Hayat memat meselesi aslında işimiz. Hayat bulma uğruna, tüm mücadelemiz. Ya hayatı ararken mematı yani nihai son olan ölümü karşımızda görürsek ne olur halimiz? Haydi, hayat bulmaya! Ölümün arkasındaki hayatı mekanlarda aramaya…
Ramazan ayı; dirilmenin, silkelenmenin, günahlardan arınıp temize çıkmanın ayı. Allah ile yakınlaşmanın, Allah ile buluşmanın ve Allah’a daha yakın olmanın ayı. Yani aslında Ramazan hayat bulma ayı, Kuran ayı, Cami, ibadet ve Allah’ı hatırlama ayıdır. Ama gelin biz unuttuklarımızdan başlayalım bu ayı yaşamaya.
Camiden başlayalım mesela. Nedir cami? Neyi hatırlatıyor bize cami? Niye unutturdular bize camiyi? Cami unutulursa cemaat unutulur, cemaat unutulursa ümmet unutulur çünkü.
Cami, Hayy olanın evi, hayat bulma meskeni. Cami, ölümün Allah’a kavuşma olduğunu bilenlerin uğrak yeri. Cami, ramazan âşıklarının tüm kirlerden arınmak için gece gündüz kaldıkları itikaf yerleri.
Aslında bunların hepsiyle cami bizlere unuttuklarımızı hatırlatmaya çalışıyor değil mi? Allah’ı, ölümü, ibadeti, tövbeyi, namazı… Caminin bu ay bize ölümü hatırlatmasını istedim. Sıradan bir ölümü değil de hayat bulma uğruna geldikleri yerlerde mematı yani ölümü karşısında görenlerin ölümünü hatırlatsın istedim. Yani Yeni Zelanda’yı hatırlayalım istedim.
Unutma dost! Unutunca ölürsün, hayat hatırlamaktadır.
Tarihler 15 Mart Cuma, Sahte güneşlerinin doğduğuna inanan veya doğması için uğraş sarf eden canilerin aklında sinsi bir plan. Silahlar, akıllarına işledikleri tarih notlarıyla dolu ve her birinde mesaj var Müslüman!
İki yıllık bir plan işlemeye başladı. Plan işledi, biz öldük. Camiye hayat bulmaya gittik, biz öldük. Dost olmayın emri ilahisini unuttuk, biz öldük. Kardeş olmayı unuttuk, biz öldük. Yüzyıllardır insana hayat veren Hayy’ı unuttuk, biz öldük. Ve şimdi yine kâfirin süslü empatilerine kanıyoruz ve yine biz öleceğiz. Onlar çiçekler bırakacak mezarımıza, biz öleceğiz. Karanfiller solacak mezar taşlarımızda, biz öleceğiz. Onlar arkamızdan yas ilan edecek ve yine ölen biz olacağız. Ama en nihayetinde baş eğdik diye değil; zafer umudumuzu kaybetmedik diye, Müslüman çağı bitti denen bir zamanda camileri doldurduk diye ve en önemlisi direndik diye öldük.
Yeter!
Artık hayat zamanı, ölüme ve öldürene meydan okuma zamanı! Bak! Artık güneş doğuyor. İman güneşi de doğsun gönüllerde. Bu doğuş; ilk günkü doğuş gibi olması gereken yerde, durmamız gerek yerde, ilk dirildiğimiz ve öldürüldüğümüz yerde olmalı. Cami de olmalı, cemaatle olmalı ve Allah adına olmalıdır.
Haydi! Meydan oku! Kime? Seni öldürene! Nasıl?
Hatırlayarak,
Allah’ı, imanı, kimin dost kimin düşman olacağını.
Hatırlayarak,
Namazı, ramazanı, ibadetin içindeki hayatı.
Unutma dost! Unutunca ölürsün, hayat hatırlamaktadır.
Hatırladıktan sonra, hatırlatarak,
Ahlakı, güzeli, iyiyi ve dostu
Hatırlatarak,
Helali, vicdanı ve Maide 51’i
Bir ramazana daha kavuşmanın şükrü ile başlayalım hatırlamaya. Elmalılı, bu ayın adına yanmak demektir diyor. Bir de yağmurdur diyor bu ay için. İmam-ı Şâfii de haram nisyan getirir diyordu. Hah! unutkanlığımızın sebebini de bulduk işte bakın.
Haram ile iştigal unutkanlıktır. Ramazan da yanmak ise haydi günahlarımızı yakalım. Ramazan yağmur demekse haydi günahlarımızı bu yağmurdan temizleyelim.
Haramın yükünden kurtulmak bize hatırlatacaktır. Doğruyu ve yanlışı hatırlatacaktır, iyiyi ve kötüyü, dostu ve düşmanı…
Bu ramazan, gelin, hatırlamakla birlikte şu sözü verelim kendimize;
Artık ölmeyeceğiz ve artık ölen biz olmayacağız! Ölsek dahi bedenimizi terk eden ruhumuzla, bedende duran ölü ruhlara can vereceğiz!
Unutma dost! Unutunca ölürsün, hayat hatırlamaktadır.
Selman Zengin