‘’İnsan, mâhiyet ve hakîkat cihetinden mevcûdâtın eşrefidir.
Lâkin kemâl-i insâniyyet, yalnız sûret ile vâki’ olmaz.
Belki hakîkat-ı insâniyyetin kemâli, fazîlet-i ahlâkiyye iledir.
Ve fazîlet dahi riyâzet ve mücâhede ile hâsıl olur.
Nefsine galebe etmeyen kişi, cem‘iyyet ve devlete neyle hâdim olur?’’
*
‘’İnsan, mahiyeti (özü) ve hakikati bakımından varlıkların en şereflisidir.
Ancak insanlık kemali (olgunluğu), yalnızca suret (görünüş) ile gerçekleşmez.
Bilakis, insanın hakiki kemali, ahlaki fazilet (erdem/ahlaki üstünlük) ile mümkündür.
Ve fazilet de ancak riyazet (nefsin arzularını dizginleme) ve mücahede (nefisle mücadele) ile elde edilir.
Nefsine galip gelemeyen biri, topluma ve devlete nasıl hizmet edebilir?’’
Lügat:
· Mâhiyet: Varlığın özüne ilişkin kavram. Burada “insan”ın varlıklar arasında öz olarak yüce olduğu ifade ediliyor.
· Hakîkat: Gerçeklik, hakikat, var olanın aslı. İnsan hem öz (mahiyet) hem gerçeklik açısından en üstün varlıktır.
· Mevcûdât: Varlıklar, var olan şeyler.
· Eşref: En şerefli, en yüce, saygıdeğer.
· Kemâl: Olgunluk, mükemmellik, tamamlanma.
· İnsâniyyet: İnsanlık, insan olma hali, insanî değerler.
· Sûret: Görünüş, dış biçim, şekil.
· Vâki’: Gerçekleşmek, meydana gelmek.
· Riyâzet: Nefsi terbiye, arınma, iradeyi eğitme, sabır.
· Mücâhede: Nefisle, kötülükle mücadele; gayret, çaba.
· Hâsıl olmak: Elde etmek, gerçekleşmek.
· Nefs: Kişinin iç dünyası, arzuları, nefis.
· Galebe etmek: Yenmek, üstün gelmek.
· Cem‘iyyet: Toplum, cemaat, birlik.
· Hâdim: Hizmet eden, yardımcı olan.
*Eser: Ahlâk-ı Alâî
Müellif: Kınalızâde Ali Çelebi (ö. 1572)
Konu: Ahlak ilmi, fazilet, insanın kemali