Yunus Tenşi
Bin tane çiçek var orada. Bin tane ekmek istiyorlar. Bin Çiçek, bin tane çiçek istiyor. Bin tane!
Otoyolda pencere silerken arabanın hızıyla havaya uçuyor Bin Çiçek!
Çiçek satarken sebepsiz yere dayak yiyen Bin Çiçek.
Camekândan pasta ve içeceklere bakar Bin Çiçek.
Şehrin en büyük çöp zabıtasıdır Bin Çiçek; tek bir tanesini boş geçmez Bin Çiçek.
Yolda bakar yürüyenlerin kirli ayakkabılarına; bir somun ekmek karşılığında parlatmaya!
Uyuşturucu satar Bin Çiçek.
Zehir kullanır Bin Çiçek.
Daha kemiği büyümeden gözlerini yitirir Bin Çiçek.
Sahi ne istiyordu Bin Çiçek?
Bin Çiçek, bin ekmek, bin özgürlük, bin yüce değer, bin okul ve bin bahar!
Ne yapıyorsun şu aralar Bin Çiçek? Nelerle meşgulsün?
‘’Mexico City’nin çöplerinde yemek artıkları için akbabalar için çarpışıyorlar.
Kongo’nun madenlerinde elmas, Java denizinde inci arıyorlar.
Guetemala ve Hondras’ta tarım işinde ilaçlarla zehirleniyorlar.
Hindistan ve Bangladeş’te günlükçü olarak ocaklarda erimeye devam ediyorlar.
Körfez emirleri için çobanlık yapıp deve sürüyorlar.
Afrika ve Latin Amerika’da zorla silahaltına alınıyorlar.
1997 raporunda da ABD’de 100 bin çocuk iğrenç işlerde çalıştırılıyor!’’[1]
Ne istiyorlar senden Bin Çiçek?
‘’Küçük kızlarınızı Barbie Bebeklerle büyüttüm, bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar diye neden şaşırıyorsunuz!
Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım! İstediğimi de elde ettim, 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşlerinden rahatsız.
Ben Kapitalizmim ve 15 yaşındaki bir çocuğun IPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum!
Ben Kapitalizmim ve Uzak Doğu’da 12 -18 yaş arası kızlar $200 gibi komik bir paralarla seks kölesi olarak satılıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve Tayland’da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland’e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek!’’[2]
İçinde tarihin acayipliği kalmıştı. Öyle bir acayiplik ki bütün şehirlerin günahıydı Bin Çiçek!
Günah keçisi Bin Çiçek!
7 milyar nüfusun içinde daha bir yaşında iken aç kalan100 milyon tane Bin Çiçek!
Gıda bir sana yetmedi bir de tombik Obezlere!
Savaşta zehir yutan Bin Çiçek!
Yüksek silahlarla vurulan Bin Çiçek!
Dumandan solan Bin Çiçek!
Ekmeği ve suyu olmayan Bin Çiçek!
Az kaldı Bin Çiçek: yine seni uçak ve yüksek mühendislik harikası silahlarla kurtaracaklar!
Tabi bu defa Vietnam ve Suriye gibi değil! artık senin için programları var.
Sen hırsız CEO’lar için ileride hızlı ürünler satacak olan bir makinasın artık Bin Çiçek!
Ne kanun ne siyaset ne de yapılar; hiçbiri sana sahip çıkmıyor ve çıkmayacak Bin Çiçek!
Senin onları alkışlaman lazım Bin Çiçek ama sadece alkışla!
Seni görüyorum Bin Çiçek. Bize doğru geliyorsun. Çok kızgınsın!
Bin yumruk, bin aksiyon, bin atom heyecanı, bin kelebek, bin kahır, bin duygu, bin peygamber, bin sistem, bin özgürlük, bin intikam ve ellerinde ‘‘Bin Çiçek!’’.
Hoş geldin bu dünyanın mazlum çocuğu! Hoş geldin Bin Çiçek.
Not: 'Sizen Gelenler' kategorimize eklenen yazı ve şiirler herhangi bir editöryal süreçten geçmeden okurlarımız tarafından gönderildiği şekli ile verilmektedir.
[1] Eduardo Galeano, Tepetaklak Tersine Dünya Okulu, Çev.: Bülent Kale, Çitlembik Yayınları, s.22-24.
[2] Joseph Stiglitz, Ben Kapitalizm.