“Yaratan Rabbinin adı ile oku!” (Alak – 1)
O’nun rızasına erme yolunda atılan her adım, cennetin kapılarını yüzümüze aralayan bir uğraştır. Bu uğurda başarının anahtarlarını değil de çabalamanın kutsiyetini önemseyen dinimizin O’nun rızasına erme yolunda hayatımızın her alanında belirleyici rolü vardır. Bu rolün ne şekilde gerçekleştirileceği bireysel olup herkesin imtihanına göre değişkenlik arz edecektir. Asl olan ise her şeye O’nun adı ile başlanılıp yoldan sapmamaktır.
Okul kavramı eğitim ve öğretim faaliyetlerini bünyesinde bulunduran ders yeri olarak bilinmekte ve tarihi milattan önceye dayanmaktadır. Her kavim kendi devamlılığı adına genç kuşaklarını yetiştirmek ve hiyerarşik düzende söz sahibi olabilmek adına eğitim faaliyetlerini iyileştirip sürdürmek durumunda kalmıştır. Bu sebeple eğitim ve öğretmen kavramları hemen her kavim ve dönemde kutsal kabul edilmiş ve kendilerine, yaptıkları işin doğasındaki önemden dolayı önem atfedilmiştir.
Burada karşımıza çıkan sorun yapılan eğitimin niteliği üzerinde olmuştur. Eğitimi kendi kültürü ve değerleri üzerine inşa eden toplumlar varlıklarına devam etmelerine ve yükselmelerine karşın egemen toplumların eğitim faaliyetlerini alan toplumlar ise kendilerini onlara muhtaç bırakmışlardır. Hiyerarşik düzen içerisinde olan dünyamızda egemen sınıftan alınan bilgi ve birikim ona hizmet etme, halkının benliğini egemene meyletme ve neticesinde onun sömürgesi haline gelme durumlarını ortaya çıkarmıştır. Nihayetinde bir toplumun genç nesli eğitim ile şekillenmektedir ve düşmandan alınan bir eğitim düşmanın safına geçme ile eşdeğerdir. Merhum Aliya’nın dediği gibi: “Biz savaşı öldüğümüz zaman değil, düşmanlarımıza benzediğimiz zaman kaybederiz.”
İlginç bir örnek olarak Türkiye ve Finlandiya’yı bu konuda karşılaştırabiliriz. 1800’lerin başlarında sömürge olmaktan kurtulan Finlandiya’nın genç aydınları o güne kadar sömürgesi oldukları Rusya ve İsveç’in eğitimini almaktan kaçınmış ve kendi milli kültürleri ile bir eğitim sistemi geliştirmişlerdir. O dönemin Rusya ve İsveç’ine göre dini değerlerine bağlı olan Finlandiya kendi emeği ile bu alanda alternatif oluşturabilmiştir. Ancak Türkiye’deki genç aydınlar(!) hemen her alanda Play Store’den uygulama indirir gibi “muasır medeniyetlerin seviyesine çıkma” adı altında o dönemin en güncel uygulamalarının hepsini ülke hafızasına reset çekerek yüklemişlerdir. Bir diğer örnek ise, 2. Dünya Savaşının ağır yenilgisine rağmen gerçekten zor olan alfabesini bile değiştirmeyen Japonya ve Türkiye arasında da olabilir. Ki, eğitim kıyaslamasında bu ülkelerin, özellikle Finlandiya’nın, günümüzde nerede oldukları ve Türkiye’nin nerede olduğu açıktır. En acı durum da, son yüzyıl içerisinde kimliği ve soyu Müslüman olup da kendine bu kadar yabancı ve Müslüman olmaktan bu kadar uzak her halde başka bir neslin yetişmemiş olmasıdır. Bu durum kurtuluş savaşının sonucu üzerine çarpıcı bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslam’da okul ve eğitim meselesine baktığımızda ise insanı karanlıktan aydınlığa çıkaran Kur’an-ı Kerim’in bütün ayetleri öğreticidir ve çoğu ayeti eğitime teşviki barındırmaktadır. Peygamberin sünnetinde de ilme ve âlime verilen önemin üzerine düzinelerce kitap yazılmıştır. Ki İslam tarihi de bu konu hakkında en pratik örneklik olarak karşımızda durmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, İslam’daki bu bilme eylemi salt bir madde bilgisi değil insanın hem zihnini hem de kalbini doyuran bir bilgidir. Bu uğurda yapılan eğitim de insanın takva ile Rabbine, kendine ve bir bütün olarak topluma karşı olan sorumlulukları ile yüklüdür. İyi bir kulluk ile insanın toplumu aydınlatması meselesi burada bariz olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede eğitim meselesinin ithal olması elbette düşünülemez. Bu konu geniş ve son yüzyılda İslami hareketlerin (Rabbim hepsinden razı olsun) üzerinde detaylı yazılar yazdıkları ayrı bir konudur.
Konumuz özeline gelinecek olursak günümüz okullarından İslami bir bakış açısını elde etmek bir yana materyalist bir dünya görüşü ile ayrılmamak için öğrencinin belli bir uğraş içerisinde olması şarttır. Bununla beraber çocuklarımız günümüz okullarında okumak durumundadırlar. Bunun için bilinçli ailelerin okul eğitimine alternatif olarak çocuklarının üzerinde durmaları, imani gelişimlerini hayati görmeleri ve bu konu için aile içerisinde İslami okuma düzeni oluşturmaları gerekmektedir. Burada öğrencilerin de alternatif okumalar yapmaları, İslami anlamda kendini yetiştirmiş hocalardan istifade etmeleri ve kendilerine yardımcı olacak Allah rızası temelinde arkadaş grupları kurmaları gerekmektedir. Ki Allah(c.c), yapılan bu uğraşlardan sonra rahmeti ile ayaklarımızı kendi dini üzerine sabit kılsın.
Öncelikli olarak belirtmek gerekir ki, her adımın başında karşımıza çıkan İslam’ın niyet anlayışının okula başlamadan önce de karşımıza çıkacağı ve bunu netleştirmemiz gerektiği gerçeği bulunmaktadır. Nihayetinde bugün zihni olarak batının sömürgesi olmayı iftihar olarak kanıksayan bir yığın ile beraber yaşamaktayız. Bunlar okullarda öğretmenlerimiz, sınıfta arkadaşlarımız olarak bulunmaktadırlar. Popüler olan bu zihni bağımlılığa batmamak adına “Niyet ettim Allah rızası için başlamaya” diyerek Bismillah ile başlanmalıdır okula. O’nun adı ile ve yalnız O’na sığınılarak girilen yol beraberinde güzellikler getirebilir ancak. Aksi halde O’nun rahmeti üzerimizden kalkarsa başkalarını kurtarmak bir yana kendimizi bile bulamayız Allah muhafaza.
Okul ve içinde Allah’ın nuru ile bakmayı engelleyen eğitim ile zehirlenmemiş çocuklarımız, fıtratları bozulmamış körpecik zihinlerimiz vardır. Onların heyecan ve biraz da kaygı ile bekledikleri okul günleri yaklaşmaktadır. Geleceğimizin inşasında rol alacak bu çocuklarımız için neler yapabiliriz?
- Öncelikli olarak İslami bir bilincin temeli olarak çocuklarımıza Kur’an-ı Kerim’i öğretmiş olmamız ve hayatlarının her döneminde örnek alacakları Hz. Muhammed(s.a.v)’in hayatımı onların düzeyinde anlatmış olmamız gerekmektedir. Bu başlık altında eksikliğimiz var ise tamamlamamız aciliyet arz edecektir.
- Çocuklarımıza Allah’ı sevdirmiş olmamız ve her anımızın O’nun gözetimi altında olduğunu anlayabileceği bir dille anlatmış olmamız gerekmektedir. Evimizde karşılaşılan durumlara kendimizin İslami bir bakış açısı ile yapacağımız değerlendirmeler de çocuklarımız için güzel rol model olacaktır.
- Çocuklarımıza terbiye özelinde değerler eğitimini vermiş olmamız, evde bunun pratik örnekliğini onlara sergilemiş olmamız gerekmektedir. Bunda da eksikliğimiz varsa tamamlamamız ve bu uğurda yaptığımız faaliyetleri arttırmamız gerekmektedir.
- Çocuğumuzun ilk öğretmeninin onun hayatı için önemli olacağını ve hayata biraz da öğretmeninin bakış açısı ile bakacağını bilerek İslami yaşantısı ile bildiğimiz bir öğretmenden yana tercihimizi yapmamız daha hayırlı olacaktır inşallah.
- Çocuklarda normal kabul edilebilecek kaygıyı azaltma adına okul ve öğretmen hakkında konuşulması, okul alışverişinin beraber yapılması ve dahi olabiliyorsa okula bir ön ziyaretin olması faydalı olacaktır.
- Çocuklarımızın okula uyumlarının kolay olabilmesi adına uyku düzenlerini okulların saatlerine göre önceden düzenlememiz gerekmektedir.
- Bizim okula karşı tutumumuz ve bunu çocuğumuza aktarış şeklimiz çocuğumuzun okula karşı bu şekilde bir tavır içerisinde olmasına neden olacaktır. Olumlu bir tavır içerisinde olmamız çocuğumuzun uyumunu kolaylaştıracaktır.
- Teknoloji kullanımının ve TV izleme süresinin bir Müslüman ailede belli bir program dâhilinde ve kontrol altında olması gerekmektedir. Bu unsurların okula karşı da olumsuz tavra neden olacağı, çocukların okuldaki sorumluluklar yerine evdeki rahat ortamı tercih edecekleri bilindiğinden bu kısıtlamanın okula başlamadan önce yapılması gerekmektedir.
- Çocukların duygularını açıkça ifade etmelerinin kanalları daima açık tutulmalıdır. Ancak bu durum onların sorumluluklarını yerine getirmemelerine sebebiyet vermemelidir. Ebeveynler bu konuda tutarlı ve net olmalıdırlar.
- Çocukların ilk haftalarda yaşayabileceği adaptasyon sorunları normaldir. Bu sorun öğretmen ile diyalog içerisinde olarak kolayca çözüme kavuşacaktır inşallah.
İslami bir bakış açısı ile hayata bakan ve gelecek nesle bu bakış açısını kazandıran kullardan olmamız duasıyla.
Söz&Kalem | Mehmet Hüseyin Titiz