Söz&Kalem Dergisi - Fahrettin Emin
Bismillahirrahmanirrahim
Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.[1]
Geçen her günün ardından yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımızın korku ve endişesi her kalbi sarsmaktadır. Ne oldu? Neler olacak? Nasıl olacak? Kimler yaptı? Kimler yapacak? Her alanda bu ve bunun gibi daha onlarca soru. İnsanların her çağda olduğu gibi hayatlarını değiştiren birçok olayla karşılaşmıştır. Ve karşılaşmaya da devam etmektedir. Savaşlar, afetler, krizler, seçimler, sınavlar saymakla bitmeyecek güzel ve kötü olan yüzlerce olay.
Emniyet ve güven ise yalnız bir tek noktada var. Bir sığınak var. Bütün dert ve tasalardan bir yolla kurtulabilir. Allah’a sığınarak. Müslüman Rabbine teslim olduğu müddetçe feraha erebilir. Bunları iyice düşünmeli es geçmemeli. Kalplerimiz sahibine teslim olmalı. Gelip geçenlerin, korku ve ümidin sahibine Allah’a teslimiyetle güvene ermeli. Ümitlerini korumalı.
Yukarıda zikrettiğimiz ayette Allah (ﷻ) bizden imandan sonra salih amel ve kendisine ortak koşmamayı emrediyor. Allah (ﷻ) bunların yerine getirilmesi halinde iman edenlere vaatte bulunuyor. Vaadini yerine getireceğine ise hiç şüphe yoktur. Ayet çok açık ve vaatler kalpleri teskin edici. Dikkat edilmesi gereken nokta ise yeryüzüne mutlaka egemen olunacağına ve yaşadıkları korkulardan emin kılınacağıdır.
Gözden geçirilirse Kur’an’ı Kerim’de geçen Enbiyaların hayatı, Kur’an’ın birebir yaşantısı Siyer-i Nebi (ﷺ), Sahabeler ve onların yolunu sürdürenler bu yolu takip ettikleri müddetçe Allah’ın vaadi mutlaka yerine geldiği görülecektir. En bariz örneği olan Hz. İbrahim (a.s) kendisi ateşe atılırken gösterdiği gönül ferahlığıdır. Hz. İbrahim (a.s) imanında yakîn bir şekilde gösterdi ki Allah kendisini korkulardan emin kılmıştı ve ona tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirmişti.
Hz. İbrahim (a.s)’ın meselesinin anlatıldığı ayetlerde:
-Bu sözler üzerine çılgına dönen putperestler, halkı kışkırtarak: “Eğer bir şey yapacaksanız, İbrahim’i ateşe atıp yakın, böylece ilâhlarınızın imdadına yetişin!” dediler.
- Onu ateşe attıklarında ise biz: “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selâmet ol!” diye emrettik.
- Evet, bu zalimler İbrahim’i tuzağa düşürmek istediler; fakat biz onları daha fazla zarara uğrattık.
- Ardından biz İbrahim’i ve Lut’u kâfirlerin elinden kurtarıp, tüm insanlık için feyiz ve bereket kaynağı kıldığımız bir ülkeye ulaştırdık.[2]
Hz. İbrahim (a.s)’ın mealini verdiğimiz ilk ayette yerine getirdiği şartlardan sonra gönlü korkulardan emin kılındı. Hz. İbrahim (a.s) Allah’ın vaadine ulaştı. Şimdi sıra bizde başladığımız bu yolda iman ile birlikte salih ameller üzerinde sebat ederek Allah’ın vaadine ulaşma vakti.
Zafer yakındır ve zafer inanlarındır.
Allah’ım sana verdiğimiz sözde bizleri kalıcı kıl ve ayaklarımızı sabit kıl.
Vesselam…