Günahlarımdan sonra kafama bir kese kâğıdı geçirip
Öyle secde etmek isterdim Sana
İmkân varken vefalı olmam gerekmez miydi?
Başlangıçlar bitişlerden yorulmuş mudur?
Tertemiz bir zihin firakından yanmış bir kalp getirmek isterdim Sana
Sonra derdim ki, ben onu yendim
Sonra derdik ki, lütfet bize selameti
Sonra derdim ki, sonralar olmaz olsun
Zillet denen illet kudurdu üzerimizde
Ağlaşırken gülüştüklerimizle, ki dünya seviyorken güzeldir
Ölüm her an pusuda, nedir benim pusatım?
Aşk dolup dolup taşmada nerede benim vuslatım?
Tarlalar, mahsuller, yağmurlar ve Sen
İnsan ise cahil, aceleci ve biraz hüzün
Denizler kâğıt, kalemler bir yol ve hatta
Ve Ömer bin Hattab!
Ve Eyüp El Ensari
Ve Ebuzeri Gıffari
Ve sen gidilemeyecek bir yol bıraktın Ebu Bekir
Sad bin Ebi Vakkas
Muaz bin Cebel
Ebu Ubeyde bin Cerrah
İlim seni simandan tanır Ya Ali
Ve ben Suriye, Irak, Mısır, Keşmir
Biraz Türkiye biraz da memleket
Her halimle bir ümmet olmak isterim
Bastığın yerde bir toprak tanesi ümidim
Beni de özledin mi kardeşim diyerek
Ey övülen, en şerefli Muhammed Mustafa, ey kutlu elçi
Tevhid öğretmenim Halilullah kırdı mermer putları
Sende işaret et bana kırayım küfrün üfürüğünü
Haccacı, beyazdan sarayı
Kırılsın demokrasi, insan hakları, şirkin algısı
Dirilmek bir namazla; eller havaya gözler yerlere: teslimsin
Değil mi samimiyet, değil midir hayat 24 saat
Din yaşanıyorken göğsümüzden hüküm
Eller ve de ayaklar
Kırılsın Müslüman fark etmese de laiklik
İnkârını umursamıyorsa da mı kapitalizm?
Birlik naraları ile kuruluyorken en alasından faşizm
Ya sen itin dölü komünizm
Yıkılın defolun buradan
Ben, sen, o; biz, siz ve her
Tek çıktık Bir attık semi’na ve ata’na
Öyleyse söyle Allah u Ekber!
Söz&Kalem -Muhammed Hüseyin Azak