Söz&Kalem Dergisi - M. Hüseyin Kardaş
Ne söylenecek bir çift söz
Ne aynaya bakacak yüz kaldı.
Zira,
Söylenilmesi gereken her şey söylendi.
Yeri göğü inletti kimi zaman
Meydanlardan yükselen sloganlar ve lanetler
Yaraya merhem olunmadığı görüldüğündeyse
Simalarda beliren buruk bir mahcubiyet...
Bilinmezlik kurcalıyor bu aralar zihnimi.
Bilemiyorum,
Bu kadarını mı yapabiliyorduk
Öldürülerek bitirilmek istenen bir milletin,
Her mağduriyet biçiminin
Zirvesini görüp tadarlarken,
Her kayıp kategorisinin
Binlerle ifade edildiği
Bir zaman ve zeminde
Bir soykırım hedefinin
Mesuliyetinden
Bu kadarıyla kurtulabilir miyiz?
Gerçekten bil(e)miyorum...
Hiç bir sınıf tanımadı zalim;
Ne çocuk ve bebek
Hatta anne karnında cenin,
Ne yaşlı ve kadın
Ne hasta,
Ne de fiziksel ve zihinsel yetersizliğe sahip
Bakıma muhtaç ...
Gece vurdu, gündüz vurdu,
Ramazanda vurdu , bayramda vurdu,
Rükûda vurdu, secdede vurdu,
Kimi zaman naaşlar
Yerin yedi kat dibine
Kimi zamansa
Bedenden kopan parçalar
Yerden yedi kat göğe uçtu.
Hastaları taşıyan ambulansları
Hatta merkep ve atları da vurdu,
İşledikleri cürümleri aleme duyuran
Haber elçisi gazetecileri de
Bu defa hendekler kazmadan, yakarak..
Velhasıl hiç bir kural ve kaide tanımadan
Emellerine karşı olan zerreyi dahi
Hedef tahtasına oturtmaktan
Hiç gocunmadılar, hiçte utanmadılar
Hem de aşikarane bir cüretkârlıkla
Dünyanın gözleri önünde..
Öyle ya ;
Yine de
Kahhar olandan(c.c) umudu kesemeyiz,
Bir defa
İnancımızın gerekliliği ve telkini bu.
Belki de yapılanların ötesinde
Yapabileceğimiz, yapmamız gereken
Nice eylemler vardır.
Belki de bu zulmün son buluşuna
Katkı sunacak bir aktör oluruz
Belki bir vesile...
Bilindiklerin ötesinde
Bir bilinmezlik...