Söz&Kalem Dergisi - İsmail Durmaz
12 Aralık 1916’da Hatay Reyhanlı’da dünyaya gelen Cemil Meriç, müteffekir, çevirmen, yazar ve düşünür olarak edebiyat ve düşünce dünyasında yerini aldı. Yaşadığı zamanın ve sonrasının vicdanı olan Cemil Meriç, sahip oluğu düşünce dünyasıyla sadece kendi döneminin değil sonrasında gelen nesilleri de etkiledi. Meriç, başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırmalar yapıp yazılar kaleme aldı. Ömrü kitaplar arasında, yazıyla ve düşünce ile geçen Cemil Meriç gözlerini kaybettiğinde henüz 38 yaşındaydı. Cemil Meriç hayatını çok etkileyecek bu elim hadiseye rağmen kitaplarla olan bağını hiçbir zaman koparmadı. Aksine daha sıkı sarıldığı yazın ve düşünce dünyasında âma haliyle 12 tane fikir kitabı kaleme aldı. Gençlerin batılı ideolojiler yerine İslami bir şuur ile donanması ve bu anlamda sağlam bir düşünce dünyalarının oluşması için çabalayan Meriç, yazı ve kitaplarında hep bu noktaya dikkat çekmiştir. İslami bir şuurla donanmaya çalışan ve bu yönde hareket etmeye çalışan bir gencin karşılaşabileceği muhtemel problemleri şöyle anlatır Meriç:
“Genç adam, ömür boyu, iki cephede dövüşecektir:
1-Aşırı gelenekçilerle. Taassup erbabı, medrese veya cami köşesine çekilip, bir örümcek ağı kurmuş; İslâm'ı toplumdan ayırmıştı; her düşünce hamlesine karşı koyuyordu.
2-Köksüz ve taklitçi aydınlarla. Bunlar da, yepyeni ve çok tehlikeli bir skolastiğin kurbanıydılar. Avrupa'dan gelen bir skolastik. Şeriatî de, Fransız Fanon'la beraber haykırıyordu: “Gelin dostlar gelin, Avrupa'dan uzaklaşalım. Maymun gibi taklit etmeyelim Avrupa'yı. Boyuna insanlıktan söz eden Avrupa, her bulunduğu yerde insanı yok etmiştir.”
Şeriatî'ye göre, doğru düşünce doğru bilginin başlangıcıdır, doğru bilgi de imanın... Yalınkat ve şuursuz bir inanç, çok geçmeden fanatizme ve hurafeye dönüşür; sosyal inşa için bir engel olur. Kafalar değişmedikçe, toplumda derin bir değişiklik beklenemez. Hızla gelişen modern dünyada ihtiyaç duyulan böyle bir ideolojik ve entelektüel değişikliktir.
İslâm'ı doğru tanımak, ancak, tevhide dayanan bir tarih felsefesiyle ve toplumun gerçek yüzünü olduğu gibi ifade eden bir «şirk sosyolojisi»yle mümkündür. Belli bir zamana, belli bir mekâna bağlı beşerî bir ideoloji değildir İslâm. İnsan tarihinin bütününü kucaklayan bu ırmağın kaynağı uzak dağlardadır. Kayalıklarda dolaştıktan sonra dökülür denize. Peygamberlerle sahabeler zaman zaman akışını hızlandırır. Tarih, Hak`la batıl, tek tanrılı dinle çok tanrılı din, ezilenlerle ezenler, budalalarla üçkâğıtçılar arasında bir savaştır.”
Cemil Meriç düşünce dünyasını oluşturan İslam'ı şöyle anlatır: "İslamiyet bir kanun ve nizam hâkimiyeti (nomokrasi)dir. Batı'nın gerçekleştirmeye çalıştığı eşitliği çoktan fethetmiştir. Fikir hürriyetini, insanı insana saldırtan bir tecavüz silahı olarak değil, bir ikaz, bir irşat vasıtası olarak kabul etmiştir. Demokrasinin ta kendisidir İslamiyet. Ama Batı'nınkinden çok başka bir ruh ikliminde gelişen, çok başka umdelere dayanan bir demokrasi. Bu ülkenin bütün ırklarını tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren İslamiyet olmuş. Biyolojik değil, moral bir vahdet. Yani vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. Aynı şeylere inanmak. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için ölmek ve yaşamak. Lazı, Kürdü, Arnavudu düğüne koşar gibi ölüme koşturan bir inanç bu. Altı yüzyıl aynı potada erimek ve kâinata meydan okumak, zaferden zafere koşmak, beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra çözülüş, çürüyüş ve kokuş. Ve bir mezarlık haline gelen memleket. İnsan, inançlarını kaybedince çomarlaşıyor. Dinsizlik irticaların en affedilmezi. En yiğit orduyu en miskin sürü haline getiren veba.”
Bütün ömrü boyunca, batılı sistemlere ve ideolojilere mahkûm olmadan Müslümanca düşünen bir nesil yetiştirmek için çabalayan, bunun için yazılar ve kitaplar kaleme alan Cemil Meriç 13 Haziran 1987’de İstanbul’da vefat etti. Biz de sizler için Cemil Meriç’in hafızalara kazınan bazı alıntılarını derledik.
-Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür.
-İnsanlar sevilmek için yaratıldılar. Eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmaları.
-Birçok kitapları, okumuş olmak, hatta okunmuş görünmek için okuruz.
-Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir.
-Düşünmek savaşmaktır. Bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna savaşmak.
-Evladım bu ülkede sağcı, solcu; ilerici, gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.
-Herkes tarafından anlaşılmak isteyen, hiç kimse tarafından anlaşılmaz.
-Çağdaşlaşma, karanlık, kaypak, rezil bir kavram. Rezil, çünkü tehlikesiz, masum, tarafsız bir görünüşü var.
-Her engelin karşısında durmamalı, aşıp geçmeli o engeli, sonra daha geniş bir bilginin ışığında ona geri dönmeli.
-Kur'an bir hendesî güzellikler hazinesidir. Tabiat, Allah'ın âyetleridir. Müminlere düşen, bu ayetleri temaşa etmektir.
-Hazzın kölesi olan ruh, akla düşman kesilir.
-Akıl, kör adamın elindeki asaya; ilham, gözü gören adamın elindeki meşaleye benzer.
-Hakikati imanın dışında arayanlar karşılarında abesi buldular.
-Her din, bir zihniyet şekillendirir bünyesinde. Ama İslamiyet, diğer dinlerden farklı olarak, belli bir siyasi teşkilatlanmadır, bir hayat felsefesidir, bir kurallar bütünüdür.
-Irkçılık Fransa'da doğdu, Almanya'da gelişti, Amerika'da uygulanmaktadır.