Söz&Kalem Dergisi - Amine Çimen
Günümüzde gerçeği olduğu gibi görmek, hakikati bozmadan kavramak oldukça zordur. Modern toplum, bireyin farkında olmadan maruz kaldığı birçok görünmeyen baskı üretmektedir. Bu baskılar neslin genel yaşam şartlarını değiştirmeye yönelik bir etkiye sahiptir. Modernleşme, bireyin çağın gereklerine uyum sağlamasını zorunlu kılan bir baskı mekanizması hâline gelmiştir. Zahirî dile getirilmese de bu baskılar, insanın düşüncelerini, duygularını, iç dünyasını, algısını ve hatta yaşam biçimini şekillendirir ve manipüle eder.
Bundandır ki, insanlar çoğu zaman kendi iç dünyalarındaki bunalımın kaynağını tam olarak anlayamazlar. Oysa bunun temelinde bireyin kendini yetersiz hissetmesine, başkalarının onayına bağımlı hale gelmesine ve toplumsal normların dayattığı beklentilere göre hareket etmesine neden olan görünmeyen baskılar yatmaktadır. Bunlar bireyin gerçek benliğinden uzaklaşmasına, ötekileşmesine ve sürekli bir tatminsizlik içinde yaşamasına yol açar. Peki bu görünmeyen baskılar nasıl ortaya çıkar ve insan psikolojisi ne gibi etkilere sebep olur?
Bu baskının temelinde birçok faktör bulunmaktadır. Ancak burada bireyin en çok maruz kaldığı birkaç önemli baskı türünü ele alarak iktifa edeceğiz.
1. Toplumsal Normlar ve Beklentiler
Toplum tarafından olumlu görülen bir algı, bireyin eleştirilme korkusuyla sorgulamadan kabul etmek zorunda olduğu bir norm haline gelebilir. Böylece birey kendini aşma çabasından uzaklaşıp "el alem ne der" düşüncesine odaklanır. Bu durum bireyin kendi değerlerini ve inancını özgürce yaşamasını engeller ve onu zihniyet baskısı altına sokar. Öyle ki düşüncelerimizden yaşam tarzımıza, hatta dış görünüşümüze kadar modern toplumun baskısını hissetmemek neredeyse imkânsızdır.
Bu baskının en yaygın örneklerinden biri, bireyin yetenekleri ve ilgi alanlarına uygun bir meslek seçmek yerine, toplumun onayladığı bir mesleği tercih etme zorunluluğu hissetmesidir. Kendi ilgi ve yeteneklerine tamamen aykırı olsa bile, birey bu beklentilere uymak için kendini zorlar. Toplumsal baskı yalnızca meslek seçiminde değil, bireyin başarılarını ve statüsünü belirli kalıplara sokarak da kendini gösterir. Akademik başarı, yüksek gelirli bir meslek edinme ve toplumda saygın bir konum elde etme zorunluluğu, bireyin omuzlarına yüklenen görünmez yüklerden biridir. Böylece insan yeteneklerine ve kendi fıtratına göre değil, toplumun dayattığı standartlara göre yaşamaya zorlanır.
Ayrıca Allah’u Teâlâ’nın bizden istediği hayatı yaşamak ve O’nun emirlerine uygun bir şekilde giyinmek yerine, modern toplumun baskısına boyun eğerek Allah’ın hükümlerini arka plana atmak da bu görünmez baskının bir yansımasıdır. Toplumsal algılar, bireyin hakikatten uzaklaşmasına sebep olmakta ve ne yazık ki bunda da başarılı olmaktadırlar.
2. Çevreye Kendini Beğendirme Baskısı
Birey, sosyal çevresinde kabul görmek ve beğenilmek adına çoğu zaman kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışır. Bu durum özellikle sosyal medya ve dijital platformların yaygınlaşmasıyla daha da belirgin hale gelmiştir. İnsanlar beğeni ve onay alma kaygısıyla kendi benliklerinden uzaklaşarak başkalarının hoşuna gidecek bir imaj oluşturmaya yönelirler. Böylece dış dünyanın beklentilerine göre şekillenen özüne yabancılaşmış bir varlığa dönüşürler. Sürekli kendilerini teşhir eden ve adeta bir performans sergileyen bireyler haline gelirler. Bu durumu bir tür pazarlama çabası olarak da değerlendirebiliriz.
Bununla birlikte birey sırf paylaşım yapabilmek için kendi özünden çıkarak lüks ve çekici mekânlara gitme ya da inancının meşru görmediği ortamlarda bulunma zorunluluğu hisseder. Bu durum da aslında çevrenin görünmeyen baskısının bir yansımasıdır. Birey topluma benzemeye çalışırken kendi öz değerlerinden uzaklaşır. Aynı zamanda bu süreç bireyin "çağa ayak uydurma" baskısı altında olduğunu da gösterir. Dijital çağın dayattığı görünmeyen baskılar bireyi sosyal medya etkileşimleri üzerinden değer biçmeye yönlendirir. Böylece kendini yetersiz hisseder ve başkalarının onayına bağımlı hale gelir.
Modern toplumda bireyin farkında olmadan maruz kaldığı bu görünmeyen baskılar, hayatın her alanına nüfuz etmekte ve insanı öz benliğinden uzaklaştırmaktadır. Tanımadığımız insanların beğenilerine sevinmek, hayatımızı onların onayına göre şekillendirmek büyük bir yanılgıdır. Oysa insanın yönünü belirlemesi gereken yegâne ölçüt, hakikatin kendisi yani İslam’dır.
İnsan yalnızca dış dünyanın taleplerine kulak verdiğinde, iç sesini susturmaya başlar. Hakikatin sesine ulaşmak ise ancak içsel bir yolculukla mümkündür. Bu yolculuk bir çeşit manevi farkındalık olmakla birlikte bir ibadete benzemektedir. Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle yaşamak, ruhu arındıran bir farkındalıktır. Bu farkındalığa sahip olanlar ruhlarını sürekli yenileyen, hakikatten sapmayan ve görünmeyen baskılara karşı direncini koruyan kimselerdir.
İslam bireyi baskılardan, geçici doyumlardan ve dayatılmış algılardan kurtararak gerçek esenliğe yönlendiren bir yaşam dengesidir. Birey toplumsal dayatmaların ve modern dünyanın manipülatif baskılarının farkında olup, hayatını İslam’ın rehberliğinde şekillendirmelidir. Düşüncelerimizden davranışlarımıza, kıyafetlerimizden medya kullanımımıza kadar her alanda kendimize şu soruyu sormalıyız:
'Bu Allah’ın razı olduğu bir yaşam biçimi midir?'
Sözü burada bırakıyor, bu sorunun cevabını nefislerimizin derinliğine emanet ediyorum...
Vesselam.