Söz&Kalem Dergisi - Abdurahman Cahit
Bu yazımızda Müslüman düşünür Farabi’nin “İdeal Devlet” isimli eserini ve eserden hareketle onun düşünce dünyasından bazı parçaları ele alacağız. Kitaba geçmeden önce kısaca Farabi’nin hayatına değinmek isterim.
Hayatı: Türkistan’ın Farab şehrinde 870 yılında dünyaya gelmiştir. Buhara, Bağdat, Kahire, Harran, Halep gibi zamanın önemli ilim merkezlerini dolaşmıştır. Felsefe, matematik, mantık, siyaset bilimi ve musiki alanında eserler kaleme almıştır. 950 yılında da vefat etmiştir.
Eser Hakkında: İdeal Devlet eseri, birçok yayınevi tarafından basılmıştır. Eser büyük bölümünde varlığa, oluşuma, yaratıcıya dair bir varlık felsefesi üzerine düşünceleri konu edinmiştir. Son bölümünde ise Farabi’nin ünlü “erdemli şehir” ütopya-teori olarak nitelendireceğimiz düşünceleri yer almaktadır.
Farabi, Taḥṣîlü’s-saʿâde adlı eserinde kâmil bir filozofun niteliklerinden, “Öğrenim sırasında karşılaştığı güçlüklere katlanmalı, üstün bir zekâ ve kavrayışa sahip bulunmalı, doğruluğu ve doğruları, adaleti ve âdil olanları seven, onurlu bir şahsiyet olmalı, altın, gümüş ve benzeri şeylere değer vermemeli, yeme içme konusunda aç gözlü ve nefsani arzularına düşkün olmamalı, doğruya ulaşmak için azim ve iradesi güçlü bulunmalıdır ”şeklinde söz ederken âdeta kendisini anlatmaktadır.[1]
İdeal Devlet eseri, Farabi’nin entelektüel düşünceleri için özel bir eserdir. O eser isminin bir işareti olarak devlet ve düzenini kitabın cüz’i kısmında ele alsa da aslında vermek istediği mesaj, bir devletin kuruluşu ve ayakta duruşunu sağlayan etmenlerin en temelde varlık noktasında hakiki ve doğru bir duruşa sahip olması zeminindedir. Farabi eserine, yaratıcı ve onun nitelikleri ile başlamış sonrasında kâinatın oluşumu, insanın oluşumu, insanın karakter özellikleri meselelerini ele alarak devlet düzeninin kökeni ve toplum türlerine geçiş yapmıştır.
Bir yaratıcıyı tasavvur etmek dahası yaratıcı ve âlem ilişkisi üzerine düşünceler oluşturmak ve bu çerçevede âlem- oluşum- amaç kavramlarını kaliteli şekilde ele almak, Aristoteles’ten ayrılma noktasıdır. Çünkü Aristo’da varlık felsefesinin sonuca yakın yere götürme ( mesela ilk muharrik düşüncesi) ama bu zeminde bir yaratıcı-âlem ifade etmemesine karşın Farabi’nin bu yazının genel yapısında ifade ettiğimiz İslam düşüncesiyle karşılaşan sistemleri eklemleme- çalışma boyutlarını görürüz.
Farabi için devletin oluşumu ya da devletin düzeninin temeli varlık anlayışından başlar. Yani bu külli bir niteliktedir. Varlığı anlamadan, kâinatın yaratılışı üzerinde düşünmeden devleti ve toplumu düşünmek dahası toplum içerisinde yer alan bireylerin mutluluk, hayat amacı gibi bireysel psikolojik durumlarını tahlil etmek yetersiz olacaktır.
Farabi’de toplumlar erdemli olabileceği gibi cahil de olabilirler. Zaten cahil bir toplumun oluşturabileceği bir düzen de yaratıcı ile sorunu olan bir düzendir. Ayrıca böyle bir düzen işleyebilir bir yolda da değildir. Erdemli toplum, liderinin bazı özelliklere sahip olacağı bir yolda ilerler. Bu toplumda kişiler birbirlerine karşı samimi, dürüst ve fedakâr olurlar.
Farabi’nin tahayyül ettiği erdemli toplum bir tür ütopya niteliği taşısa da aslında bu hedefe varmak (mutlu olmak) için toplumların kendilerinde yaşayacakları olumlu dönüşümlerin her birisi onların sağlıklı olmalarını sağlayacaktır. Erdemli toplumun karşısında yer alan toplumlar ise cahil, bozuk, doğruluktan dönmüş toplum niteliğindedirler.
İdeal Devlet eseri, Yunan filozof Aristoteles’in etkilerinin açık bir şekilde hissedildiği Farabi eserlerinden bir tanesidir. Farabi, bütün felsefi düşünce sisteminde Aristoteles’ten muazzam şekilde yararlanmış birisidir. Onun yazılarında bu durum net bir şekilde görülmektedir. İdeal Devlet eserinde Farabi’nin “erdemli toplum” üzerine düşüncelerinin dışında (Bu teorinin Allah’a iman-tevhit denkleminden kendine yer bulduğu da göz önüne alınırsa Aristoteles’in düşüncelerinin dışında geliştirildiği ifade edilebilir.) Aristoteles etkisini görürüz. Eserde büyük bir bölüm oluşturan varlık felsefesine dair görüşleri okuduğumuzda kendimizi Yunan filozofun düşünce deryasında buluruz çünkü.
Bu durum Farabi’nin özgünlüğüne zarar vermez elbette. Çünkü etkilenmek taklit düzeyinde değilse ve etkiden sonra bir benimseme kendi düşünce sistemiyle karşılaştırma merhaleleri görülüyorsa özgünlükten bahsedebiliriz. Farabi, ciddi anlamda okumalar yaptığı Yunan felsefesinden etkilenmekle beraber İslami düşünce sistemine özgün bir yol ortaya koymaya çalışmıştır. Onun Yunan felsefesinde görülmeyen kavramları kullanmasından ve eleştiri mekanizmasını aktif şekilde tutmasından bunu görürüz.
Yeri gelmişken İslam düşüncesi üzerine birkaç söz söylemek iyi olacaktır. Bu düşünce sistemi kendi köklerinden istifade eden ve bunu da altyapı oluşturma ve ihtiyaç-çözüm durumlarında pozitif uygulayabilen bir sistemdir. Fakat düşünce sistemleri kendilerini tamamen arıtılmış olarak gösterdiklerinde ya da taklit eksenli oldukları ifade edildiğinde onların değeri anlaşılamaz. İslam düşüncesi de çeşitli sistemlerle karşılaşmış ve bu sistemleri tanımlama-özümseme-reddetme şeklinde onlarla bir denklem oluşturmuş bir sistemdir. Yunan düşüncesi bu minvalde İslam düşüncesini çok etkilemiştir. Bunu Müslüman filozoflarımızın düşünce yapılarında da net bir şekilde görmekteyiz. Fakat Müslüman düşünürler, taklit düzeyini reddetmiş ve Yunan düşüncesinden etkilendikleri noktaların İslam düşüncesine nasıl eklemlenebileceğini tartışmışlardır. Eleştiri bu anlamda İslam tarihinde düşüncenin gür ve yüksek seviyeli olduğu dönemlerde her zaman ön planda kalmıştır.
Farabi’yi okumak bize ne katar?
Öncelikle onu okumak onu tanımak olacaktır. Kendi tarihimizi bu açıdan anlayabilmenin bir parçasıdır Farabi. Onun eserlerinde oluşturduğu teorileri ve ütopik(!) düşünceleri tartışabilmek ve düşünceyi aktif olduğu dönemlerde bulabildiği zemine tekrar götürebilmek için okunmalıdır Farabi. İdeal Devlet eseri de tanıtımını yaptığımız ve üzerinde bazı düşünceleri ifade ettiğimiz bu bağlamda bize zengin bir fikir dünyası sunuyor.
[1] Diyanet İslam Ansiklopedisi, “Farabi” maddesine bkz.