve ihtiyaç maddeleri üretiminin ve hizmet sektörlerinin önemini ortaya çıkardı. Bu da yeni iktisadî düzende ihtiyaç maddelerini üretenlerin ve hizmet sağlayanların artık esas aktörler olacağını işaret ediyor. Krizle mücadele için ilan edilen ekonomi paketleri incelendiğinde bu sektörleri korumaya yönelik önlemler oldukları açıkça göze çarpıyor. Coğrafi yönden konumu iyi olan ülkeler kendi kendilerine yetebilecek. Bu dönemde iyi tarım ve hayvancılık politakaları geliştirenler ayakta kalacak. İnsan hareketlerinin bulaşmayı artıracağı endişesinden dolayı yabancı düşmanlığı bir nebze olsun artacak. Devletler istihbarat alanlarına medikal araştırmaları ekleyecek bu alanda yeni uzmanlıklar ortaya çıkacak.
Yeni dünya düzeninde lider kim olacak?
Yeni dünya düzeninin süper gücünün kim olacağı tartışmalıdır. Asya ülkelerinin yeni süper güç olarak ortaya çıkmasına kesin gözü ile bakılmakta ve ABD’nin eski konumu sürdürebileceği tartışmalı olmaktadır. Yeni dünya düzeni için en büyük tehdidin ise biyoterörizm ve siber saldırılardan gelebileceği ortadadır. COVID-19 pandemisi kendisi bir biyolojik silah değilse dahi biyolojik virüs-silahların önünü açmıştır. Yeni dünya düzeninde nükleer silahların yerini biyolojik saldırılar alacaktır. Bununla birlikte dijitalleşen ve daha da sanallaşan devletler ve toplumlar için en büyük tehdit siber saldırılardan gelecektir. Siber güvenlik artık eskisinden daha da büyük önem kazanacaktır.
Salgın sürecinde tüm dünyada büyük bir korku ve panik kültürü geliştirildi. Bu panik kültürü ise toplumları bir noktaya yönlendirmeyi hükümetler için kolaylaştırdı. Öyle ki gündelik yaşantı dahi kontrol altına alınmaya başlandı. Elbette bu önlemler salgının yaratabileceği yıkımı azaltma amacı ile alınıyor. Ancak bu geçici durum toplumlar üzerinde kalıcı bir etki bırakabilir. Bir başka ifade ile toplumlar algıladıkları herhangi bir tehdit karşısında hükümetlerinin sözünü dinleme noktasında oldukça itaatkâr hale gelebilirler. Bu ise istemeseler dahi hükümetleri otoriterleştirecektir.
Çin’in vatandaşlarını bir uygulama üzerinden takip altında tutması salgınla mücadelede elbette başarı sağlamasını sağlamıştır. Ancak bu durumun devam ettirilmesi, devletlerin vatandaşlar üzerinde daha kontrol sahibi olmasının kapısını açacaktır. Üstelik Çin bu konuda yalnız da değildir; Google’ın, korona virüs salgını boyunca farklı eğilimleri belgeleme amacıyla 130 ülkede insanların hareketlerini izleyerek yayınlaması örneği de yarın bir gün hükümetler için farklı amaçlara hizmet edebilir. Pandemi sonrası evlerine kapanan insanlar var olan düzeni sürdürebilmek adına dijital dünyaya akın ettiler. Bu sürece eşlik edecek olan ise dijital/kripto paraların yaygınlaşması olacaktır. Kağıt paraların mikrop taşıdığı söylentisi ile yaratılan panik dahi kripto para kullanma noktasında toplumların alışkanlıklarını değiştirme noktasında yeterli olacaktır.
Koronavirüs hastalığının (COVID-19) salgını, ayrım gözetmeksizin insanları etkilediğinden tüm sınırları gereksiz kılmıştır. Uluslar veya kültürler arasında ayrım yapmaz. Bu tür pandemiler bazen tarihin seyrini değiştirir. İronik bir şekilde, küreselleşme virüsün dünya çapında bir orman yangını gibi yayılmasına yardımcı oldu. Modern ulaşım türleri yayılmasına katkıda bulundu.
Bugün insanlığın karşılaştığı birçok sorun, küresel sistemimizin doğrudan ya da dolaylı bir sonucudur. Ne yazık ki, kendimizi izole ederek yoksulluk, açlık ve terörizmle mücadele edemeyiz. Dünyadaki açlık, küreselleşmenin zaferi. Başkalarının sefaletlerinden yararlanma eğiliminde olduğumuz bir dünyada yaşıyoruz. Bir bakıma, COVID-19 modern uluslararası sistemi yenmiştir. Tüm dünyayı izolasyonu benimsemeye zorlayarak küreselleşme tablolarını değiştirdi.
Bu salgın, yollarımızı düzeltmek, önceliklerimizi yeniden düşünmek ve insanlığın ortak iyiliği için çalışmak için bir ders olarak alınmalıdır. Virüs bize birbirimizden güvenli bir mesafeyi korumamızı öğretiyor. Bize açlık ve yoksulluk gibi ortak düşmanlarla savaşmak için, koordinasyonu artırmayı öğretiyor. Bu dünyada da şekillenen hiçbir şey bizden bağımsız değildir. Aslında asırlardır kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye atıyoruz. Elbette bugünlerde geçecek önemli olan bundan sonrası için ders çıkarmak.
İnsanoğlu tarih boyunca sayısız felaketlerden geçti. Bunu alaya alanlar, komplo teorilerinin arkası saklananlar, ileriye bir adım atmaktan korkanlar, rezil rüsva oldu. Adları bu akıştan silinip gitti. Bunlardan ders çıkaranlar sonsuz bir iyiliğe erişti. Satın aldığımız her ürünle, yaptığımız her eylemle, kurduğumuz her cümleyle yaşamak istediğimiz dünyanın temellerini atıyoruz, bunun farkına vardığımızda dünyayı daha güzel bir yer haline getireceğiz.
Söz&Kalem - Muhammed Zeki Aygur