Söz&Kalem Dergisi | Ahmet Karaduman
Hamd, bizleri kadim kelamına muhatap kılan Allah’a, selât ve selâm o kelamın öğretmeni olan Hz. Peygambere, âline, ashabına ve kıyamet gününe kadar kitaba sımsıkı sarılanların üzerine olsun.
Bu uyarıcı kitap kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler (cezalarını görecekler). O, gerçekten çok değerli bir kitaptır. Asılsız bir şey ona ne önünden ne arkasından yaklaşabilir. O, hikmet sahibi, övgüye lâyık olan Allah katından indirilmiştir.[1]
Evet, Kuran’ı Kerim öyle bir kitaptır ki ondan hiçbir batıl ve yanlış sudur etmez. Ondan dolayıdır ki onunla amel eden her iki dünyada da kurtuluşa ermiştir. O kadar haktır ki sadece kendisiyle amel etmek değil, okumak bile ibadettir.
Kuran’ı Kerim ile haşir neşir olmak o kadar değerlidir ki peygamberimiz onları Allah’ın ehlinden saymıştır. Enes b. Mâlik’in rivayetinde peygamber efendimiz şöyle buyurur: “İnsanlardan Allah’ın ehlinden olanlar vardır. Sahabeler, kimlerdir onlar deyince, peygamberimiz şöyle der: Onlar Kur’an ehli olanlardır. Onlar Allah’ın ehlinden ve seçkin kullarındadır.”[2]
Ebu Musa el-Eş’ari Peygamberimizden şöyle rivayet eder: “Kur’an okuyan mümin turunç gibidir; kokusu da güzeldir tadı da güzeldir. Kur’an okumayan mümin hurma gibidir; kokusu yoktur ama tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık reyhan otu gibidir; kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık ise ebucehil karpuzuna benzer; kokusu olmadığı gibi tadı da acıdır.”[3]
Kur’an okuyan kişi veya ezberleyen kişi peygamberin ifadesiyle meleklerle beraberdir. İbn Ömer, Peygamberimizden şöyle rivayet eder: “Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır”[4].
Kişinin kıyametteki menzili, dünya da en son okuduğu ayet kadardır. Abdullah b. Ömer, Peygamber efendimizden şöyle rivayet eder: “Kur’an ehline kıyamet günü şöyle denir: Oku ve yüksel, dünyada okuduğunu gibi oku. Çünkü senin menzilin okuyacağın son ayet kadar olacak.”[5]
Hz.Ömer’in Mekke’ye vali tayin ettiği Nâfi‘ İbni Abdülhâris, Mekke taraflarındaki Usfân’da Halîfe Ömer’e rastlar. Halife kendisine:
– Bu vadi halkına kimi memur tayin ettin, diye sorar? O da:
– İbni Ebzâ’yı tayin ettim, der. Hz. Ömer:
– İbni Ebzâ kimdir? diye sorunca, vali:
– Bizim azatlı kölelerimizden biridir, cevabını verir. Hz. Ömer:
– Sen onların üzerine bir azatlı köleyi mi tayin ettin? deyince, Nâfi‘:
– Fakat o, Allah’ın kitabını iyi okuyan ve bütün farzları da bilen biridir, der. Bunun üzerine Hz. Ömer:
– Dikkat edin, Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.”
Evet, Kur’an-ı Kerim öyle bir kitaptır ki onunla bazı kavimleri yüceltir, bazlarını da alçaltır. Onun içindir Allah’u Teâla, izzeti kendine, peygamberine ve müminlere nispet ediyor. O’na tutunan her mümin izzetlidir. O’ndan uzak duran her insan zelildir. O’nun davası için ölen şehittir, kaçan muhacirdir, tutuklanan Yusufidir.
Kur’an, müminin bu dünyadaki hayat rehberidir.
Kur’an, müminin karanlıktaki meşalesidir.
Onunla yaşar, onunla ölür ve onunla dirilir.
Her müminin dünyada Kur’an’a karşı üç vazifesi vardır:
Öğrenmek
Amel etmek
Öğretmek
Mümin bu üç sınıfın dışında biri olamaz. Ya öğrenen ya da öğreten olur. İkisini bir arada bulunduran ise, peygamberin hadiste zikrettiği seçkin kullarındandır inşallah.
Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinden şöyle buyurur: “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenizdir.”[6]
Kıymet ve değeri yüksek olup günümüz dünyasında en fazla ihya edilmeye ihtiyaç duyulan sünnetin ne olduğunu sorsanız, cevabım şu olacaktır: Kur’an-ı öğretmek.
Geçmişte, çocukluk yıllarımızda ailelerimizin de teşvikiyle yaptığımız ilk şeylerden biri camiye gidip Elif Ba öğrenmek olurdu. Haliyle eskiden gençler daha erken yaşta Kur’an’ı Kerim’i okumayı öğrenir hatta bu vesile ile camiye yeni gelen çocuklara Kur’an öğretmeye başlardı. Maalesef şu an çocukları Kur’an okumaya teşvik etme konusunda ailelerde eski gayret ve istek olmadığı için gençler Kur’ öğrenme konusunda eksikler. Bu eksiği tamamlamak, çocuklarımızı ve gençlerimizi Kur’an’ın kurtuluş yoluna sevk etmek biz İslam davetçilerinin en önemli vazifeleri arasında olmalıdır. Genç davetçiler toplumun büyük bir kesiminin ihmal ettiği Kur’an-ı öğretme noktasında inisiyatif almalı ve gerek yaşadığı sosyal çevrede gerekse de okul okuduğu yerde başta çocuklar ve gençler olmak üzere herkse Kur’an-ı Kerim öğretme noktasında sorumluluk almalıdır.
Yaz Kur’an kurslarının başlayacağı önümüzdeki ayları Kur’an’ı öğretme konusunda bir fırsata çevirmeli ve aynı İslam’ın genç öğretmeni Musap b. Ümeyr gibi ev ev gezip çocukların ellerinden tutup Kur’an’a davet etmeliyiz.
Çaldığımız kapılara şu ayeti okuyarak nida edelim: Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resûlü'nün çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız.[7]
Evet, biz dünya ve ahretinize hayat verecek şeye davet ediyoruz.
Bizler, sizlerden ücret istemiyoruz, bizim ücretimizi Allah verecek diyerek kapıları çalalım ve bu hayra ortak olalım.
Bunu hiçbir zaman unutmayalım! Biz cami merkezli biz medeniyetin evlatlarıyız, bizim için cami hayatın merkezi, namaz zamanımızın belirleyicisidir.
Gelin, ihyaya muhtaç bu sünnetin hayat bulması için bu yaz tatilinde, her şeyimizi Kur’an için tatil edelim.
Gençler, gelin hayat veren Kur’an’dan hem hayat alalım, hem de hayat verelim.
Camilerde buluşmak dileğiyle…
[1] Fussilet 41,42
[2] İmam İbn Mâce, İmam Dârimi
[3] İmam Buhari, İmam Müslim
[4] İmam Buhari, İmam Müslim
[5] İmam Ebi Davud, İmam Tirmizi
[6] İmam Buhari
[7] Enfal 24