Söz&Kalem Dergisi - Amine Çalış
Bismillahirrahmanirrahim
Zü’ntikâm olan Allah’ın adıyla,
Şu satırları yazarken kalbimde taşıdığım duygular o kadar ağır, o kadar derin ki onları dile getirmekte zorlanıyorum. Her birinizin yaşadığı acıları, çektiği zorlukları düşündükçe içimdeki kederin dalgaları büyüyor, gözlerim doluyor. Sizler, dünyanın en zor şartları altında büyüyen çocuklar, gençler, anneler ve babalarsınız. Ancak tüm bu zorluklara rağmen dimdik ayakta durmayı başaran, umudun ve direnişin simgesi olan gerçek kahramanlarsınız.
Her gün gökyüzünde uçuşan bombaların, yıkılan evlerin, kaybolan hayatların gölgesinde yaşıyorsunuz. Fakat gözlerinizdeki cesaret, yüreklerinizdeki inanç her şeyin ötesinde bir güç taşıyor. Sizler, her gün ölümle burun buruna yaşarken bile yaşamaya, sevmeye ve umut etmeye devam ediyorsunuz. Bu nasıl bir yürektir ki bu kadar acının içinde bile sevgiye yer açabiliyor?
Kaybettiğiniz sevdiklerinizin yasını tutmak için bile vaktiniz yok. Her an yeni bir kayıp, yeni bir acı sizi bekliyor. Ancak sizler, her şeye rağmen başınızı dik tutuyor, yarınlara inanmayı bırakmıyorsunuz. Yıkıntılar arasında oyun oynayan çocukların, elleriyle toprağı okşayan annelerin, kaybettikleri kardeşlerini dualarla uğurlayan gençlerin görüntüsü, bizlerin aklından hiç çıkmıyor. Bu dünyada bu kadar büyük bir acının, bu kadar büyük bir sabırla karşılanması, insanlığın en büyük mucizesidir.
Her gün yitirdiğiniz sevdiklerinizin anısını, yıkılan evlerinizin enkazını, gözlerinizdeki umudu taşıyorsunuz. Ve bu yük, belki de dünyanın en ağır yükü. Ama sizler, bu yükün altında ezilmiyor, aksine her gün yeniden doğuyorsunuz. Her biriniz umudun, cesaretin ve direnişin simgesi olarak bu karanlık günlerin ortasında bile ışık saçıyorsunuz.
Sevgili çocuklar, sevgili gençler, sevgili anneler ve babalar, sizlerin gözlerindeki yaşları, kalplerinizdeki yaraları düşündükçe, kendi çaresizliğimle yüzleşiyorum. Sizin yerinizde olsaydık, bu kadar güçlü kalabilir miydik? Bu kadar büyük acılara rağmen hâlâ gülümseyebilir, hâlâ umut edebilir miydik, bilmiyorum. Ama sizler, tüm dünyanın görmesi gereken birer mücahitlersiniz.
Ey Gazze’nin yiğit evlatları, sizlere sesleniyorum: Yalnız değilsiniz. Kalplerimizde, dualarımızda, umutlarımızda hep siz varsınız. Her birinizin acısını paylaşıyor, her birinize daha güzel yarınlar diliyoruz. Bir gün, bu karanlık sona erecek ve sizler o günün kahramanları olarak anılacaksınız.
Bu satırları yazarken yüreğimde tarifsiz bir hüzün taşımak ile beraber hayranlık ve umut dolu duygular taşıyorum. Sizler ki her gün dünyanın gözleri önünde, insan olmanın ne demek olduğunu; onurla, sabırla ve inançla gösteriyorsunuz. İçinde bulunduğunuz koşullar ne kadar zor olursa olsun, dilinizden eksik olmayan Kelamullah, kalplerinizdeki sönmeyen cesaret ateşi ve şehadete olan sevdanız her geçen gün bizleri daha da utanır hale getiriyor. Aynı dünyanın insanları değiliz kavramı hiç bu kadar acıtmamıştı yüreğimi. Çünkü sizler, bizim aksimize cennete talip olan Kudüs muhafızlarısınız. Gazze, bizler için artık sadece bir toprak parçası değil, her biri birer kahraman olan sizlerle anlam buluyor. Her birinizin gözlerinde gördüğümüz o kararlılık, bu toprakların asıl sahiplerine olan ahdinizin bir nişanesidir.
İnsanlık belki size sırtını döndü, belki sizlerin sesini duymuyor, acılarınızı görmezden geliyor. Ama bilin ki, yüreğinizin gücü, mücadelenizin anlamı, her şeye rağmen yankılanıyor ve dünyayı sarsıyor. Sessizlikte bile sesiniz duyuluyor; karanlıkta bile ışığınız parlıyor. Sizler, umutsuzluk içinde yeşeren umut tohumlarısınız. Her birinizin hikayesi, insanlığın vicdanında derin izler bırakıyor. Sizlerin mücadelesi, sadece Gazze’nin değil, tüm insanlığın mücadelesi olarak tarih sayfalarında yer alacak.
Ey Kudüs Aslanları, verdiğiniz mücadelenin büyüklüğünü, taşıdığınız yükün ağırlığını düşündükçe sözlerimin yetersiz kaldığını hissediyorum. Belki Ümmü Umare gibi bu kutlu yolda cihat edemiyoruz lakin kalplerimizde sizlerin acısını, sevincini, umudunu taşıyoruz. Sizler için dua ediyor, vahşileri ekonomik anlamda zarara uğratmak için çaba sarf ediyoruz. Yeterli değil elbet ama Hz. İbrahim peygamberin ateşine su taşıyan karınca misali tarafımız belli olsun diye direniyoruz.
Ey Gazze’nin koca yürekli evlatları, sizler bizlere insanlık adına neyin önemli olduğunu, gerçek anlamda ne için savaşılması gerektiği derdini veren aziz öğretmenlersiniz. Sabırla, metanetle ve tevekkül ile dolu yürekleriniz, bir gün bu dünyanın adaletini sarsacak zira sizin cesaretiniz, adaletin ve barışın en güçlü savunucusudur. Tarih olmak ile tarihi yazmak çok farklı. Sizler tarihi bizzat yazanlarsınız. Mücadeleniz insanlığa ilham veriyor. Her karanlık gecenin ardında bir aydınlık gün vardır derler. Sizler, o aydınlık günün habercilerisiniz.
Ey kanı Kudüs toprakları uğruna dökülen şehit, sen ki bu aziz davanın bayrağını İzzettin el-Kassam, Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz El Rantisi, Fethi Şikaki, Yahya Ayyaş ve İsmail Haniye gibi yiğitlerin elinden almışsın. Bizlerin kanı hiçbirinizin aziz kanından değerli değildir. Cihat meydanlarında olamayışımız, bizi gaflete düşürmeyecektir. Sesiniz sesimiz, intikamınız intikamımızdır. And olsun ki Filistin özgür olana kadar Kudüs yürekli evlatlar yetiştirecek, Muhammed Deif gibi gönüllü ve onurlu bir şekilde davanıza misafir olacağız.
Sizleri, en derin sevgimle ve saygımla selamlıyorum. Rabbim özgür Kudüs’te omuz omuza şükür namazı kılmayı bizlere nasip etsin.
Selam ve dua ile…