Söz&Kalem Dergisi - Muhammed Ketme
Yazar: Muhyiddin Şekur
Eser Hakkında: Sufi Kitap’tan yayımlanan bu eser, klasik tasavvuf edebiyatından edebi tasvir ve ahenk açısından biraz farklı. Çünkü tasavvuf zihinlerimizde kalıplaşmış haliyle eskimiş bir geleneği andırmaktadır. Fakat Muhyiddin Şekur’un kendi hayat ve manevi dünyasının gelişimine paralel olarak geliştirdiği, hayata hitap edebilen bir tasavvuf öğretisi karşımıza çıkıyor. Bu anlamda Gölgeler Koridoru, gönül dünyamızı pasif halden uzaklaştırmaya odaklanmaktadır.
“Şayet benim kulağa tatlı gelen fısıltılarımı işitemiyorsan, o halde hayat öğretsin sana öğrenmen gerekenleri.”
Hayatın baş döndürücü trafiğine maruz kalan insanın kalbine rahat bir yer açmak ve bazen yürüdüğü yolun kenarında bekleyerek kendini denetlemesini sağlayacak bir araca sahip olması ne güzeldir. Çünkü artık zamanı yakalayamaz hale geldik. Günlerimizin takip edemediğimiz bir düzende art arda gelişi, bizleri nefis muhasebesi ya da otokontrol yapmaya mecbur ediyor. Böyle bir zamanın insanı olarak, ruhen duraklamak istediğimizde bir çırpıda okuyabileceğimiz bir eseri değerlendireceğiz.
Muhyiddin Şekur, klasik sufi edebiyatından farklı olarak düşündürücü, bütünlüğün izinden gitmeye hevesli bir eseri kaleme almıştır. Onun modern dünyada zahidâne yaşam izlerini okuduğumuzda edindiğimiz ilk izlenim, şeyh-mürit ilişkisinin günümüze hitap etmesini sağlayacak bazı göstergeleri barındırmasıdır. Şekur’un eserindeki şeyh, dergahında oturan ve sürekli birilerine el uzatan bir pasif figür değildir. O, hayatın karmaşıklığının içerisinde Allah’ a ulaşacak yolu bulmaya çalışan ve kendisiyle beraber olanlara da bu anlamda yol arkadaşlığı eden bir kişidir.
Hayatı betimlemek ve bunu günlük yaşamın bütün kuşatıcılığıyla imana bağlamak, bir insanın en temel yaşam amacıdır. Şekur, eserin girişiyle beraber bunu kendine amaç edinmiştir: Müslümanca yaşamak.
Yazarın Hayatı: ABD de Ohio eyaletinde dünyaya gelmiştir. Çeşitli akademik faaliyetlerine devam etmektedir. Psikoterapi onun başlıca uzmanlık alanıdır. Tasavvufla çok ilgilenmiş ve Doğu’da uzun seyahatlere çıkmıştır. Onun için hayatın afaki boyutunun yanında enfusi anlamı da çok hayatidir. Kendisi de bir tarikate mensup olmuştur.
Fakat ölümü düşünmek de bir insanın yasamının sonuna kadar ölçülü şekilde tefekkür etmesi gereken bir olgudur. Bunun için Gölgeler Koridorunda mezarlık çok önemlidir. Orada her mezara yaklaşmak ve toprağın altında yatan bedenin kimliğini, yaşamını, empati duygusu çerçevesinde tedebbur etmek insana imanın tazeliğini kazandırır. Koridorda önemli bir yer tutar mezarlık; çünkü, gölgeleri yeterli bulmayıp gerçek manaya ulaşmanın da bir mekanıdır.
Şekur, hayatın ve tarihin izini her alanda takip etmeye çalışıyor eserinde. Sufi edebiyat, genel çizgisi içerisinde okuyucusu için belli başlı imgeler kullanmasına karşın Şekur savaşın, konformizme direnmenin, insan olmanın ve kokusu güzel olana yaklaşmanın çizgisini takip etmektedir. Bölümlerin her biri gölge mahiyetindedir. Ama asli olan bunları aşarak esas olana, hayatın amacına yaklaşmaya, yaratıcıya ve en güzel şekilde yaratılışın izlerine ulaşmaktır.
Şekur, bölümlere ayrılmış eserinde kademe kademe ama doğrusal olmayan biçimlerde bunu göstermeyi amaçlıyor. Betimlemenin olabilmesi için bakılan ve görülen şeyin istikrarlı bir şekilde konu edinmesi gerekir. O zaman mucizeyi sürekli hissetmenin bir hazırlığı da gereklidir insana. Tasavvuf, yüzeysel bakmanın ötesine geçmek için, gölgeden sonra mahiyetin kavranması içindir.
Tabi bütün eserin okunma amacı önemlidir. Eğer tasavvufu ve edebiyatını İslam dininin tevhid ilkesinin tam merkezi hassasiyetinden hareketle okumazsak o zaman dalgalanma ve sorunlu yollara geçebiliriz. Bu anlamda Şekur’un eserinin istifade edilecek bir eser olma amacıyla okunması gerekir. Kitapta gündelik bakış açısını zorlayacak olayların tarikatta derinleşmekle irtibatlandırılması ise dikkat etmemiz gereken bir husus. Bizim için en önemlisi, yanlışlara boğulmuş hayatımızdan çıkış için, içerisinde Allah’a bağlılığın olduğu her durumu heybeye taşımak olmalıdır. Eğer böyle olursa eserin bitiminde günlük hayatımıza yansıyacak olumlu davranış değişikliklerine ulaşabiliriz. Yoksa keramet dalgasında ya uydurma ya da körü körüne inanma gibi bize fayda vermeyecek duyguların tam ortasında bulabiliriz kendimizi.
Zaten tasavvufun asıl manası da budur: Allah’ a yaklaşmak, O’nu gönül dünyasında, kalpte ve dilde her daim hissetmek, O’na yaklaşmak için yollar aramak… Bu amacı kaybetmeden koridorda dolaşmak zordur. Çünkü insanın imtihanı onun sapma arzusunda gizlidir. Hakikate giderken dahi bir anda kaybolmak ve yükselirken dahi bir anda dibi boylamak. Koridorlarda dolaşırken menzili kaybetmemek ise ayrı bir mahareti ve nimeti getirecektir kuşkusuz.
Bugün teknik, esas görmemiz gerekenden bizi uzaklaştırıyor. Çünkü teknik, maddenin kendi yapısını aşamayan ve sürekli onun izini takip eden bir duruma sokuyor bizi. Şekur, Gölgeler Koridorunu anlatırken enfusi bakış açısının insanın önünde tercih olarak durduğunu belirtir. Tabi bütün tercihlerimiz kaderimiz dahilinde bizimle beraberdir. Ama bir saat içerisinde insanın hayatın ve etrafının hangi tarafına yönelmek isteyeceği yine onun kişiliğini geliştirecek bir durum olacaktır. Hepimiz bundan muzdarip değil miyiz? Artık tekniğin yeni modellere odaklanan bir beklentisine ve her gün, içerisinde bulunan ayın maddi hesapları içerisinde bir görüntü dünyasına mahkumuz. Biz gölgeler dünyasında bile değiliz. Gölgelerin gölgesi diyebileceğimiz ve kötü diye nitelendirilen bir atmosferin içerisinde hayatımızın anlamını kaybetmiş haldeyiz.
Muhyiddin Şekur, eserinde bizlere, bakış açımızın müslümanlaşması, olgunlaşması ve aleme mucizeyi hissedecek, yaratıcısını zikrederek yaklaşmak için bir adım atıyor. Biz de bu eseri okuyarak Şekur’un gönül dünyasına bir adım atabiliriz.