Söz&Kalem - Sena Elçi
Yazar Hakkında
Yazar, 1960 yılında Riyad'da doğdu. İlk ve yüksek eğitim merhalelerini burada tamamladı. İmam Muhammed bin Suud el-İslâmiyye Üniversitesi'nde ‘’Sünnet-i Nebevi’’ üzerine doktorasını bitirdi. Camilerde eski usulde süren ilim halkalarına katıldı ve birçok alimin ilminden istifade etti. Usülu'd-din bölümünde hocalık ve Riyad'daki Melik Abdülaziz Camisi'nde hatiplik görevlerinde bulunmuştur. Başakşehir İslam Akademisi'nde (İstanbul) hocalık görevini yürütmektedir. Siret-i Nebeviye üzerinde çalışmalarını yürütmekte ve bazı televizyon kanallarında program çekimlerini sürdürmektedir.
Kitap Hakkında
Sade bir kapak tasarımıyla bizi karşılayan eser, içerik kısmında neler ile karşılaşacağımızı bize önceden sunuyor. Kitap, peygamberimizin bir gün boyunca neler yaptığını geniş perspektiflerle bize sunan çeviri niteliğinde bir eserdir. Gününü ibadetlere göre şekillendiren Peygamberimizin mutedil olan ve aynı zamanda en güzel örnek mahiyetindeki günlük yaşantısını çok sıkmadan sade anlatımıyla okurlara aktarıyor. Bu eser, ‘’Şafak Vakti’’ ile başlayıp ‘’Resulullah’ın Öğlenleri, İkindi Vakti, Gün Batımından Sonrası, Yatsı Namazı ve Resulullah’ın Geceleri’’ gibi ana bölümlerle günün her anını kayıt altına alarak, okuyuculara Resulullah’ın günlük yaşam tarzı ve rutinleri hakkında kapsamlı bir kılavuz görevi görmektedir
Bu sayfalarda Allah Resul’ünün (s.a.v.) sabahını ve akşamını yaşayacak, O’nunla (s.a.v) Medine sokaklarında yürüyecek, bir şey öğretirken şefkatle donattığı, namaz kılarken ise haşyetle kıstığı sesini duyacak, oturması için serilmiş hasırına beraber oturup başkasını kendine tercih ettiği azıcık yemeğinden yiyeceğiz. Evet, sahabesinin anlattığı en ince ayrıntılar vesilesiyle O'nun evine girmeniz ve uykusundaki sakinliğini ve otururken ki canlılığını seyretmeniz dahi mümkün olacak. Belki de kucağına konan bir bebeği yahut sırtına binip O'nun sıcaklığıyla bereketini hisseden bir çocuğu göreceksiniz. Okuyacağınız bu eser; bir nebinin, resulün, beşerin, devlet adamının, babanın, eşin ve bir dostun günlük hayatıdır. İşte, Peygamberimizin Bir Günü kitabının özeti karşınızda…
Özet
Sabahın aydınlığı gecenin karanlığını bastırıyor; Medine’nin sakinliğinde Bilal’in ezan sesi yükseliyor. Genellikle bu saatlerde, Resûlullah, uzun gece ibadetinin ardından bedenini dinlendirmek için uyumaktadır. Bilal ezanı okuduğunda, Resulullah’ın uyanır uyanmaz ilk yaptığı şey ağzını misvaklamak olurdu. Yeni güne başladığı için Rabbine hamd ettikten sonra abdest alır, ardından sabah namazının iki rekât sünnetini kılardı. Nafile namazlar arasında en hızlı kıldığı namaz bu iki rekâttı. Bununla birlikte, nafile namazlar arasında en çok bu iki rekâtı kılmaya ve terk etmemeye özen gösterirdi.
Genellikle, sabah namazı sünnetinin ilk rekâtında Kâfirûn Suresi'ni, ikinci rekâtında ise İhlâs Suresi'ni okurdu. Bilal’in herkesi toplamasıyla Resulullah mescide girer, namaza başlangıç için tekbir alır, sesli bir şekilde, yavaş yavaş Fâtiha suresini okurdu. Sabah namazının ilk rekâtında kıraati daha uzun tutar, ikinci rekâtında biraz daha kısa okurdu. Namazını tamamlayıp selam verdiğinde olduğu yerde yüzünü kıbleye dönük olarak istiğfarda bulunur. Daha sonra bazen sağına bazen soluna dönük olarak tesbihat yapardı.
Günün ilk ışıkları doğmaya başladığında Resulullah, bu saatlerde bazen kısa ama çok mana barındıran nasihatler yapardı. Bu tür nasihatleri çok yapmaz, ashabının sıkılmaması için uygun zamanı kollardı. Bazen sahabesi çevresinde toplanınca onlara yönelerek sorular sorardı. Bir baba kardeş şefkatiyle varsa sıkıntılarını/ dertlerini dinlerdi. Sahabelerden görmediği kimselerin halini sorar ne sebepten ötürü gelmediyse ziyaret eder ve ashabının durumunu hassasiyetle takip ederdi. Bazen de sahabelerine "Aranızda rüya gören varsa anlatsın da rüyasını tabir edeyim" der, bunun üzerine sahabelerden rüya görenler anlatır, Allah Resulü de tabir eder yahut başka şeyler söylerdi.
Sabah namazı sonrasında oluşan bu sohbet ortamında sahabeler konuşurlar, O da (s.a.v) onlarla konuşur ve dinlerdi. Kimi zaman cahiliye dönemindeki hayatlarından ve ne kadar düşük seviyeli işler olduklarından bahseder, bunları andıkça gülmeye başlarlardı. Nebi de onlarla tebessüm ederdi; nitekim onun gülmesi tebessüm şeklindeydi. Şafak sökünceye kadar Resulullah, sahabesiyle birlikte otururdu. Sonrasında hanımlarının odalarına gitmek üzere kalkar, sırayla bütün hanımlarını dolaşır, odalarına girer, selâm vererek onlara dua eder ve çok fazla oturmazdı. Hanımlarının odalarına girince yiyecek bir şey varsa yer eğer yoksa oruç tutardı.
Peygamberimiz (s.a.v.), hanımlarının yanına uğradıktan sonra Mescid-i Nebevî'ye dönerdi. Mescide girdiğinde, "Muhacirlerin Direği" olarak bilinen direğin yanında, Ravza-i Şerîfe'nin ortasında, Tahiyyetü'l-Mescid namazını kılmaya özen gösterirdi. Daha sonra Ravza'nın doğu tarafında, Hz. Âişe'nin odasına yaslanarak oturur ve sahabelerle buluşurdu. Onun bu vakitte burada oturduğu bilinir, kendisiyle konuşmak isteyenler mescide gelirdi. Sayıları az olduğunda halka şeklinde oturur, çok olduklarında ise ortayı boş bırakarak (gelen bir elçinin rahatça yaklaşabilmesi için) sağ ve sol tarafına dizilirlerdi. Bu nebevi meclis o anki duruma göre ve yapılan işlere göre kısa yahut güneşin yükselmesine kadar uzun sürerdi.
Bu meclis sonrasında Resûlullah (s.a.v.) herhangi bir davete icabet, ziyaret veya diğer ihtiyaçlarını gidermek üzere yürürken Medine'nin pazarları kendisini karşılardı. Yolda yürürken kendisini durdurmak isteyen olduğunda durur ve onlarla ilgilenirdi. Allah Resulü karşılaştığı her sahâbeye tebessüm eder, selam verir, el sıkışır ve onun için dua ederdi. Güneş biraz daha yükseldiğinde, evine giderdi. Eve girerken ilk yaptığı şeyler Allah'ı anmak, misvak kullanmak ve ev halkına selam vermek olurdu. Ardından dört rekât Duhâ namazı kılardı; bazen altı veya sekiz rekât kıldığı da olurdu. Bu vakitlerde, bazı mümin hanımlar, erkeklerin yanında sormaya çekindikleri dinî hususları annelerimizin yanında Allah Resûlüne sorarlardı. Bazen de öğle namazı vakti yaklaşıncaya kadar, kaylûle yapardı.
Öğle ezanının okunmasıyla uyanır, abdest alır ve dört rekât öğle namazının sünnetini kılardı. Sahabeler namaz için toplandıklarında mescide gelirdi. Öğle namazını kıldırırken kıraatini sessiz yapardı. Namaz bittiğinde ashaba döner, yeni bir vahiy inmişse veya önemli bir olay olmuşsa hutbe verirdi. Namazdan sonra evine döner, iki rekât sünneti eda ederdi. Ardından öğle ile ikindi arasında Müslümanların ihtiyaçlarını gidermeye giderdi.
İkindi ezanı okunduğunda, farz öncesi dört rekât sünnet kılardı. Namaz için toplandıklarında mescide gelir ve namazı kıldırırdı. İkindi namazını Güneş canlı iken (erken vakitte) kılmaya özen gösterirdi. Namaz bitince ashabına döner, konuşmak istediği bir mesele varsa konuşurdu, ancak bu konuşmalar öğleden sonraki konuşmalara kıyasla daha kısa olurdu. Bazen sahabeler, Resulullah’ı ikindi namazından sonra görmesini istedikleri bir durum için çağırırlar O da ashabının davetine icabet ederdi.
Akşam ezanı okunduktan sonra evden çıkar ve namaz için kamet getirilince hemen akşam namazını kılardı. Bu namazı ilk vaktinde kılar ve karanlık basmadan mescitten ayrılırdı. Genellikle kısa tutar ve uzun sureler okumazdı. Namaz sonrası, insanların dinlenmeye veya yemek yemeye gitme ihtiyacından dolayı, diğer vakitlerin aksine konuşma yapmazdı. Evine döndüğünde iki rekât sünneti kıldıktan sonra yemeğini yerdi. Evinde yemek varsa, sahabesinden 10 kişiyi alıp onlarla yemek yediği olurdu. Yemekten sonra Yatsı ezanı okunana dek beklerdi.
Yatsıyı ilk vaktinde kılmak için acele etmez, cemaati beklerdi. İnsanlara zorluk çıkarma korkusu olmadıkça yatsı namazını geciktirmeyi severdi. Yatsı namazından sonra pek nadir konuşma yapar, konuştuğu takdirde de insanların yorgunluğunu göz önünde bulundurarak kısa konuşurdu. Namaz bittiğinde selam verir, kadınlar evlerine gitmek üzere kalkar, onlar gidince de Allah Resulü kalkar ve sahabeler de harekete geçerdi. Sonra evine gidip yatsı namazının iki rekât sünnetini kılar, bir süre ailesiyle oturup konuşurdu. Yahut bazı geceler sahabesinden bazısının yanına giderek onlarla sohbet ederdi. Kimi zaman da Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ile sohbet eder, Müslümanların işleri hakkında konuşurlardı. Evine girip uyumak istediğinde dış kıyafetlerini çıkarırdı. Uyuyacağı zaman misvağını başucuna koyardı. Resulullah uyuyacağı vakit Kur’an-ı Kerim ve zikir ile meşgul olurdu.
Gece yarısında yahut gece yarısının biraz önce veya biraz sonra uyanır gecenin saatini ve sessizliğinde Allah’ın yaratmadaki yüceliğini tefekkür ederdi. Gece namazına kısaca kıldığı iki rekât ile başardı. Allah resulü namaz kıldırırken insanların en hafif namaz kılanı olduğu gibi tek başına namaz kılarken de onların en uzun namaz kılanıydı. Gece namazını tamamladıktan sonra vitir namazını kılacağı vakit hanımının da kendisi ile vitir kılması için uyandırırdı. Vakit ilerleyip gecenin son altıda birlik kısma kalınca Allah resulü yorgun düşen vücudunun toplanması için biraz kestirirdi ve böylece sabah namazı ve gündüz yapılacak işler için kuvvet toplardı. Seher vaktinin bu son demlerinde sevgili Peygamberimiz böylece uykuya dalardı.
İnsanlara hayrı öğreten en hayırlı Öğretmene salat ve selam olsun.